İNGİLTERE… “Sol gülüm sol” mu dediniz?

Sol, sağ deyince diz eklemlerim sızlar.

Yıllar önce beden hocamız korkudan şaşırıp sol deyince sağ atan biz öğrencileri trampet değneği ile oralarımıza vurup döverdi. Hatta bir seferinde çocuğun biri polise şikayet etmiş, nöbetçi olan babam da… Neyse, sadede gelelim!

Kendimi sol kesimden sayan birisiyim. Ama bana Maoizm, Komünizm, Trotskizm, Sosyalizm, bilmem ne izm gibi değişik sol gruplaşmalar arasındaki farkın ne olduğunu sorsanız kalıplaşmış birşeyler gevelemekten başka bilgim yoktur.

Tek bildiğim genel olarak sol ideolojinin benim için çağrıştırdıkları şeylerdir.

Bunlar nelerdir? Oldukça kompleks bir konu bu. Sanıldığı kadar solcu şunlara inanır, sağcı şunlara inanır diye basite indirgemek büyük naiflik olur.

Benim benimsediğim, inandığım sol sömürülenin yanındadır, eşitlikçi, sosyal adalet yanlısıdır, her çeşit ayırımcılığa, ırkçılığa, seksizme, homofobiye, zenofobiye karşıdır. Öyle olması gerekir.  

Politik spektrumun neresinde olduğunu merak edenler aşağıdaki linke girip “Political Compass” ölçeğindeki soruları cevaplandırabilirler. Ben yaptım. Oldukça ilginç. https://www.politicalcompass.org/test

***

Onsekizime gelmeden tuttum gurbetin yolunu. Küçük bir valiz ve heyecan dolu bir yürekle Londra’ya varalı 50 yıl olacak iki ay sonra.

Öğrenci iken Yaz ayları çalıştığım Metal Box kutu fabrikasında tanıştığım sendikacı, aktivist Yaşar İsmailoğlu biz gençleri bazan kantinde, bazan mesai saatlerinde gizlice tuvaletlerde toplayıp solculuğun pratikte nasıl uygulandığını anlatır, kitaplar tavsiye ederdi.

O zamanlar Yaşar İsmailoğlu ve arkadaşları gece yarısından sonra Türkçe film gösteren sinemaların önünde sol broşürler dağıtıp halkı bilinçlendirmeye çalışırlardı. 

Ben ve arkadaşlarım ise ne zaman, hangi diskoteklere (o zaman öyle denilirdi!) gideceğimizin, hangi yeni çıkan export plakları, nerede bulacağımızın hesabını yapardık. Politik bilinç sıfır.

Sonraları radikal sol İngiltere Kıbrıs Türk Öğrenci Federasyonu’nu (İKTÖF) kuran arkadaşlara katıldım. Türkiyeli sol bir grup ile binbir kavgalar, çatışmalarımız oldu. Doğrusu neden kavga ettiğimizi pek hatırlamam.

Daha sonra sevgili Hüseyin Osman biz kolej öğrencileri ile düzenli toplantılar yapıp sol bilincimizin artmasına önemli katkılar yaptı. CTP nin kuruluş aşamasında İngiltere’ye gelen Naci Talat ile bizi tanıştırdı. O zaman kurulan CTP Londra Dayanışma Derneğine üye oldum ve sonradan Yönetim Kurulunda birkaç yıl hizmet ettim.

Türk Eğitim Birliği’nde (TEB) yerel ve Londra çapında ırkçılık, sosyal adaletsizliğe karşı savaşan diğer etnik azınlık grupları ile temas sağlamaya ve olaylara daha geniş, evrensel perspektiften bakmaya başladım. Daha önce bahsettiğim değerli arkadaşların aşıladığı politik bilincimi geliştirme fırsatı buldum. Değişik etnik gruplarla müşterek çalışmalar yapıp, müşterek kavgalar verdik. Kendi toplumumuz içindeki tabuları yıkmaya yönelik çalışmalarımız oldu. 

Kıbrıslı, Türkiyeli kadınların çoğunlukta olduğu bu grup içerisinde kendi seksizmimi aşmak için uğraştım. Büyük ölçüde başarılı olduğumu söyleyebilirim sanırım. Ama sol kesimin erkek çoğunluğu hala bugün seksizm eğilimleri göstermektedir malesef.

Bu sefer ne oldu? Türkiyeli sol gruplar özellikle eğitim, kadın hakları, yaşlılara hizmet gibi konularda başarılı çalışmalar yapan TEB’e sızarak yönetimi ve tabi çalışmalarımız için çeşitli yerlerden sağladığımız fonları ele geçirdiler. 

Tabii öğretmen kolejinde sosyoloji dalını seçmem, genç sol aktivist hocalarımın etkisi politik bilincimin gelişmesine büyük katkılar yaptı.

Daha birçok deneyimlerim oldu ama anlatmak için birçok yazı gerekir.

***

Kısacası demek istediğim, solculuk, özellikle bizim Kıbrıslıların solculuğu zor bir zanaat. Daha gidecek çok yolumuz var. Hem Kıbrıstakilerin hem de diaspora toplumlarımızın. 

Afrika Gazetesi logosu tartışmalarından bir kez daha anladım ki birçokları solculuk kavramına hala çok dar bir çerçeveden bakıyorlar. 

Tek, iki kültürlü bir ortamdan çok kültürlü bir ortama geçiş sürecini başarı ile aşmayı beceremeyen bir sürü “solcu” insan olduğunu gördük. Bu insanların sergilediği korkunç, bilinçsiz ırkçılığa şahit olduk.

Amerika’daki beyaz üstünlüğünü savunanların kullandığı sloganları kullanarak “Black Lives Matter” (Siyah Hayatlar Önemlidir) hareketini kavrayamadıklarını gösteren sanatçılara rastladık sosyal medyada, ve daha neler.

Irkçılıkla ilgili bilinç maalesef sol kesimde de çok az, bakış açısı çok dar. Eleştiriyi “saldırı” olarak gören, eleştirenlere “cinnet geçirenler” olarak bakan zihniyet gelişimin, bilinçlenmenin önünde büyük bir barikat oluşturuyor.

Sonuçta Afrika Gazetesi logosunu değiştirdi. Avrupa ismini tekrar  aldı. “Sevimli maymuncuk” logosunu da değiştirip u harfi yerine eşek resmi konuldu.  

Olay olumlu görünüyor. Aması var ama. İsim ve logo değişimi ile yaklaşımların da değişip değişmediğini bekleyip göreceğiz.    

 

2428780cookie-checkİNGİLTERE… “Sol gülüm sol” mu dediniz?

1 Yorum

  1. KENDINI”SOLCU” OLARAK TANIMLAYAN YOLDASLARA:
    SOLCULUGUN DUNU VE BUGUNU
    Ve SIZ BU GELISMELERIN NERESINDESINIZ?
    Solculuk, var olan sosyal hiyerarşiyi kaldırmak isteyen ve zenginliğin eşit dağılımını destekleyen politik hareketlere karşılık gelen terimdir. Emek-sermaye çelişkisinde emekten taraftır. İnsan merkezlidir, odağına din, ırk, milliyet, cinsiyet vb. kavramlar yerine insanı alır. Burada kastedilen istisnasız tüm insanlardır.

    Solculuk kavramı ilk olarak, Fransız Devrimi sonrasında kurulan meclisteki oturma düzeninden esinlenilerek oluşturulmuştur.

    Sol ile özdeşleştirilen ideolojiler Marksizm, sosyalizm, sosyal demokrasi, sol liberteryenizm, sosyal liberalizm, sendikacılık, ilerlemecilik, otonomculuk ve anarşizmin birçok biçimidir.

    Solun çeşitleri

    Sol anlayışı farklı ülkelerde ve oluşumlarda farklı anlamlara gelebilir. Birçok solcu grubun çok az ve ortak hiçbir noktaya sahip olmadığı bilinmelidir. Mesela Birleşik Krallık’taki İşçi Partisi -Birleşik Krallık’ta sol bu partiyle özdeşleşmiştir- çoğunlukla küresel kapitalizmi savunmaktadır ve dünyadaki en kapitalist ekonomilerden birini meydana getirmiştir. Diğer bir uç örnek ise Zimbabve’de sol ile özdeşleştirilen Zimbabve Afrika Ulusal Birliği-Vatanseverler Cephesi’dir; dünyadaki en sosyalist ekonomilerden birini gerçekleştirmiştir.

    Zimbabve, Küba veya Kuzey Kore gibi ülkelerdeki sol, marksizm-Leninizm veya komünizm amacı taşıyan sosyalizmin farklı biçimleriyle eşleştirilebilir; bunlar Stalinizm, Maoizm ve Afrika sosyalizmi içerebilir. Bu ülkelerde sol, bazıları çok fazla veya çok az oranda dile getirilmiş teoriler veya uygulamalar da dahil olmak üzere devlet veya toplum sahipliğinde çeşitli ekonomik ve siyasal uygulamalara ve mal ile hizmetlerin üretim ve dağıtım kanallarının yönetimine inanmaktadır.

    Fransa, Hindistan veya Brezilya gibi ülkelerde sol, demokratik sosyalist veya sosyal demokrat politikalar için mücadele etmektedir. Modern sosyal demokrasi hem sosyalist hem de kapitalist uygulamalar içeren demokratik bir refah devletinin oluşumunu savunmaktadır. Sosyal demokratlar kapitalist piyasa sistemi içinde gördükleri haksızlıkları ortadan kaldıracak veya iyileştirecek program ve yapıların yaratılmasını ve devleti düzenleyerek kapitalizmi demokratik yöntemlerle değiştirmeyi amaçlamaktadır.

    Çevrecilik, feminizm, küreselleşme karşıtlığı, işçi sendikaları gücü ve birçok başka ideoloji bu ülkelerde bazen sol ile eşleştirilmektedir. Japonya, Danimarka, Şili veya ABD gibi ülkelerde sol çoğunlukla açıkça serbest pazar kapitalist politikaları takip etmekte ve değişen farklı devlet harcamaları uygulamaktadır.

    Sol, Türkiye, Hindistan ve Orta Doğu’da görüleceği üzere genellikle sekülerdir. Fakat “özgür teoloji” ile sosyal adalete odaklanmış bazı Katolik ülkelerde ve kimi Protestan toplumlarda “Hristiyan sosyalizm” düşüncesi hakimdir. ABD’de, dini ve sol-kanat kimi zaman beraber çalışır, örneğin ABD İnsan Hakları Hareketi solcu olmakla beraber dini sebeplerle kürtaja karşı çıkar.

    Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu, Katalonya ve Suriye Kürdistanı gibi oluşumlarda sol, anarşist komünizm, sendikalizm veya sosyalizm ile anarşizmin farklı biçimleri için mücadele vermektedir. Anarşistler belli bir devlet otoritesi ve sahipliğin nedeni olan mülk sisteminin ortadan kaldırılmasının daha iyi bir toplum için tek yol olduğunu savunurlar.

    Sol görüşün milliyetçiliğe karşı olmayan varyasyonları da vardır. Marksizmin enternasyonalist doktrinine karşın ulusalcı-milliyetçi fikirlerin benimsendiği ve temelinde “millet” kavramının bulunduğu sol görüşler tarih boyunca görülmüştür ve günümüzde de bulunmaktadır. Venezuela’da hâlen uygulanmakta olan Bolivarcılık örnek verilebilir. Milliyetçiliğin ve solculuğun birbirini tamamlayan iki unsur olduğunu belirten bir Türkçü olan Mirsaid Sultangaliyev’in ulusal komünizm doktrini vardır.

    Kelimenin kökeni
    Siyasal kökeni
    Sol siyaset kavramının kökeni Fransız İhtilali dönemine dayanır. İhtilal sonrası kurulan parlamentoda özgürlüklerin destekçisi olan halkçılar genellikle başkan koltuğunun solunda oturmaktaydılar. Değişimlere karşı çıkmakta olan zenginler, burjuva kişiler ise sağda otururlardı. Bugün Fransız parlamentosunda bu gelenek hala devam etmektedir.

    Mistik kökeni
    Politikadaki sol kavramının dindeki sol kavramı ile alakası yoktur. Batı okültizminde ilk kez Helena Blavatsky (1831 – 1891) tarafından “ahlaksız” dinleri tanımlamak amacıyla kullanılmıştır. Dinlerde kötü, pis, ahlaksız kabul edilen şeyler sol taraf ile özdeşleştirilmiştir. Latince kökenli sinister (kötü) kelimesinin diğer anlamları, “sol” ve “şanssız”dır. Yine İbranicede “smowl” (sol) kelimesi aynı zamanda “karanlık” anlamına gelir.

    Karşılıklı etkileşim
    Sol kavramının dinlerdeki bu anlamı politikaya da ister istemez etki etmiş, bilinçli veya bilinçsiz olarak sol kavramı zaman zaman “din dışı olma” ile özdeşleştirilmiştir.

    Tarihçe
    İkinci Enternasyonal’den Zimmerwald Konferansı’na kadar
    18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar “Eski Sol” sosyal sınıflar arası farklılıkların bir toplumun doğasını belirlediğini iddia etmiştir.

    Modern sosyalist hareket ise büyük oranda 19. yüzyıl sonundaki işçi sınıfı hareketinden kaynaklandı. Bu süreçte, sosyalizm terimi, kapitalizm ve özel mülkiyet karşıtı konumda Avrupalı toplum eleştirmenleri tarafından ilk kez kullanıldı. Modern sosyalist hareketin kurulması ve bir bütün haline gelmesine yardım eden Karl Marx, sosyalizmin sınıf mücadelesi ve proleter devrimi ile gerçekleşebileceğini yazmıştır.[1] Marksizmin sosyalizmin birçok yorumu üzerinde devam eden bir etkisi vardır.

    Marx ve Engels’in fikirleri taraftar buldukça özellikle Orta Avrupa’da , sosyalistler uluslararası yapıda bir birlik kurma arayışına girdiler. 1889’da, 1789 Fransız Devrimi’nin 100. yılında, yaklaşık 300 işçi ve sosyalist örgütünü temsilen 20 ülkeden 384 delege ile İkinci Enternasyonal kuruldu.[2] Bu yapı “Sosyalist Enternasyonal” olarak tanımlandı ve Engels 1893’teki Üçüncü Kongre’de Onursal Başkan olarak seçildi.

    1914’te I. Dünya Savaşı başladığında birçok Avrupalı sosyalist lider kendi hükümetlerinin savaş hedeflerini destekledi. Birleşik Krallık, Fransa, Belçika ve Almanya’daki sosyal demokrat partiler enternasyonalizm ve dayanışma için verdikleri sözlere rağmen devletlerinin savaş zamanı askeri ve ekonomik planlarına destek verdi.

    Lenin ise savaşı emperyalist bir çatışma olarak tanımladı ve dünya çapında bir proleter devrim için bu şansı kullanma çağrısı yaptı. İkinci Enternasyonal savaş sırasında dağılırken, Lenin, Troçki, Karl Liebknecht, Rosa Luxemburg gibi Marksistlerden oluşan küçük bir grup Eylül 1915’te İsviçre’de Zimmerwald Konferansı’nda bir araya geldi.

    Sosyalistler Rusya’da Yönetimi Ele Geçiriyor
    1917 Ekim Devrimi, bir tarafta büyük “K” harfiyle tanımlanan Komünistlerle diğer tarafta anarko-komünistler ve sosyal demokratlar gibi diğer komünist ve sosyalist eğilimler arasında kalıcı ideolojik ayrıma neden olmuştur. Sovyetler Birliği’ndeki Sol Muhalefet, sadece Sri Lanka’da çoğunluğu elde edebilmiş olan Troçkizme neden olmuş ve o da izole edilmiş ve pro-Moskova kanat partiden tasfiye edilmiştir.

    1922’de Komünist Enternasyonal dördüncü kongresinde, kendi kapitalist sınıflarının savaş için çabalarını destekleyerek işçi sınıfını aldattıkları için eleştirdikleri liderlerine dönük olarak yaptıkları eleştiri saklı kalmak üzere, komünistlerin sosyal demokratlarla işbirliği yapmasını öneren Birleşik Cephe politikası doğrultusunda bir karar aldı. Onlar açısından, öncelikle sosyal demokratların devrimden kaynaklanan konumsuzluğunu ve daha sonra, Komünist Partilerin genişleyen otoriterliğini gösteriyordu. Ancak bu durum Büyük Britanya Komünist Partisi’nin İşçi Partisi’ne katılmasıyla tersine dönmüş oldu.

    II. Dünya Savaşı’ndan sonra
    1960’larda Yeni Sol görüşü ırkçılık karşıtlığı, feminizm, çevrecilik ve LGBT hakları üzerine inşa edilen Yeni Toplumsal Hareketleri de içine alan kültürel politikalarda eşitlikçi bir yaklaşımı içerecek şekilde daraltıldı. Eski Sol yapılar[3] tarafından “kimlik politikaları” olarak adlandırılan bu dönüş, yeni muhafazakarlığın, neoliberalizmin ve yeşillerin kurucu unsurları arasında solcu ögeler olarak yer aldığı için ve esas sorun olarak toplumun sınıf yapısına odaklanmak üzere diğer başarısızlıklarla beraber kısmen sorumlu tutularak eleştirilmişti.

    20.yüzyılın son çeyreği içerisinde artan ev sorunu ve tüketim malzemeleri kıtlığı, örgütlenme ve konuşma ile ilgili en temel insan haklarının eksikliği ile beraber yaşandığı Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nda büyük krizler süreci yaşanınca her geçen gün daha çok sayıda komünist partilerinden kopmaya başladı. 1989 ve 1991 yılları arasında Komünist parti iktidarlarının Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’da hızlı çöküşü ile sosyalizmin Sovyet biçimi küresel bir siyasal güç olarak ortadan kayboldu.

    Günümüz
    Sosyalist sol, Çin, Küba, Suriye, Angola ve Zimbabve gibi bazı ülkelerde hâlâ iktidardadır.

    Merkez sol, liberal demokrasilerde popülist politikaların sol yorumunu yapmaktadır. Bunlar liberal demokrasiyi, temsili demokrasiyi ve vergi kesintileriyle denetlenen sosyal adalet harcamalarını, ekonominin etkin bir şekilde düzenlenmesini ve bazı kamu iktisadi teşekküllerini müdafa etmekle beraber özel mülkiyet hakkını da savunmaktadır.

    Merkez sol partilerin önde gelen örnekleri İngiltere’de İşçi Partisi, Kanada’da Liberal Parti, ABD’de Demokratik Parti[4] ve Almanya’da Almanya Sosyal Demokrat Partisi’dir. Kendisini solda ifade eden pek çok milliyetçi parti de vardır. Mesela Birleşik Krallık’ta İskoçya’da İskoç Milliyetçi Partisi ve Galler’deki Plaid Cymru (Galler Partisi).

    Bazı ülkelerde (özellikle Büyük Britanya’da) “ılımlı sol” reformist, demokratik veya sosyalizmin parlamenter biçimlerini savunurken “katı sol” toplumda kökten değişim isteyen sosyalist taleplerden oluşmaktadır. Aşırı sol olarak tanımlanan yapılar ise Eski Sol politikalardan yana tavır almaktadır. Ultra sol yapılar otonomizm ve anarşizm gibi siyasal yelpazenin en uç konumlarında yer almaktadırlar.

    Merkez ifadesi ile beraber kullanılan “sol kanat” sözü ülkelere ve bölgelere özgü farklılıklar gösterebilmektedir. Büyük Britanya’da 2001 Genel Seçimleri hakkında Washington Post gazetesinde yayınlanan bir makalede İngiliz Muhafazakâr Partisi’nin sağlık ve refah konusundaki politikalarının “ABD siyaset yelpazesi açısından aşırı sol” bir konumu temsil edeceği ve İngiliz seçiminin Amerikan siyaset dilinin sol kanadına göre geliştiğinin gözlemlendiği dile getirilmiştir.[5]

    Solun genelde seküler olduğu düşünülse de bazı Katolik ülkelerde “sosyal adalet” kavramı üzerine inşa edilmiş özgürleşme teolojisi geleneği ve bazı Protestan ülkelerde Hristiyan sosyalizmi geleneği vardır. Bazı düşünür ve tarihçiler, Eric Voegelin[6] ve Jacob Talmon[7] gibi, solun ütopyacı seküler siyasi bir din olduğunu savunmaktadır.

    Sol politikalar
    Sol geleneksel olarak alt sınıflarlarla ve sömürü ile mücadele etmesiyle karakterizedir. Bu nedenle Endüstri Devrimi sırasında sol politikaların yeni endüstriyel şartların iyileştirilmesi ve işçi haklarıyla özdeşleştiği görülmüştür. Bu, sosyal demokrasi, sosyalizm ve işçi sendikacılığını savunan hareketlere yol açmıştır. daha yakın zamanlarda ise sol, küreselleşmenin mevcut biçimlerinin sömürücü doğası olarak algıladığı yanlarını eleştirmiştir, örnek vermek gerekirse: “merdiven altı üretim yerlerinin artışı”, “sıfır kar politikaları” gibi. Sol aynı zamanda küreselleşmenin “adil ticaret” gibi yanlarını desteklerken ulus devletlerin küresel ekonomiden ayrılmasını ve bağlarını koparmasını da savunmaktadır.

    Bu sonuçlara ulaşılmasında özgün yollar konusunda farklı sol gruplar arasında bir uzlaşma olmasa da, soldaki grupların çoğu endüstriyel demokrasi içinde Keynesyen ekonomiden refah devletine kadar değişik görüşlerde olanlar veya ekonominin devletleştirilmesinden sosyal piyasa ve merkezi planlama görüşüne sahip olanlar bir biçimde hükûmet veya ekonomide toplumsal bir müdahalenin gerekli olduğu konusunda hemfikirdir.[8]

    Sol, 20. yüzyılda birey ve insan hakları daha fazla ilgi topladıkça, ırk, cinsiyet eşitliği ve kültürel hoşgörü taraftarları ile müttefik oldu.

    Dipnotlar
    1- Marx, Karl, Communist Manifesto, Penguin (2002)
    2- The Second (Socialist) International 1889–1923 erişim tarihi 12 Temmuz 2007
    3- Özellikle, ortodoks Marksist-Leninistler-Troçkistler
    Burada özel ulusal normlar açısından merkez sol spektrum görecelidir; Avrupa standartları açısından 2008 yazında ABD’nin Demokratik Partisi daha çok merkez-sağdadır.
    4- ‘The least worst party’, Sunday Times, 3 June 2001, page 16.
    5-Eric Voegelin, Modernity Without Restraint, University of Missouri Press, 2000, ISBN 978-0-8262-1245-0.
    6- J.L. Talmon et al, Totalitarian Democracy and After, Frank Cass Publishers, 2002, ISBN 978-0-7146-8304-1.
    7- Andrew Glyn, Social Democracy in Neoliberal Times: The Left and Economic Policy since 1980, Oxford University Press, 2001, ISBN 978-0-19-924138-5.

    Yukardaki bilgileri verdikten sonar; Solcu oldugunu iddia eden “yoldas”lara birkac sorum olacak:
    1- Turkiye’de kendisini “solcu”olarak tanimlayan CHP, “Kibris adasini kanla aldik bir karis toprak vermeyiz!” soylemiyle yukarda yaptigim tanimlamalrain hangisine uyar?
    2- Siz, “solcu”oldugunu iddia eden yoldaslar yukardakilerden hangisi ile uyusursunuz?
    3- CTP (parti yonetimi) izledigi ic ve dis politikalarla yukardaki tanimlamalarin hangisine uygundur?
    4- Kendisini “solcu” olarak tanimlayan siz sevgili yoldaslarim, Turkiye ve Orta Dogudaki askeri ve siyasi olumsuzluklari, zulum ve baskilari,cevre katliamlarini, insan Hak ve ozgurluklerin yerle bir edilmesini protesto amaciyla sadece Londra’da haftada en az iki protesto eymemi duzenlenmekte ve binlerce duyarli insan bu eylemlerde yer almaktadirlar. Sizler bir kez olsun bile bu eylemlere katilip mazlumun yaninda durdunuz mu?
    5- Solcugun en onemli sloganlarindan bir tanesi de Uluslar arasi Dayanismadir. Eeeee, sizin solculugunuz nerede?
    6- Solcu oldugunu iddia eden yoldaslar, “elestiri mekanizmasi sol dusuncenin emniyet subablarindan en onemlisidir. Ayni sekilde “oz elestiri”de bu dusuncenin dilidir. Oz elestiri yapamayan dilsizdir ve konusma becerisi yoktur. Oz elestiri yapabilen o zaman partisinin ve ona hizmet eden kurumlarinin hatta bireylerinin eksikliklerini veya yanlislarini elestirme hakki dogar ve bunun en onemli hakkidir.
    7- Dunyada ve ozelde yurdumuz Kibris adasinda Kadin haklari, irk esitligi,cinsel ozgurlukler ve inanc ozgurlukleri konusunda bir “solcu” olarak ne dusunuyorsunuz?

    Yasar Ismailoglu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.