Türkiye ve Kıbrıs’tan Birleşik Krallığa göç ile oluşan toplumun ezici çoğunlukla demokrat olduğu Türkiye seçimlerinde ortaya çıktı. Bunun anlamı “toplumdaki çoğunluk daha iyi bir dünya istiyor, başka yaşamlara ve çevreye karşı daha duyarlı” diye düşünüyorum. Duyarlılık yetmez tabii. Düşüncenin ifadesi, örgütlü mücadeleye katılmak ve sesleri diğer seslerle birleştirerek daha gür çıkmasını sağlamak da gerekir. Toplumda 1970’lerdeki Wimpy ve tekstil grevleri toplum tarihinde önemli ve gurur verici bir köşe taşıdır. Tabii o günden bugüne köprünün altından çok sular aktı. Küresel konjonktür, ülke ve toplum çok değişti. Ne yazık ki yarım asırlık süreçte ne dünya daha yaşanılabilir ne de sosyal haklar ile yaşam standartı yüz güldürür hale geldi. Emek sermaye çelişkisi olduğu için emek mücadeleside durmadı. Geldik bugüne…
2000’lerin başındaki lokomatif sektör sayılan tekstilin emek ucuz ülkelere taşınmasından sonra toplumdaki emek fotoğrafı da değişti. Toplumda İngiltere ortalamasını sollayan işsizlik ve intihar oranları ve gençlik çetelerinin yanı sıra yükselen restoran sektörünün emekçileri de yeni fotoğrafta yer aldı. Oysa teknolojinin de katkısıyla her şey daha iyiye gitmeliydi. Aç gözlü kapitalizm sayesinde ücretler geriledi, alım gücü düştü… Geldik bugüne…
Hani bizde bir söz vardır “Ağlayan çocuğa meme vermezler” diye. Toplumda ağlayan az olunca emek mücadelesi ne yazık ki 70’lerin gerisine düştü. Oysa işyerinde, evde, kahvede yakınarak tek başına “ağlamak” yetmez, dediğim gibi “Bir elin nesi varsa, iki elin sesi var” misali örgütlü mücadele gerekir.
Geçmişteki emek mücadelesinin devamı sayılabilecek UNITE sendikasına bağlı “Göçmen İşçiler, Gıda, Perakende ve Servis İşçileri Şubesi” geçenlerde faaliyetini duyurdu. Başta göçmen işçiler olmak üzere, gıda, restoran, perakende ve servis alanında çalışan işçilerin örgütlenmesi için kurulan şube, düşük ücret, kötü iş koşulları, güvencesiz işçi çalıştırmalara karşı mücadele edecek. Şubat ayında resmi kuruluşunun açılışı ile başta Kuzey Londra’da çalışan Türkiyeli işçiler de, hizmet sektöründeki işçilerin haklarını korumak ve yeni kazanımlar elde etmek için faaliyetini tüm alanlara taşıyacak şubenin kurucu başkanı Mehtap Gül’e DAY-MER’den ulaşabilecek… “Kayıtsız” çalışmayı tercih eden işçiler de artık haklarını “pozisyonlarını değiştirmeden” bu sendikal girişimle arayabilecekler. Emekçilerin ve emek odaklı derneklerin bu örgütlü emek mücadelesine destek vermelerini can-ı gönülden diliyorum…
Trafalgar Meydanı ya da Green Lanes’de yapılan yürüyüşlerle Türkiye’deki anti-domokratik uygulamaları protesto etmekten daha zorlu bir görev bizi bekliyor: O yürünen caddede asgari ücretin altında çalışan işçilerin haklarına sahip çıkmak… Biz, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 1928’de kabul ettiği yasal ve zorunlu “asgari ücret” hakkını henüz alamamışken, insanca yaşam için gerekli sosyal haklar çıtası da yükseldi. Örneğin Temel Gelir Güvencesi, Herkes İçin Enerji bunlardan bazıları.
Salgında büyük şirketler ve finans dünyasının gelirleri artarken çalışanlar daha da yoksullaştı. Bu kara günlerde emekçilerin ayakta kalabilmesi ekonomist antropologist ve yazar Dr. Jason Hickel ile Basic Income Earth Network (BIEN) onursal başkanı, Londra SOAS Üniversitesinden Prof. Dr. Guy Standing’in geliştirdiği “Temel Gelir Güvencesi” kavramı şimdi demokrasi ve emek savunucuları hayata geçirmeye çalışıyor… Temel Gelir Güvencesi emekçileri salgın, robotlar, dijitalleşme ya da yapay zekanın da mağduru olmaktan koruyacaktır.
Herkes İçin Enerji Kampanyası ise başta petrol gibi fosil yakıt sağlayan enerji şirketleri kazançlarını artırırken, geliri yerinde sayan halkın enerji tüketim giderleri artmasındaki adaletsizliğe karşı geçen 3 Şubat’ta Londra’da oluşturuldu. Disabled People Against Cuts, Fuel Poverty Action, rs21, Peoples’ Assembly ve the Peace ile Justice Project’in başını çektiği kampanya hükümetin 2021’de 12.85 milyar dolar kazanç açıklayan BP gibi şirketler yerine, halkın zorunlu enerji tüketimine ve evlerini soğuğa karşı izole etmesinde yardımcı olmasını istiyor. Ayrıca enflasyona karşı yaşam standartı ile yaşlı emekli ve engelli gibi dezavantajlı grubun korunmasını istiyor. Bu amaçla hükümete verilecek e-imza şimdiden 200 bini geçmiş durumda, ayrıca 12 Şubat’ta ülke çapında yapılan gösteriye de onbinler katıldı.
Sosyal haklar da çağa göre gelişiyor, artıyor. Oysa biz geçen yüzyıldan kalma “asgari ücreti”i toplumumuzda henüz sağlayamadan geldik bugüne…