İNGİLTERE… Türkiye’nin Suriye politikasındaki değişikliğe tepkimiz ne olmalı?

300 binden fazla kişinin öldüğü, milyonlarcasının evlerini terkettiği, 4 milyondan fazla insanın başka ülkelere sığınmak zorunda kaldığı, asırlık kültür ve tarih mirasının yokolduğu  Suriye’de, iç savaşın yol açtığı yıkım, akıl almaz boyutlara ulaştı.

Altıncı yılına girmekte olan savaşın ülke dışında yarattığı hasarın en fazla hissedildiği ülke ise, kuşkusuz Türkiye.

Üç milyona yakın mülteciye ev sahipliği eden, 900 kilometrelik sınırında sayısız güvenlik tehdidi ile karşı karşıya bulunan Türkiye’nin, komşusundaki çatışmaya kayıtsız kalması elbette beklenemezdi. Ancak, Suriye’deki iç savaşa fiilen müdahalesi, liderlerinin tahminlerinin çok ötesinde, ciddi sonuçlar yarattı.

Son yıllarda Türk dış politikasına damgasını vuran bir dizi yanlış hesap arasında, Suriye’ye ilişkin olanlar, uzun erimli etkileri ve sonuçları  açısından en tehlikeli olanların başında geliyor.

Suriye politikası, Türkiye’nin, başta haberalma ve güvenlik alanlarında olmak üzere  kurumsal kapasite yetersizliklerini gözler önüne serdi. Herşeyden çok da, Adalet ve Kalkınma Partisinin mezhepçi siyasal İslam ideolojisinin ülkeyi nereye götürebileceğini  gösterdi.

Sonuçları düşünülmeden atılan adımlar, kurumsal denge ve denetim eksikliği, ulusal çıkarların kamuoyunda ve siyasette tartışma konusu edilememesi, ağır sansür altındaki medyanın kamu çıkarlarına hizmet etmekten alıkonması gibi etkenler, bugün karşı karşıya kaldığımız durumun başlıca nedenleri.

Tabii, hakkaniyetli davranmak gerekirse, Suriye konusunda yanılan tek ülkenin Türkiye olmadığını da vurgulamamız lazım.

1999-2003 yılları arasında İngiltere’nin Suriye büyükelçisi olan Peter Ford, BBC’ye verdiği  mülakatta , kendi ülkesinin de Suriye’yi baştan beri yanlış değerlendirdiğini söyledi.

Hüsn-ü kuruntuyla, kendi kendimiz aldatmasaydık, belki bu kadar yanılmazdık. Benim de bir zamanlar mensubu olduğum İngiltere dışişleri bakanlığı, üzülerek belirtmeliyim ki, Suriye konusunda her aşamada yanlış davrandı ” demekte Peter Ford.

En yaygın hata, Esad rejiminin isyanın başlamasından sonra, kısa süre içinde devrileceğini varsaymaktı.  Muhalif gruplar arasında ‘ılımlı’ olarak görülenlerin, ülkeyi daha demokratik bir rejime taşıyacağını beklemekti.

Ülkenin iç dinamiklerini anlayamama, Esad rejiminin şiddet potansiyelini ve baskıcı karakterini kavrayamama, bölgenin otoriter hükümetleri tarafından beslenen Sünni-İslamcı ideolojinin gerçek yüzünü görememe, muhalifleri Esad’ı devirmek için savaşmaya teşvik etmeye devam etmekle birleşince, Suriye’deki vahşet ve yıkımın yolu açılmış oldu.

Rus uçakları ve İran’lı savaşçıların desteğini arkasına alan Esad kuvvetlerinin Halep’in denetimini ele geçirmesi ve yönetimin zaferinin muhalifleri tarafından da teyidi ardından, artık kimse rejim değişikliğinden sözetmiyor.

Güçler dengesi, sadece Suriye’de değil, bölgede de yeniden şekillendi.

Yeni, güçlü oyuncular, pazarlık masasına oturmaya hazırlanıyor ve masa, artık, Avrupa kentilerinde değil, Orta Asya’da kuruluyor.

Ocak ayında, Rusya, İran, Türkiye ve  Esad rejiminin temsilcileri, Kazakistan’ın başkenti Astana’da Suriye barış görüşmelerine başlıyorlar.

Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşmiş Milletler, davetli değil.

Halep’in düşüşü, Suriye iç savaşında yeni bir aşamanın başlangıcıysa, Rusya büyükelçisi Andrey Karlov’un Ankara’da bir polis tarafından öldürülmesi de, Türkiye’nin Suriye politikası açısından bir dönüm noktası sayılmalı.

Bütün tehlikelerine ve bilinmeyenlerine rağmen, eğer bu politika değişikliği, Türkiye’nin Suriye’de ve kendi ülke sınırları içinde geçmişteki hatalarının tazminine yönelik adımlar atması anlamına gelecekse, o zaman ‘biz size dememiş miydik’, ‘tükürdüğünüzü yalıyorsunuz’ türünden tepkiler göstermek yanlış.

Öncelik, Suriye’de kan dökülmesine, daha fazla yıkıma son vermek olmalı.

Ama bu yolda, Türkiye’nin bir u- dönüşü yapması gerektiyse, bırakın öyle olsun. Hatanın neresinden dönülse kardır.

Daha da önemlisi, yabancı topraklarda Türk askerlerinin neyi hedeflediği belirsiz bir savaşta can vermesi ne kadar büyük bir hızla engellenebilir, Türkiye Orta Doğu’nun şiddet bataklığından ne kadar hızla çıkartılabilirse, hepimiz için o kadar iyi.

2043660cookie-checkİNGİLTERE… Türkiye’nin Suriye politikasındaki değişikliğe tepkimiz ne olmalı?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.