İngiltere’de bir dönüm noktası: Grev dalgası!

Avrupa’nın Gündemi’nde bu hafta İngiltere’de yaşanan grevlerin analizi, Ukrayna-Rusya savaşıyla ilgili ateşkes çağrıları ve mülteciler konusunda AB’nin iki yüzlü tutumu yer alıyor.

Arif Bektaş/Evrensel – İngiltere’de grevler yine geçen haftanın gündemine damga vurdu, önümüzdeki haftalar için de planlanan birçok grev var. Counterfire gazetesine yazan Lindsey German, grevlerin bir dönüm noktasında olduğunu belirtiyor ve etkili olup sonuç alması için birçok sektörde topluca genel greve gitmenin önemine dikkat çekiyor.

Ukrayna’daki savaşın genişleyebileceği ve bir nükleer savaşa dönüşebileceği endişesine bağlı olarak Almanya’da da hükümetin Macron’un müzakere çağrısına aktif destek verip ateşkes için çaba harcaması talepleri yükseliyor.

Geçtiğimiz dönem Ocean Viking adlı tekne tarafından kurtarılan göçmenlerin çektiği çile, dikkatleri yeniden göç krizine çevirdi. SOS Méditerranée gemisi, Libya açıklarında derme çatma teknelerde bulunan 234 mülteciyi kurtarmıştı. Daha sonra, ne Malta ne de İtalya topraklarına yanaşmasına izin verdi. Bu nedenle bir düzine kadın, 57 küçük çocuk ve hastadan oluşan yolcularıyla birlikte üç hafta boyunca tehlikeli koşullarda denizde kaldı. Fransa’dan La Forge gazetesinden çevirdiğimiz yazı, göçmenlere karşı Avrupa Birliği’nin süren ikiyüzlü politikasının altını çiziyor.

Sağcı medya ve muhafazakâr politikacılar, bu ay her gün yaşanan ve yeni yılda daha da artacak olan kamu sektörü grevleri konusunda oldukça öfkeli. Onların kitabına göre bunun olmaması gerekiyordu: Sağın kahramanı Margaret Thatcher 1980’lerde ‘militan sendikaların’ sonunu getirmişti; demir yolu işçileri, öğretmenler ve öğretim görevlileri, postacılar, memurlar, hemşireler, ebeler ve ambulans şoförlerinin grev yapması ya da yakın gelecekte yapmayı planlaması onlara inanılmaz geliyor. Onların düşünceleriyle gerçeklik arasındaki uçurum büyük.

Eylemlerle ilgili mantıklı bir değerlendirme şu soruyla başlayabilir: bir hükümet nasıl olur da bu kadar çok sayıda işçi grubunu greve gitmeye itebilir? Bu sorunun yanıtı, on buçuk yıldır reel olarak gerileyen ücretler ve genel olarak kamu hizmetleri harcamalarındaki keskin düşüşlerle birlikte tüm çalışanların yaşam koşullarına yönelik sistematik saldırılarda yatıyor. Bu da tüm grevlerin ücretlerle ilgili olduğu, yüksek enflasyon ve enerji fiyatlarındaki artışla bağlantılı olduğu, ama aynı zamanda çalışma koşullarıyla da ilgili olduğu anlamına geliyor. Grevler genelleşti çünkü işçi sınıfından her kesim kendini daha kötü hissediyor, artan eşitsizlik ve sefaleti görüyor ve bu nedenle grevcilere sempati büyüyor.

Dolayısıyla mevcut grev dalgası muhafazakarlar ve onların medyadaki sözcüleri için büyük bir zorluk teşkil ediyor… Şimdiye kadar sert bir tutum izlediler: Hükümet demir yollarında pazarlık yapılmasını engellemek için müdahale ediyor ve hemşirelere daha fazla zam yapılamayacağı konusunda ısrar ediyor. Ancak kendi milletvekillerinden bazılarının baskısı giderek artıyor… Grevlere karşı hükümet ve medya propagandasının tüm ağırlığı ve grevlerden kaynaklanan aksaklıkları öne çıkaran ancak aynı aksaklıkların kesintiler, hükümet politikası ya da özelleştirilen sektörün verimsizliğinden kaynaklandığını görmezden gelen hakim anlatı göz önüne alındığında, tüm grevlere destek seviyeleri oldukça yüksek.

Grevler on yıllardır olmadığı kadar İngiliz siyasetine hakim oluyor. Thatcherizm’in başlattığı neoliberalizm dönemi, küreselleşmiş serbest piyasaları ve ehlileştirilmiş sendikaları, genişlemesinin ve başarısının merkezi olarak gördü. En hararetli savunucuları, ücret kesintileri ve derinleşen eşitsizlik dışında her şeye karşı en sert direnişi göstermeye devam ederken, İngiliz egemen sınıfının bazı kesimleri ücretlerin çok düşük olduğunu ve bu ücret politikası devam ederse kamu sektörünün işe alım yapamayacağını kabul ediyor. Ancak, hemşirelerin kazanması halinde bunun diğer işçi grupları tarafından takip edilecek büyük bir kırılma olacağının farkında olarak sağlam durmak isteyen kesimler de var. İngiltere Merkez Bankasının geçen hafta faiz oranlarını bir kez daha yükseltme kararından da anlaşılacağı üzere, ne kadar acı verirse versin ve yaşam standartlarını ne kadar kötüleştirirse kötüleştirsin, bu ilacı almaya devam etmemiz bekleniyor.

Grevler de bir dönüm noktasında. Grevler hem sendika üyeleri hem de halk tarafından iyi bir şekilde desteklendi ve hemşirelerin grevi kesinlikle hükümete bir darbe oldu, ancak Noel’i mahvetme söylemi kasıtlı olarak kullanılıyor ve özellikle demir yolu çalışanlarının yorulduğu iddiası var. Sendika liderleri müzakereye alışkın ama bu uzlaşma yolu şu ana kadar anlaşmazlıkların çoğunda masada değildi – ya da en azından büyük kesintiler ve çalışma koşulları dayatılmadan masaya getirilmiyordu ve sendikalar bu şartları kabul etmiyor. Yine de muhtemelen enflasyonun altında kalacak bir artış için uzlaşmalar arıyorlar.

Demir yolunda grevler altı aydır devam ediyor ve süresiz grev yerine bir ve iki günlük eylemlere gitmenin sınırları kendisini gösteriyor. Süresiz grevin, sendikalar ve halktan bağışlarla finanse edilen uygun bir grev ücreti ile sürdürülmesi gerekecek ve bu grevler işverenleri ve hükümeti can evinden vuracaktır. Koordinasyon ve eylemlerin tırmanışı bu yönde olmalıdır. Birbirini takip eden günlerde yapılan bir dizi grevin önemli bir kümülatif değeri olsa da bunlar aynı gün topluca genel greve gitmekle aynı şey değil.

Böyle bir grev, güçlü bir siyasi unsur içerir, çünkü sektörel bir anlaşmazlıktan ziyade hükümetin kendisine karşı bir meydan okuma haline gelir. Ayrıca bu grev, sendikal örgütlenmenin ve mücadeleciliğin güçlenmesine yardımcı olarak çeşitli sektörel uyuşmazlıklar açısından da besleyici rol oynar…

Britanya’da sendikal hareket son birkaç ay içerisinde artan grev sayıları, üye sayısındaki artış ve daha yüksek mücadele seviyeleri ile büyük adımlar attı. Tarih bize, sendikaların düşüşte olduğu ya da durgunlaştığı uzun dönemlerin ardından örgütlenme ve bilinçte sıçramaların yaşandığı sendikal örgütlenmelerin olduğunu gösteriyor…

Sendikal ilerlemeler, işçi sınıfının toplumda üretilen zenginlikten aldığı payın artmasında kilit rol oynamıştır. Sendikaların zayıflaması ise rekor düzeyde eşitsizliğin ortaya çıkmasına yol açmıştır. İşverenlerin ve onların hükümetteki destekçilerinin mücadele etmeden hiçbir şeyi kabul etmeyeceklerini biliyoruz.

Geçmişte hükümetlerin sendikal ilerlemelere verdiği yanıtlardan biri baskıyı ve otoriterliği arttırmak olmuştur. Şu anda birçok kilit sektörde grev yapmayı neredeyse imkansız hale getirecek sendika karşıtı yasalarla bunu yapmaya çalışıyorlar. Bunun, elde edilebilecek olandan daha azına razı olan uzlaşmalarla birleşerek bu mevcut grev dalgasını saptıracağını umuyorlar. Bunun gerçekleşmemesini sağlamak bize bağlı.

2656610cookie-checkİngiltere’de bir dönüm noktası: Grev dalgası!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.