FARUK ESKİOĞLU – Bir okurum Füsun Gün gönderdiği e-postada diyor ki: “Merhaba… Biz Londra’da yaşıyan emekçileriz. Her yaz “tatil”e gitmek yerine Türkiye’deki ailemizi görmeye gidiyoruz. Salgından dolayı İngiltere’nin, Türkiye’yi 12 Mayıs’tan itibaren kırmızı listeye aldığını öğrendik. Buna göre kırmızı listede yer alan ülkelerden gelenlerin 10 gün boyunca, masraflarını kendileri karşılayarak ev yerine otelde karantinada kalmaları gerekiyormuş. Bu otel konaklamasının 1750 sterlinlik masrafını da yolcular karşılayacakmış. Biz turist değil İngiltere vatandaşıyız. Karantinayı evimizde geçirmemiz gerekmez mi? Hem bir emekçinin bu parayı karşılaması mümkün değil ki!”
Füsun Hanım bu kural İngiltere’ye giriş yapan herkes için geçerli. Size hak veriyoruz. Bu rakamlar bir emekçi için çok fazla. Zenginlere parayla seyahat özgürlüğü sağlanırken, dar gelirliler cezalandırılmış oluyor. Üstelik iş insanları bu seyahatlerini masraf gösterip vergiden de düşebiliyorlar. Biz emekçiler seyahat edemezsek de zenginlerin seyahat ve hotel masraflarını dolaylı da olsa ödemiş oluyoruz.
Bu duruma düşmemizin önemli bir nedeni de Türkiye’deki iktidarın salgın yönetimindeki beceriksizliğidir. Türkiye’nin kırmızı listeye alınma nedenlerden sadece birini duayen turizmci Özkul Beyzade biz gazetecilere gönderdiği sitem dolu e-posta ile şöyle yorumlamış:
“Siz gazetecilere çok kızgınım. Olanları görüyorsunuz ve gıg yok susuyorsunuz hepinize kaç defe söyledim yazın diye.Türkiye İngiltere’den uçuşları durdurunca no problem Romanya veya Ukrayna üzerinden aktarmalı gelin giriş yapın. Girişte sorarlarsa Romanya’dan geliyorum der geçersiniz Ayıp!
Ondan sonra İngiltere Güney Afrika’yı, Dubai’yi kırmızı listeye alınca herkes Türkiye aktarmalı geldi. Türk havayolu şirketleri salgın sırasında en fazla uçuş gerçekleştiren en fazla yolcu taşıyan hava yoluyuz diye övündü.Siz İngiliz’i ahmak yerine koyuyorsunuz. Aha size bu ahmakların cevabı.
Ben akşam saat 04.00’de kadar çalıştım. İstanbul’dan, Kıbrıs’tan, Konya’dan, Ordu’dan, Gaziantep, İzmir, Adana, Trabzon gibi yerlerden yüzlerce yolcuya haber verdik hepsini salı günü 11 Mayıs’ta getiriyoruz. Netice: Bu yaz Türkiye’ye, Kıbrıs’a ne biz gidebileceğiz ve ne de İngiliz turistler. Yazın dedik, herkes bilsin dedik. Yazmadınız Hepinize teşekkür ederim. Özkul”
***
Ülkenin pek çok yerinde UNITE sendikası üyesi işçiler, 10 Mayıs Pazartesi günü yaptıkları gösterilerde hükümetin işten atma ve yeniden işe alma uygulamalarını yasaklamak için harekete geçmesini istediler. Ülke çapında dev şirketler salgın bahanesiyle işten çıkardığı işçileri daha az ücretli ve daha kötü şartlarda yeniden işe alma taktiği izliyorlar. TUC tarafından yapılan bir araştırma, salgının başlangıcından bu yana her 10 işçiden birisinin çok düşük ücret ve koşullarda yeni sözleşmeleri kabul etmeye zorlandığı, işten atılma ve yeniden işe almakla tehdit edildiğini saptadı.
Geçen hafta yayınlanan Unite anketi de, çalışanların yüzde 70’inin işverenin bu taktiğinin “yasadışı” ilan edilmesini istiyor. Unite, bu amaçla ülke çapında mesafeli protestolar düzenliyor. Başbakan Boris Johnson’a mektup gönderen 20 sendika ve 140’tan fazla İşçi Partisi Milletvekili ve Lordlar, işverenlerin bu sinsi taktiğini önlemeye çağırdı.
Salgında işçiler can derdinde büyük patronlar kâr… İngiltere emek dünyasında patronların yeni sözleşmelerle yapmaya çalıştıkları katakulle tartışılıyor. Yazık!