İSPANYA… Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?

Josep’in doğup büyüdüğü şehir olan Barselona’yı anlattığı yazıyı (La Ribera’da denizin ve taşın sesi) bir hüzün duygusu eşliğinde okudum. Çoğu hala çocukluğundaki gibi kalmış olan Barselona’yı, kendini anlatır gibi anlatıyordu Josep. Yalan da değil, kendini anlatıyordu. Doğup büyüdüğüm İstanbulum’u, ben de aynı duygularla anlatmak için yanıp tutuştum birden. Kendimi anlatır gibi anlatmak,”ben buyum” demek için. Ama yapamadım. Çünkü artık benim İstanbulum yoktu, kimbilir belki de hiç olmamıştı!

Nostalji mi bu? Belki biraz ama temelde değil. Geri gelmeyeceğini bildiğim çocukluğumun ve gençliğimin tasasız günlerine dönmeyi arzulamak gibi imkansız bir hasret değil. Artık Salacak’tan kayık kiralayıp, açıktan denize atlayamayacağımı; yazlık sinemalarda gazoz içerken arka arkaya 2 filmi ve yıldızları aynı anda seyredemeyeceğimi; arnavut kaldırımlı yollarda yürürken taşların arasından çıkan yabani çiçekleri hayran hayran seyredemeyeceğimi; Caddebostan’daki bir evden bikiniyle çıkıp güle oynaya plaja gidemeyeğimi; Güllü ve Filli’yle (benim lakabım da Zilli’ydi) ortaokula yürüyerek giderken olduğu gibi, yarım saat boyunca, aralıksız, karnıma ağrılar girene kadar gülemeyeceğimi biliyorum. Beni ben yapan o anılara sadece şükrediyorum artık, hem de çok. Biliyorum, bütün insanlar değişiyor, şehirler değişiyor, dünya başkalaşıyor. İstanbul’un değişmesi de doğal. Ancak doğal olmayan bir şeyler var bu değişimde… Benim özlemim çok daha başka şeylere… Belki de, hiçbir zaman gerçeğe tekabül etmemiş bir şeylere…

cciaj1nw8aetxa7

Benim duygum daha derinde, daha acıtan bir şey. Değişirken ya da değiştirirken eskisini yok ederek değiştirmek benim derdim. Şöyle ki; doğup büyüdüğümuz şehir ya da köy bizi şekillendirir. Hem yuvamiz, hem dümenimizdir. Ruhumuzu ve aklımızı besler; gustomuza, kültürümüze, karakterimize şekil verir; yol gösterir. Ben çok şanslıydım. Çünkü İstanbul (sadece İstanbul değil bütün Anadolu) bu açıdan emsalsizdi. Hem batıyı, hem de doğuyu gösteren dümeniyle bize paha biçilmez bir kültür, tarih, estetik ve doğa sundu. Dünya üstünde kimselere nasip olmayan eşsiz bir imkan verdi. Bir kaleydeskop gibi dünyanın bütün renklerini ve desenlerini gözlerimizin önüne serdi. Benim hüznüm burada başlıyor. İsteseydik bu paha biçilmez hazineyi onurla taşıyabilir ve bütün dünyaya yansıtabilirdik. Kolkhis’ten, belki de daha antik devirlerden bize miras kalmış ahşap ev kültürümüzü korusaydık mesela ya da daha yeni olsa da toplumun hafızasında yeri olan emblamatik binaları yıkmasaydık… Çok tanrılıdır, Ermenidir, Rumdur, Kürttür, Yahudidir, dinsizdir, vesairedir demeden bu toprakların topyekün insan ve kültür hazinesine “Bütün bunlar biziz, hepsi bizimdir” deyip sahip çıksaydık… Ah ne şahane olurdu ama olmadı!

Medea’nın en azından hayatta bir sevdiği vardı. Peki, biz neyi seviyoruz? Gerçekten sevdiğimiz ne var bu topraklara dair, bir cevabımız var mı? Tereddütsüz cevap verenler çok azdır sanırım… Çünkü, bilmediği, tanımadığı bir şeyi sevemez insan. Ya ondan korkar ve onu yok etmeye çalışır ya da pek çoğumuz gibi kayıtsız kalır. Ama bu iki duygudan da hakiki bir sevgi çıkmaz. Sonunda ya onu yakıp yıkar ya da yokolmasına seyirci kalır. Oysa yitip giden her şey sonsuza kadar kaybolur.

Medea ne uğruna yaptı kötülüklerini? Sevgilisi Jason’a kendini sevdirmek için… Peki biz ne uğruna yapıyoruz? Ya din uğruna ya da çoğumuzun sonradan edindiği bir milliyet uğruna değil mi? Oysa ki kimlik, o kimliğin ötesine geçtiğin, bütün kimlikleri kucakladığın zaman iyidir, güzeldir, bereketlidir. Doğuştan edinilmiş kimlikleri aştığın zaman, öteki kimliklere de kendi iradenle sahip çıktığın ve yaşaması için savaş verdiğin zaman, hem kalbin, hem dünyan zenginleşir.

Bazı çamurlar her derde devadır. Yarana sürmek istemezsin, irkilticidir, hatta mide bulandırır, iyi geleceğine inanamazsın ama bir cesaret edip de sürdüğünde iyileşirsin. Ben de gözümü ve gönlümü inciten bu bataklıktan, sağlıklı bir yapı çıkar belki de sonunda diye, her şeye rağmen umudumu korumak istiyorum.

_______________

Yazarın diğer yazıları için lütfen tıklayınız:
https://zelisjosep.wordpress.com/2017/02/21/kalbim-seni-ariyor-neredesin-sen/

2064210cookie-checkİSPANYA… Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.