KANADA… Kanada’nın diktatörü

Amerika, bugüne kadar hiç olmadığı kadar sarsıntılı vakitler geçiriyor.

Benzerini 1861-65 arasında yaşanan İç Savaşta ve bir de 1929 Büyük İktisadi Buhranı zamanlarında görmüşlerdi.

Bunlar gelip geçti; daha göreceğimiz varmış…

Ne dünya savaşları, ne Vietnam bozgunu, ne Küba krizi bu kadar sallamadı Amerika’yı…

ABD baştan sona Trump’la yatıyor, kalkıyor; Trump’ın da Allahı var şimdi, sağı solu belli olmuyor.
Ters köşeye yatırmayı pek seviyor!

Bugün ak dediğine, bırakın yarına kadar beklemeyi, birkaç dakika sonra kara diyor.

Döktüğü incileri, buralardaki orta dereceli okullarda genç irisi delikanlılardan beklenecek tarzda bullying denilen dayılanmasını, eli maşalı olup Kasımpaşalılaşmasını, terbiye haddini aşan ve devlet âdabıyla bağdaşmayan tavırlarını dünyanın tüm kamuoyu dehşet içinde izliyor; siz de öyle…

Dünya bütünüyle bugün tedirgindir; yarına nasıl çıkacağını bilmiyor.

O yüzden Trump’a dair bir şeyleri tekrar tekrar yazmanın, aktarmanın dahi gereği  yok.

Lakin ABD Basınını topyekûn karşısına alıp, hodri meydan deyişi, dahası ¨Çenenizi kapatın !¨ diye üst perdeden otokratik, tiranlara, oligarklara ve nihayet diktatörlere yakışan bir ağız kullanması akıl alacak gibi değildir; şu âna kadar ortalıkta pislettiği ne varsa, tümünün üstüne tüy dikmiştir…

Tam da bu sırada, George Orwell’ın klasikleşmiş eseri, distopik roman, 1984’ün satışları tavan yaptı; herkes bir ¨Büyük Birader¨in neler yapabileceğini, halkını nasıl baştan sona çeki düzene sokup hizaya getireceğini bu romanda okuyor.

Tüyler diken diken olmuştur…

Ama korkunun ecele faydası yok!

Aslına bakarsanız, bu diktatör olmak hevesi ezelî ve ebedîdir; mağara devrinden beri insanlığın yakasını bırakmaz.

Fakat oh çekmeyi seven kimilerine bakarsanız, bir türlü aklını kullanamayan, başkasına devretmeyi kolaylık sayan insana bu revâdır, böyle olunca egemenlik diktatöre de bir haktır… Tepe tepe kullansın!

Şimdi buradaki kısıtlı alanda, bir gazete fıkrası çerçevesinde kalıp, Antik Atina’da tyran olup kök söktürmüş Cylon yahut Lachares’den başlayarak tarih boyunca diktatörlük edenlerin listesini verirsek, işin içinden çıkamayız.

Sadece, Eski Yunan tarihinde, iki yüz civarında diktatöre evet denilmiştir, boyun eğilmiştir; hayır diyenlerin âkıbetini ise bilmiyoruz.

Geçmişe mâzi, yenmişe kuzu denir!

Geçelim bunları…

Siz de geçin bunları,fakat asıl Kanada’ya gelin, bir garip diktatörlük hikâyesini benden dinleyin:

Pasifik Okyanusundaki şirin bir adanın halkı baştan sona silme ¨Kızılderilidir…¨

Kolonyalizmden sonra Kanada’da kabul edilen federal-monarşik anayasa gereği, yerli halka, bize Teksas-Tommiks çizgi romanlarından geçtiği gibi kızılderili denmez; ¨İlk Ulus¨ anlamında gönül alıcı ve itibar iadesi eden bir yakıştırmayla seslenilir; First Nation!

Anayasa gereği İlk Ulus’un bir yerleşim yerinde derli toplu bulunması hâlinde oraya özerklik verilecektir; nitekim böylesi yüzlerce yerli halka ait idarî bölgeler bulunmaktadır.

İşte bunlardan birisi Harbledown adasıdır, üzerinde sadece 300 civarında yerli yaşar.

Ada halkı otuz beş yıldan beri bir ailenin yönetiminden çıkamamış, bugüne kadar serbest seçimle başkanını seçememiştir.

Federal makamların ilgisizliği ve adanın ufak, nüfusun kayda değer olmaması gibi nedenlerle gözden uzak kalan Harbledown adasındaki Tsatsisnuk-womi kabile halkı bu yüzden soyadı Glendales olan bir ailenin oligarşik diktası altındadır.

Babaanne ölünce yerine oğlu geçer, sonra karısı yönetimi ele alır, torun sırada bekler…

Dikkat buyrunuz! Dünyanın en demokratik federal idaresine sahip Kanada’da, bir ¨Kızılderili halkı kendine demokratik seçimle lider¨ seçemez olmuştur.

Glendales ailesinin federal hükümetten, yani Ottawa’da bulunan merkezi idareden her yıl aldığı 2 milyon dolar yardıma ait hesap vermediği iddia edilmektedir.

Glendales’lerin aile üyeleri gelen parayı aralarında üleşmekte, hani bana hani bana diyen ötekilere üçün biri düşmektedir.

1980’lerin başından beri adaya ve buradaki halka liderlik eden oligarşik ailenin bu diktatörlüğüne yol açan şey ise, ¨İlk Ulus Meseleleri Bakanı¨ olan Carolyn Benett’in ifadesine göre, bu konuda federal hükümetin elinde bir yaptırım hukuku olmamasında aranmalıdır.

Rezerv  edilmiş her özel bölgede yaşamaları için kendilerine özerklik verilmiş yerli halka, kendisine ait seçim sistemi uygulaması hakkı tanınınca, siyasi tecrübeden ve birikimden yoksun bu halk, demokratik yaşama uygun kuralları bulamaz halde başıboş kalmıştır.

Anayasal serbestliğe sahip olduklarından şimdi, 35 yıldır dünya cenneti bir adada yaşayıp ama diktatörlük altında ezilen demokratik Kanada yurttaşı kızılderililerin hâlini bir düşünün.

Trajik komedi…

Hasılı, Kanada’nın demokratik seçim sistemi burada işlemeyince, bir aileye talih kuşu konmuştur.

Şimdi ya Tsatsisnuk-womi halkı diktatör aileye karşı ihtilal yapacaktır yahut federal hükümet duruma bir yol bulup el koyacaktır.

İhtilal bir toplumsal cinnet hâlidir, tavsiye edilmez…

Demokratik yollardan barışçı çözümler Kanada demokrasisine yakışır…

Aksi takdirde kahrolsun diktatörler diye laf edip ahkâm kesmenin bir yararı da yoktur!

______________

[email protected]

 

2056340cookie-checkKANADA… Kanada’nın diktatörü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.