Karadeniz yaylalarını tahrip eden Yeşil Yola Danıştay’dan iptal kararı!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Samsun’dan Hopa’ya Doğu Karadeniz yaylalarını birleştirmeyi amaçlayan ve bu uğurda 2 ila 3 bin metreye varan rakımlarda büyük tahribatlara neden olan Yeşil Yol iptal edildi.

Samsun’dan Hopa’ya Karadeniz yaylalarını tahrip eden ve Yeşil Yol adı verilen girişime karşı 5 yıldır yürütülen hukuk mücadelesinde yaşam savunucularını sevindirici karar çıktı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Yeşil Yol Yayla Koridoru olarak anılan projenin 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı kararlarını iptal etti. Böylece Samsun’dan Artvin’e kadar 7 ili kapsayan 2 bin 700 kilometrelik Yeşil Yol Projesi yargı tarafından durdurulmuş oldu. Fırtına İnisiyatifi’nin yaptığı açıklamada, Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nin de, Rize’deki Ayder – Kavrun – Samistal yaylaları ile Hazindağ – Samistal yaylaları arası ve Huser -Avusor yaylaları arasındaki Yeşil Yol kapsamındaki projelerinin iptaline karar verdiğini duyurdu. Mahkeme kararında, yaylalarda inşa edilen yolların, Kaçkar Dağlarının ekolojik yapısını merasıyla, ormanıyla, dereleriyle büyük bir yıkıma uğrattığını; doğal sit alanı ve milli park olan bölgenin tehlike altında olduğuna hükmedildi.

İŞ MAKİNESİNİN ÖNÜNE GEÇEN HAVVA ANA  GÜNDEME OTURMUŞTU

Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki yaylaları bir yol ağı ile birleştirerek bu yolla bölgenin turizm gelirini ve ekonomik refahını artırmayı amaçlayan, ancak kimi yerde 3 bin metreyi bulan rakımlarda büyük tahribatlara neden olan Yeşil Yol Projesi yöre halkının tepkisini çekiyordu. Temmuz 2015’te, Rize’nin Çamlıhemşin ilçesindeki Yukarı Kavrun Yaylasında yol çalışması için getirilen iş makinelerinin önüne geçerek girişime engel olmak isteyen Havva Bekar, “Yaylaların yolu birleşmeyecek. Kesinlikle istemiyoruz. Vali bize çapulcu diyor. Biz çocukluğumuzdan beri burada yaşıyoruz. Vali, Kaymakam kimdir? Ben halkım ve buradayım. Yaylaları birbirine birleştireceksiniz ama amacınız nedir? Her yaylanın yolu var. Herkes birbirine gelip, gider. İş makinelerini alıp gidin buradan” sözleriyle Türkiye’nin gündemine oturmuştu.

YIKIM DA HAK ARAYIŞI DA SÜRERKEN DANIŞTAY’DAN İPTAL KARARI

Ancak bölge halkının eylemsel tepkilerinin yanında Yeşil Yol adı verilen ve Doğu Karadeniz Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (DOKAP) tarafından yürütülen projeye karşı aynı zamanda hukuk mücadelesi de başlatılmıştı. Yaklaşık 5 yıldır süren yargı maratonunda mahkemeler yöre halkının endişelerini haklı buldu. Danıştay Yeşil Yol ağının yapımına olanak sağlayan bölgeyle ilgili 1/100 binlik Çevre Düzeni Planını iptal ederken Samsun İdare Mahkemesi de yaylaları birbirine bağlamayı amaçlayan yolların yapımını iptal etti. Ancak yargı süreci boyunca yaylalardaki tahribatların da devam etmiş olması iptal kararının buruk bir sevinçle karşılanmasına neden oldu.

FIRTINA İNİSİYATİFİ: ‘2700 KM’LİK PROJE TAMAMEN DURDURULDU’

Fırtına İnisiyatifi’nin konuyla ilgili basın açıklamasında, açılan davalarla ilgili yargı kararlarında, hukuka aykırı bulunan Yeşil Yol projesinin kamu yararı taşımadığına hükmedildiği belirtilerek, projenin ayrıca yaylaların varlığını da tehdit ettiği kaydedildi.

Mahkemelerin ilk kez açık biçimde Yeşil Yolun hukuka aykırı olduğuna hükmettiğine dikkat çekilen açıklamada, şöyle denildi: “Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, yeşil yola ait imar planlarının yürütmesini durdurdu. 2000-3000 metrelik rakımda, Doğu Karadeniz yaylalarını birbirine bağlayan yolların, yaylaların varlığını yok edeceğine karar verdi ve bu gerekçeyle yeşil yol yayla koridoru olarak anılan projeye ait 1/100.000’lik Çevre Düzeni Plan kararlarını durdurdu. Bu karar sonucunda; Samsun’dan Artvin’e kadar 7 ili kapsayan -2.700 kilometrelik proje tamamıyla durdurulmuş bulunmaktadır.”

YARGI, ‘MİLLİ PARK OLAN BÖLGE TEHLİKE ALTINDA’ DEDİ

Samsun Bölge İdare Mahkemelerinin de 2015 yılından bu yana devam eden Yeşil Yol davalarına konu yolların; Ayder – Kavrun – Samistal yaylaları arası, Hazindağ – Samistal yaylaları arası ve Huser -Avusor yaylaları arası iptaline karar verdiğini duyuran Fırtına İnisiyatifi’nin açıklamasında, “Yolların, Kaçkarların ekolojik yapısını merasıyla, ormanıyla, dereleriyle büyük bir yıkıma uğrattığını; doğal sit alanı ve milli park olan bölgenin tehlike altında olduğuna hükmedildi” bilgisine yer verildi.

‘BEŞ YILDIR YAYLALAR PARÇALANDI, HAYVANCILIK HOBİ OLDU’

Yargı süreci boyunca yol inşaatlarının beş yıldır aralıksız olarak yaylaları ve dağları parçaladığına, mera alanlarını böldüğüne ve hayvancılığı hobi düzeyine indirdiğine işaret edilen açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Yaylalarda da uygulanan imar barışı, buraları adeta kasabalara dönüştürdü. Geleneksel, otantik mimari betona boğuldu, yoğun araç trafiğine ve kitlesel insan akışına maruz kaldı. Orman içinde açılan yollar doğal yaşlı ormanlarda ve yaban hayatında büyük yıkımlara yol açtı. Google haritalarıyla yapılan yollar, Fırtına ve Hala derelerini besleyen irili ufaklı yüzlerce ırmağın, suyollarının tükenmesine neden oldu. Daha hangi birini sayalım! Buraya sığdıramayacağımız nice kayıplarımızdan sonra yargı kararlarını zoraki bir tebessümle karşılıyoruz. Yüzlerce sayfalık bilirkişi raporları; Kaçkarlara, Fırtına vadisine bu surette müdahale edilmemesi gerektiğinin altını defalarca çizdi. Buna karşın, hâkimler uzun süre bu tespitler yokmuşçasına karar alma süreçlerini uzattılar; yargılama Kafkavari bir girdapta ilerledi. Nihayetinde adalet tanrıçasının gözleri açıldı.

‘İDARE, DOĞAYI İNŞAATÇILARA SERMAYE OLARAK SUNDU’

Tüm bu süreçte,  Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere, Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Kaçkar Dağları Milli Park Müdürlüğü ve elbette Rize valiliği ile İl Özel idaresi vb. bilumum idari kurum/kuruluş, Fırtına’nın ekolojik hassasiyetini çok iyi bilmesine karşın, bölgenin yıkımı için ellerinden geleni artlarına koymadılar: İki yolu bulunan yaylalara üçüncü bir yol daha yapmak istediler; yaylalar adeta otobanlardaki kavşak alanlarına dönüştü. İdare, hiçbir kamu yararı gözetmeksizin -hatta kamuyu yok sayıp- toplumun müştereklerini, doğayı inşaatçılara sermaye olarak sundu.

‘BİRÇOĞUMUZU EVLERE HAPSEDEN BİR UYGARLIKLA YÜZYÜZEYİZ’

Bu fütursuzluğun dünyadaki sonuçları, bizi en son coronavirüs ile tanıştırdı. Doğaya düşmanca vaki bu saldırıların yanıtsız kalması, doğanın bir tepki göstermemesi beklenmez değildi. 15 yaşındaki bir genci okul grevine yönlendirip, yelkenliyle Atlantiği geçmeye iten iklim değişikliği artık bilim-kurgu, fantezi bir roman değil. Hakikatli ve günbegün yaşadığımız hayatlarımızdır. Birçoğumuzu evlere hapsedip, dünyanın belleği ninelerimizi/dedelerimizi bakımevlerinde ölüme terk eden bir ‘uygarlıkla’ yüz yüzeyiz. Bir sonraki virüsün kurbanlarının, bu defa bebelerimiz ve çocuklarımız olmayacağını kim, nasıl garanti edebilir! Bu durum dahi tek başına; doğanın, ekolojik özellikli alanların korunmasında ne derece hassas olmamız gerektiğini göstermektedir.”

‘ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİNE YAPILMIŞ AFFEDİLMEZ SUÇ’

Bölgenin kalkındırılması ve turizm bahanesiyle kamuya ait müştereklerin piyasa malı gibi pazarlanması, çocuklarımızın geleceğine, yaşam alanlarımıza yapılmış affedilemez suçlardır” ifadelerine yer verilen Fırtına İnisiyatifi’nin açıklamasında, “Bu durum dünyayı nefes alınabilir, yaşanabilir bir yer olmaktan hızla uzaklaştırmaktadır. Bu olumsuz koşullar, kullanılabilir su kaynaklarını ve sağlıklı gıdaya ulaşım imkânlarını da ortadan kaldırmaktadır” denildi.

YAYLALARDA KİTLE TURİZMİ: TÜM VADİLER AYDERLEŞME YARIŞINDA

Dünyanın birçok bölgesinde iyi örneklerini görülen “sit alanları, milli park” gibi mutlak koruma kararlarının Kaçkarlar’da da harfiyen uygulanması gerektiğinin altı çizilen açıklamada ayrıca şu görüşlere yer verildi: “Kitlesel turizm anlayışının sonuçlarını artık sadece Ayder’de yaşamıyoruz. Fırtına deresi boyunca tüm vadi ve diğer yaylalar Ayderleşme yarışında; hızlan otel, pansiyon, kafeterya ve yeni binalarla kendi imarlarını yaratıyorlar. DOKAP’ın ‘yeşil yol turizmi’; kitlelerin bir-iki gün içinde onlarca yaylayı gezmesi, sürekli yenilip, içilmesinden ibarettir. Bölgeye de bu anlayışı dayatmaktadır. Fırtına vadisi ve Kaçkarlar’ın sosyal/ekonomik geleceği, tüketim odaklı böylesi bir turizm anlayışına bırakılamaz. Bölgenin tarımsal/hayvancılık/arıcılık vb. imkânlarına öncelik verilerek üretim bazlı bir anlayışla planlanmalıdır. Kaçkarların, vadinin tarihi, kültürel değerlerinin ve ekolojik özelliklerinin tanıtıldığı, öğretildiği bilimsel, sanatsal ve kültürel temelli seyahat anlayışı bölgenin korunması için olmazsa olmaz bir husustur.

‘YARGI KARARLARI UYGULANSIN, YEŞİL YOL GÜNDEMDEN KALDIRILSIN’

Sonuç olarak: Başta bakanlıklar olmak üzere tüm idari kurumların, yukarıda sözünü ettiğimiz yargı kararlarının gereklerini kayıtsız-şartsız, derhal yerine getirmeleri gerekmektedir. ‘Yeşil yol, yayla koridoru’ projesi hilafsız, ‘amasız’ şekilde gündemden kaldırılmalıdır. İdare, yargı kararlarını dolanmak için farklı isimler altında yeni projeleri hayata geçirmekten vazgeçmelidir. Yaylaların/meraların asli işlevlerine geri dönebilmesi bakımından yöre halkının maddi/manevi olarak teşvik edilmesi gerekir. Ekoloji yapıyı bozduğu, hukuka aykırılığı tespit edilen yollar, eski varlıklarına doğaya bırakılmalıdır. Bakanlıkların ve tüm idari kurumların, mahkeme kararlarının emrettiği hususları ne şekilde yerine getirdiklerinin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Kamuoyunun da aynı hassasiyetle bu durumu gözetmelerini beklemekteyiz.”

2433180cookie-checkKaradeniz yaylalarını tahrip eden Yeşil Yola Danıştay’dan iptal kararı!
Önceki haberDersim’den kurum temsilcileri: Av ihalesi iptal edildi ama tehlike devam ediyor
Sonraki haberİngiltere’de hükümete korkutan uyarı
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.