Kıbrıs’ta kalbim kaldı… / Meltem Bostancı

Kalbim Ada’da kaldı…


Kıbrıs, dünyanın hiçbir yerinde rastlayamayacağınız güzelliklere sahip bir yer. Eşsiz sahilleri ve mükemmel doğasıyla tam bir cennet. Bütün bunlara ek olarak, ada insanının sıcaklığını ve Kıbrıs mutfağının zenginliğini de katarsak, istediğiniz birçok şeyi Kuzey Kıbrıs’ta bulmanız mümkün.


Akdeniz’in mükemmel iklimi ve sıcak insanlarıyla ünlü Kuzey Kıbrıs, üç kıtayı birleştiren en güzel adalardan biri olma özelliğini asırlardır taşıyor. İngiliz sömürgesinden kurtulduğu yıllardan sonra tam anlamıyla bir turizm cenneti olan ülke, mutluluğunuz için herşeyi bünyesinde barındırıyor. Her türlü deniz sporlarını yapabileceğiniz Kuzey Kıbrıs’ta ayrıca, zengin arkeolojik kalıntıları ve tarihi güzellikleri görme fırsatı da elde edebilirsiniz. Ülke, dünyanın hiçbir yerinde rastlayamayacağınız güzelliklere sahip olmakla birlikte, tertemiz eşsiz sahilleri ve mükemmel doğasıyla tam bir cennet. Tüm bunlara ek olarak, ada insanının sıcaklığını ve Kıbrıs mutfağının zenginliğini de katarsak, istediğiniz her şey Kuzey Kıbrıs’ta mevcut. Siz belki bir doğa aşığı, belki bir arkeolog, belki de su sporlarını seven ve güneş tutkunu iseniz bu küçük ve şirin ada sizler için bulunmaz bir yer.


Burada Akdeniz’in inanılmaz güzelliklerini ve Beşparmak Dağları ile birleşen görkemini izleme fırsatını bulacaksınız. Kuzey Kıbrıs’ta bulunan, turistik öneme sahip olan Girne’de damak tadınıza uygun pek çok restaurant bulmanız mümkün. Yemeğinizi yerken, Girne limanının muhteşem keyfinin de tadına varabilirsiniz.


Tüm bu güzellikleri gördüğünüzde, efsanede olduğu gibi Sezar’ın Kleopatra’ya aşkını kanıtlamak için bu adayı neden hediye ettiğinin cevabını kolayca verebilirsiniz.


Ada’da her biri sizi oldukça etkileyecek tarihi yerler fazlasıyla mevcut. Hepsini buraya almak mümkün değil ama birkaç tanesi kısaca tanıtılabilir.


Girne kapısı: Eski Lefkoşa şehrini çevreleyen surların üzerinde bulunan üç kapıdan biri de kuzeydeki Girne kapısı. Burası kentin en önemli giriş çıkış noktalarından biriydi. Mimar Proveditore Francesco Barbaro’nun adından esinlenerek “Del Proveditore Kapısı” olarak da bilinen kapıyı Türkler 1821’de tamir ederek üzerine kubbeli bir oda eklemişler. Kapı üzerindeki kitabede Kur’an-ı Kerim’den ayetler bulunuyor. Kapının kuzeye bakan tarafına 1820’de II. Mahmut’un turası yerleştirilmiş. İngilizler tarafından Napolyon’a karşı Akka’yı savunmak üzere getirilen, kapının önünde bulunan toplar, daha sonra Türklerin eline geçmiş.


Girne Kalesi: Kale, 7.yüzyılda, Arap akınlarına karşı kentin korunması için yapılmış. Lüzinyanlar döneminde, Kantara kalesi gibi önemli bir yer olmuş. Bu dönemde kale bazı yapısal değişikliklere de uğramış. Bu restorasyon çalışmaları 1373 yılındaki Cenevizliler kuşatması ile ara bulmuş, daha sonra yeniden devam etmiş. Kale yapılırken o dönemin savunma taktikleri zırhlı şövalye ve okçulara göre düşünüldüğünden, 1489’dan sonra kaleyi kontrole alan Venedikliler, Osmanlı topçu saldırılarını gözönüne alarak yeniden inşaya girişmişler. Kuzeybatı ve güneydoğu kulelerini ekleyerek, önlemler almaya çalışmalarına rağmen, Lefkoşa’daki Osmanlı zaferinden sonra kaleyi direniş göstermeden 1570 yılında Osmanlılara teslim etmişler. Kaleye giriş bir hendek üzerinden yapılıyor. 1400’lü yıllara kadar bu hendek, içi su dolu olarak kullanılmış. İç kapının tonozunda bulunan üç aslanlı Lüzinyan amblemi başka bir yapıdan buraya getirilmiş. Kalenin içinde 1100’lü yıllarda yapıldığı sanılan bir Bizans kilisesi (St. George Kilisesi) yer alıyor. 1570 yılında Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından fethi sırasında şehit düşen Osmanlı Amirali Cezayirli Sadık Paşa’nın lahiti de kalede bulunuyor. Kalenin diğer bölümlerini Kuzeybatı, Güneybatı ve Güneydoğu Venedik kuleleri, Lüzinyan dönemi Bekçi odası, Lüzinyan dönemine ait büyük salon, çeşitli zindan ve ambar amaçlı kullanılmış olan odalar, Bizans dönemine ait kule, Venedik Savunma platformu, sarnıç, Venedik dönemine ait cephanelik ve top mazgalı ve Batık Gemi Müzesi oluşturur. Kalede yakın dönemde, Eski Eserler Dairesi tarafından yapılan çalışmalarla çeşitli tarihsel tipleme ve mekan canlandırmaları ile adeta bir Açık Hava Müzesi atmosferi yaratılmaya çalışılmış.


Bella Pais Manastırı: Açıkçası Kuzey’de beni en çok etkileyen mekanlardan biri Bella Pais oldu. Bella Pais, eşsiz güzelliğiyle bir ömür boyu kalınabilecek bir yer. Orada bulunan Bella Pais Manastırı, Girne’den 40 dakika uzaklıkta, Girne Dağları eteklerine kurulmuş. Barış Manastırı (Abbe De La Paix) olarak da bilinen ve M.Ö. 12. yüzyılda inşa edilen manastır bir Roma çağı ürünü. Manastırın yakınında bulunan restaurantta yiyeceğiniz bir akşam yemeği, size dünyanın en romantik ortamını sunabiliyor.



Tarihi olarak Kıbrıs’ın iki ana şehri vardı: Güneyde Bafos ve kuzeyde de Salamis. Salamis, Jüpiter’e olan kutsallığı, Bafos ise Venüs tapınağı ile bilinirdi. Romalılardan kalma tarihi Salamis harabeleri, Magosa’nın hemen dışında yer alıyor.


Othello Kalesi: Kale, 14. yüzyılda Lüzinyanlar tarafından inşa edilmiş. Magosa kentinin ana girişlerinden biri olarak kullanılıyor. Etrafı derin bir hendekle çevrilidir. Kale girişi üzerinde asılı olan St. Mark aslanı kabartmasının altında kaleyi yeniden biçimlendiren kaptan Nicolo Foscari’nin adı ve 1492 tarihi dikkat çekiyor. Kale’nin yapısında kuleler ve topçu bataryalarıyla biten koridorlar bulunuyor. Ayrıca bir yemekhane ve Lüzinyanlardan kalma bir yatakhane var. Kale avlusunda bir kısmı Osmanlılara, bir kısmı İspanyollara ait toplar, demir gülleler ve taş gülleler de mevcut. Kalenin bugünkü adı, İngiliz döneminde kullanılmaya başlanmış. Sheakespeare’in ünlü trajedyasının bir bölümü Kıbrıs’ta bir liman kentinde geçer. Oyunun kahramanı Othello, Faslı biri olarak tanıtılır. Yazarın, dönemin valisi Christophora Moro’nun adının yanılsamasına kapıldığı düşünülüyor.


GELENEKLER VE ADETLER


Toplum hayatında gelenek, görenek ve adetlerin en güzel yansıdığı ve ortaya çıktığı ortamlar çeşitli törenler ve kutlama günleri. Bunlar arasında düğünler, sünnet törenleri, Bayram törenleri, çocuk doğumu, çocukların okula başlaması yer alır. Kıbrıs toplumunun karakteristiklerinden biri de “konuk ağırlama” tarzı. Bu durum, belki de tüm dünyada bilinen geleneksel Türk konukseverliğinin bir yansıması. İkram yapılırken her zaman yaşlı kişilere öncelik tanınması adettendir. Kıbrıs insanı, ikramda önceliği daima kahveye vermiş, bunun yanı sıra şerbetler de tercih edilmiştir. Bunlar arasında bal, gül, şeker, harup ve macun baştaydı.


Kıbrıs mutfağı tarih boyunca değişik kültürlerden etkilenmiş ancak Kıbrıslılar yaptıkları ufak değişikliklerle lezzetli yemekler yaratmayı başarmışlar. Her yemek kendine özgü bir lezzet taşıyor ve yemeğin pişirilmesi ve sunumu Kıbrıs insanının karakterini yansıtıyor. ‘Molohiya’ Arap orijinli bir yemek olmasına rağmen hazırlanışı, lezzeti ve sunumu ile Kıbrıs lezzetine hitap eder. Bazı yemeklerin adı, hazırlanışı ve lezzeti bölgeden bölgeye farklılık gösterir. Kuzey Kıbrıs damak zevki olanların uğrak yeri. Çeşitli sebze yemekleri, ızgaralar, hamur işleri, balık, çorbalar, kebaplar, lahmacun ve pideler Kıbrıs mutfağının sadece bir kısmı. Birçok meze çeşidi, tatlılar aperatif olarak yenilebileceği gibi ana yemeklerden sonra da yenilebilir. Yerel mutfağın dışında birçok restaurantta Çin, İtalyan, Fransız ve Hint yemeklerini tadabilirsiniz.


Kıbrıs mutfağından söz edildiğinde Kıbrıs’ın müthiş lezzeti Hellumi (Hellim) peynirine değinmeden olmayacak. Hellim peyniri, Kıbrıs’a özgü bir çeşit sert ve tuzlu bir peynir. Kıbrıs’a gittiğinizde kahvaltı masasında bir kaç çeşit peynir göreceksiniz. Bunlardan birisi olan hellim peyniri, yoğunluğu ve lezzetiyle bambaşka bir damak tadı. Hellimi özellikle tavada hafifçe erittiğiniz tereyağın içinde Ada otlarıyla kızartırsanız müthiş bir lezzet elde edersiniz.


Ayrıca Kıbrıs’ın bir de şeftali kebabı ünlü. Kıbrıs’ı ziyaret edip de “Şeftali Kebabı”nı yemeden dönenlerin sayısı azdır. Şeftali gibi kızarmasından mı esinlenildi (ki öyle olduğu söylenir) bilemiyorum ama usulünce yapıldığında beğeneceğinize inanıyorum.


Kıbrıs’ta turistik yerlerin birçoğu Girne ve Magosa’da bulunuyor, ancak aynı zamanda muhteşem Karpaz yarımadasının geliştirilmesi yönünde çalışmalar da yapılıyor. Beş, dört ve üç yıldızlı otellerin yanısıra, deniz kenarı ya da tipik Kıbrıs köylerinde kalabileceğiniz pansiyonlar bulmak mümkün.


KIBRIS’TA KÜLTÜR VE SANAT


Kıbrıs çeşitli tarihlerde yapılan kültür-sanat etkinlikleri ve festivallerle de Kıbrıslılara kültürel aktiviteler sunuyor.


Her yıl 27 Haziran-19 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşen Magosa Festivali’nde


uluslararası üne sahip caz, pop ve klasik müzik sanatçıları Magosa bölgesinin eşsiz güzellikteki tarihi eserlerinde konserler veriyorlar. Bu festival Magosa belediyesi tarafından düzenleniyor. Festival geçtiğimiz yıllarda Aswad, Los Paraguayos, Berlin Art Ensemble ve Bülent Ortaçgil gibi birçok ünlü sanatçıya ev sahipliği yapmıştı.


Her yıl 21 Mayıs-24 Haziran tarihleri arasında düzenlenen Kuzey Kıbrıs Uluslararası Müzik Festivali’nin geçen yılki konukları arasında Suna Kan da yer alıyordu.


Her yıl 1-20 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen Uluslararası Bahar Konserleri, klasik müzik sevenlerin kaçırmaması gereken bir etkinlik. Tarihi Bella Pais Manastırı’nın muhteşem atmosferinde piyano ve yaylı çalgılar ile klasik müzik vokalistlerini dinlerken büyülendiğinizi hissedebilirsiniz. Festivalin geçen yılki konukları arasında dünyaca ünlü piyanist Alexander Markov da yer almaktaydı.


Her yıl 15-22 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen Güzelyurt Portakal Festivali’nde de, çeşitli konser ve sanat etkinlikleri düzenleniyor.


 


 


 


 

676980cookie-checkKıbrıs’ta kalbim kaldı… / Meltem Bostancı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.