‘iki kelam’ edelim derdi dedem. ‹ki kelam çok kelam olurdu özellikle sinirliyken. Ama iyiydi ‘’takılalım’ demekten. Öyle güzel söylerdi ki, zannedersiniz ki az sonra kıyamet kopmayacak o kahveye gitmeden.
Kapımızdan yoğurtçu, sütçü, simitçi filan geçerdi. Görmesek de anlardık ne sattığını sesinden, hiçbirinin sattığı nanenin ne olduğunu anlamazdı bilmeyen. Kendine özgü bir melodisi bir tınısı vardı o seslerin, öğle uykularımı bölen. Biz çocukken uyurduk öğlenleri , dershanelere gitmeden…
‘Merhum’ derdi megafondaki imamın sesi, camiye çağırırken ölenin sevenlerini. Herkes yakınıydı bizzat, herkes tanırdı mahallesindekini. Magazin dalgası değildi hiç kimse, ölüye hürmet edilir, gazetelere başımız sağolsun’ diye geçerdi.
Kan kardeşliği hiç cazip gelmemiştir bana o zamanlar, ama hatırlayan vardır belki ben de gümbürtüye gitmişimdir bir defa. Kan kardeşliği önemli bir mevzuydu, kan kardeşi olmayan sanki yapayalnız ölürdü.
‘Rezil kepaze’ derdi annem birine çok kızdığında. Hiç de kötü birşey söylüyormuş gibi gelmezdi bana, hatta komik ve biraz da sevimliydi. Ben gülerdim hep, annem kızardı…
Konu komşu bazı çiftleri parmakla gösterip ‘bunlar sevişerek evlendi’ derlerdi. Sevişmek kelimesi burada -birbirini sevmek- anlamına gelirdi, yani bir nevi flört… Otobüs duraklarında ağzı burnu donmuş genç erkekler sevdikleri kızları beklerdi. Ve asıl kahramanlar sevdikleri zaman sevişenlerdi.
Eskiden biz hiç büyümeyecek, hiç ölmeyecektik sanki. Kardeşimle hiç kavga etmedik ama birbirimize çok surat astık dar zamanlarda. En büyük yara ‘dil yarası’dır derdi babam… Bu yüzden ağzımızdan çıkanı kulağımız duydu daima.
Sonra hakikaten büyüdük mü ne? Babam ‘velhasıl’ demeyi bıraktı, dedem bir pazar sabahı aramızdan ayrıldı, yoğurtlar sütler paketlenip market raflarına kaydı, ölüler sessiz sedasız dualarla uğurlandı … Aşk karışık pizza kıvamına geldi, üzerinde ne kadar çok çeşit varsa o kadar mide bulandırdı ve gittikçe hazmı zorlaştı, sevdalar yoruldu çünkü bir ömre olmayacak sevdalar tıkıştırıldı, kan kardeşliği hikaye oldu, kan bir bağ olmaktan çıkıp ana haber bültenlerinde raiting canavarına dönüştü ve nihayet annem de‘kepaze’ demeyi bıraktı, etrafta savrulan küfürlerin yanında annemin‘kepaze’ si çok naif kaldı. Kardeşimle büyüdük biz yanyana… Hala büyüyoruz ve bazen telefon açıp ‘şımarık bebek’ diye kızdırasım geliyor ama yapamıyorum.
Kelimeler durduruyor beni… Büyüdükçe konuşmayı unutuyorum..
____________________
SİBEL BENGÜ’NÜN DİĞER YAZILARI
– Bir şairin bildiği sevgi/ Attila İlhan için…
– Nedir, niyedir? Neyse…
– İnsan bazen kendini bırakıp delice gitmek istiyor…
– 3 kadın 1 kritik…
– Hayatın şablonu mu var?
– Haydi dostlar buyrun kahveye…
– Muhakkak…
– Aşk’a herşey dahil…
– Bir İstanbul hatırası
– Kadın dediğin
– ‘Adam gibi adam’ dedikleri…
– Mantığım intihar, ruhum serseri…