KIBRIS’TAN… Doğrudan ticaretin bedeli?

Doğrudan Ticaretin bedeli peşin ödenmemiş miydi?


Mart 2003 tarihinden itibaren korkunç bir propaganda ve beyin yıkama operasyonuna tutulan Kıbrıs Türk halkı, akıtılan milyonlarca euro para, sağlanan menfaatler, bazı STÖ’lere dağıtılan hibeler ve verilen sahte vaatlerle aklı çelinerek 24 Nisan 2004 tarihindeki Annan Planı referandumunda %65 oy oranı ile “Evet” demişti.


O dönemde, Kıbrıs Türk halkı üzerinde,  adına “Manufacturing Public Perception”, yani Türkçesi ile “Toplum Algılaması Üretmek” metodu ile, acımasızca bir beyin yıkama yöntemi uygulandı ve insanoğlunun zayıf tarafları dikkate alınarak, algılama teknikleri en iyi şekilde kullanıldı. Medyanın da yardımı ile yapay beyin yanılgıları yaratılarak Annan Planı açıkça Kıbrıs’lı Türklere gayet güzel bir şekilde pazarlandı.  


Şimdi gözünüzü kapayın ve Mart 2003 den sonra KKTC’de olanları, yapılanları, mitingleri, KTTO seçimlerini, kurulan siyasi partileri, Annan Planını kayıtsız şartsız destekleyen görsel ve yazılı medya kuruluşlarını, onların yayınlarını iyice hatırlayın ve gözünüzün önüne getirin.
Ne tezgah kurulmuştu ve insanımız nasıl gaza getirilmişti ama. İnanılır gibi değil. 


24 Nisan 2004 tarihindeki Annan Planı referandumunda Rumlar %75 oranı ile “Hayır” deyince büyü bozuldu ve şimşekler Rumların üzerine çevrildi.


Hemen arkasından, daha aradan 2 gün bile geçmeden, Türklerin verdiği %65 oranındaki “Evet”lerin karşılığı olarak, buna bir yerde diyet borcu da diyebilirsiniz, Avrupa Komisyonu 26 Nisan 2004 tarihli Mali Yardım ve Direk Ticaret Tüzüklerini çıkardı.
Yani, Kıbrıs’lı Türklerin verdikleri %65 oranındaki “Evet”lerin karşılığı bu Tüzüklerle ödenmiş oldu.
Veya olaya öbür açıdan bakarsanız, Kıbrıs’lı Türkler, Mali Yardım ve Direk Ticaret Tüzüklerinin ücretini, verdikleri %65 “Evet” oyları ile peşin olarak ödediler.  
   
Tabi Rumlar, söz konusu Tüzüklerin yayınlanmasından 4 gün sonra AB’ye tam üye olunca, işler bozuldu ve Rumların koydukları feliklerle bu Tüzükler çalışamaz hale getirildi.


 Şimdi AB, daha doğrusu 3 hafta sonra Dönem Başkanlığı bitecek olan Almanya, bu Tüzüklerden bir tanesine bir bedel biçti.
Almanya’nın kendi kafasındaki plana göre,  3 Ekim 2005 tarihli AB-Türkiye Katılım Ortaklığı Müzakere Çerçeve belgesinde yer alan, Türkiye’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni tanıması yükümlülüğünü, Türkiye yerine getirdiği vakit, Kıbrıslı Türklerin de AB ile Doğrudan Ticaret yapabilmesi onaylanacak.


 Yani işin özeti, Türkiye Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini tanıyacak, AB’de Kıbrıs’lı Türklerin sadece AB ile ticaret yapmasına izin verecek.
Bu ticaret Mağusa limanından yapılacak, Mağusa Limanının da açılması için Maraş Rumlara iade edilecek.
İşte Almanya’nın kafasındaki Direk Ticaret sorununa yönelik çözümün özeti bu.


Üstelik bir de, sanki çok mantıklı ve adaletli imiş gibi, Ankara’da yapılan Türkiye-AB Troykası toplantısında bu plan, Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier tarafından dile getirildi ve Kıbrıs konusu görüşülürken Dış İşleri Bakanı Abdullah Gül’e resmen iletildi.


Dikkat ederseniz bu çözümde, ambargoların tümden kaldırılması gibi bir kavram da yok. Sadece AB ile direkt ticaret var.  Bu plan kabul edilse bile, ekonomik, siyasal, kültürel, sportif, ulaşım ve diğer tüm benzeri ambargolar kalkmayacak ve aynı ağırlıkta devam edecek.
 
Sadece AB ile Direk Ticaret yapabilmenin bedeli, Abdullah Paşa ve Lala Mustafa Paşa Vakıflarının öz be öz malı olan Maraş’ın Rumlara iadesi ve Türkiye’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni tanıması olacak. Yeme de yanında yat böyle uzlaşma teklifinin.


Gerçekte bu bedel, sanki daha evvel ödenmemiş gibi, bir daha ödenecek, sonra aynen Girit’te olduğu gibi bir vesile ile gene ödenecek. Sonra da yavaş yavaş bu adada bedel ödeyecek birilerini bulmanın mümkün olamayacağı aşamaya gelinecek.


_________


* Prof. Dr.

655590cookie-checkKIBRIS’TAN… Doğrudan ticaretin bedeli?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.