KIBRIS’TAN… Gambari mutabakatı

Daha görüşmelerin kapısının açılıp açılmayacağı belli bile olmadan 21 Martta Kıbrıs Türk ve Rum liderleri arasında yapılacak görüşme ile ilgili spekülatif haberler havada uçuşmaya başladı.


İşin ilginç yanı, bu haberlerin tümü de Rum siyasileri veya Rum basını kaynaklı.      
Genelde temkinli olarak tanınan ve öyle bilinen DISY Başkanı Anastasiades’i bile bu tezgâhlarına alet ettiler.


Barışçı lider kisvesine bürünen Hristofyas’ın Kıbrıs sorununa nasıl bir çözüm istediği her gün biraz daha berraklaşıyor. 21 Mart yaklaştıkça kafasındakiler daha da belirginleşecek.
Hristofyas, 8 Temmuz Anlaşması’nın hayata geçirilmesini istiyor. Annan Planı’na hayır diyor. Türk askerlerin derhal çekilsin istiyor. Görüşmelerde hakemliğin ve takvimin olmasını kabul etmiyor. İki bölgeli ve iki toplumlu federasyon yolunda görüşmelerin ilerletilmesini istiyor.


Ama “iki bölgeli”liği tanımlarken “biregional” kelimesini kullanıyor. 
Tam bir siyasi üçkağıt.


İngilizcenin arkasına sığınarak güya kendi nihai düşüncesini gözlerden kaçırıyor ve adada barış isteyen Rum Lider pozlarına bürünüyor.


“Biregional” tanımı, sadece üniter devlet yapısında kullanılan bir terimdir ve coğrafi bölgeden ziyade devlet yapılaşması içindeki idari bir bölgeyi tanımlamaktadır.


Zaten daha “Biregional” kelimesini duyar duymaz Hristofyas’ın Federal bir devleti değil, üniter bir devleti istediğini hemen söyleyebilirsiniz.


Hristofyas, “Biregional” kelimesi yerine “Bizonal” kelimesini kullanmış olsaydı, o vakit “Eşit statüde” iki devletten oluşmuş bir Federasyonu kastediyor ve adadaki barışçıl çözümü, Federasyon şeklinde bir yapılanma olarak düşünüyor denilebilirdi.
Ama istediği böylesi bir çözüm değil.
   
Cumhurbaşkanı Talat ise, Annan Planı’nın yeniden gündeme gelmesini, görüşmelerde BM uzmanlarının hakemlik yapmasını, partenojenez kavramı ile Federal yapıda yep yeni bir devletin yaratılmasını, bu yeni devletin eşit statüde iki devletten oluşmasını, Türkiye’nin garantilerinin ve müdahale haklarının devam etmesini, Türk askerlerin adada kalmasını ve Türkiye’den gelerek vatandaşımızı olan kardeşlerimizin de adada kalmasını istiyor.
 
İki liderin arasında, çözüm istediklerini açıklamalarının dışında pek bir ortak nokta yok.


Hristofyas, oyunu kendi sahasında oynamak için ısrarla 8 Temmuz Gambari sürecine sarılıyor ve yıllar içinde Türk ile Rum liderler arasında karşılıklı imzalanmış üç antlaşmadan sonuncusu olduğunu iddia ederek görüşmelerin bu noktadan başlamasında ısrar ediyor.


Rumların bu iddiaları doğru mu?
Ben ne Rumlara, ne de iddialarına güveniyorum.
Kıbrıs’ta iki halk arasında sorunlar 1974’de çıktı diyerek yüzümüze baka baka yalan söyleyen ve buna da halkını inandıran Rum propaganda makinesinin iddialarına inanmak ve ona göre de strateji belirlemek hem olanaksız hem de akıl işi değil.


Uluslararası hukukçuların “Antlaşma” olarak tanımlanacak kriterlere sahip olmadığı şeklinde yorumladıkları “Gambari Süreci”nin, veya adı her ne ise onun, yazıldığı belgenin altında Rumların iddia ettiği gibi Cumhurbaşkanı Talat’ın ve Papadopulos’un imzaları yok.
Kim vardır diyorsa bilin ki yalan söylüyor.  


Hristofyas, kendi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda bir sonuca gitmek ve oyunu kendi sahasında oynamak için, Kıbrıs Türk ve Rum liderleri tarafından imzalanmış yegane geçerli belge budur ve bu nedenle de görüşmeler buradan başlamalıdır iddiasındadır ve bu iddiasını da büyük bir ısrarla sürdürmektedir.
Bir zahmet bu belgenin kopyasını basına dağıtsa da, ben de yalancı durumuna düşsem.


Bu belgenin altında sadece her iki liderin parafları var ve ilan edilmek istendiği gibi de  imzaları yok. İmza ile parafın manası ve yetkileri birbirinden çok farklı.
Söz konusu belgenin taraflarca sadece “Parafe” edilmesi, yazılanların her iki lider tarafından konuşulduğunu ve kişisel olarak düşüncelerini ortaya koyduklarını göstermektedir. Paraf edilen belge hukuken sadece paraf sahibi kişileri bağlamaktadır. Kişisel bazda olduğu için de Tasos Papadopulos’un seçimleri kaybetmesi nedeni ile bu belge artık geçerliliğini yitirmiş durumdadır.


Yani aynen Hristofyas’ın iddiası ile Annan Planı ne kadar geçersiz ise, Gambari’nin huzurunda konuşulanların taraflarca parafe edildiği bu belge de o kadar geçersizdir.
Bütün bunları ben uydurmadım, uluslararası hukukçulardan edindiğim yorumları dile getirdim.      
   
Galiba Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’da benim gibi düşünüyor ve Annan Planı ile 8 Temmuz süreci arasında bir seçim yapamıyor. Her ikisini de aynı kefeye koyuyor. Bazen her ikisini de “Geçerli Antlaşmalar” kefesine koyup her iki antlaşmayı da geçerli addediyor, bazen de “Geçersiz antlaşmalar” kefesine koyup, her ikisini de “Yok” addediyor. Barosso daha kararını verebilmiş değil. Ben de…


___________________


* Prof. Dr. 


AÇIK GAZETE: Lütfen aşağıdaki linkteki Kıbrıs anketimize katılınız
https://acikgazete.com/index.php



 

656300cookie-checkKIBRIS’TAN… Gambari mutabakatı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.