KIBRIS’TAN… Maraş’tan sonraki Güzelyurt

Rumlar adım adım, parça parça isteklerini masaya koyuyorlar.  Silahla alamadıklarını, aynen yüz sene önce Girit’te yaptıkları gibi masada alıyorlar.


Rumların politik becerilerine ve bıkmadan usanmadan yıllar önce belirledikleri hedefe gitmek için her yolu denemelerine hayran kalmamak elden değil.


Biz ise her seferinde Rumların ve Yunanlıların bu taktiğini yutup, elimizdekilerini masada kaybediyoruz. Yüzyıllardır bu hep böyle oldu. Günümüzde de Kıbrıs konusunda gene aynı oyunlar oynanıyor ve sonucu da maalesef gene eskiden olduğu gibi hüsranla bitecek gibi gözüküyor.


İşte örneğini canlı canlı Kıbrıs ve AB müzakereleri konusunda yaşıyoruz.


Türkiye basınında yer alan bilgilere ve eleştirilere göre, Türkiye’de yüz yılların birikimi ile  Türk Dış Politikasını yönlendiren T.C. Dışişleri Bakanlığı bir kenara itilmiş ve bugün var-yarın yok olan politikacılar ve danışmanları tarafından, Türkiye’nin Dış Politikasının yalpalayarak  güdülmekte olduğu dile getirilmektedir.


Basında, iç tribünlere yönelik olarak dış temaslarda başarılı görünmek amacı ile düşünülmeden atılan imzaların, bu gün Kıbrıs konusunu BM zemininden çıkararak AB müzakereleri içine çektirdiğine değinilmektedir.


Kıbrıs’ta yaşayan Kıbrıs’lı Türklerin topluca katliamını önlemek ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılarak adanın Yunanistan’a ilhak edilmesine mani olmak için yapılan 1974 Barış Harekatı ile elde edilen kazanımların, dış politikada deneyimsiz politikacıların, dış politikaya fiilen müdahalesi sonucu güdülen tutarsız ve değişken bir dış politika yüzünden masa üstünde kaybedilmek üzere olduğu, artık sık sık yazılı basında yazılmakta ve görsel medyada dile getirilmektedir.


Bu gidişata bir son vermenin zamanı gelmiştir.      


Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Başkanı Papadopulos, Türkiye’nin 17 Aralık 2004 AB Katılım Ortaklığı müzakerelerini tam bir fırsat olarak görmüş ve AB’ye üye olur olmaz ilk yaptığı iş, Türkiye’nin Kıbrıs Rum bandıralı gemi ve uçaklarına limanlarını açması ile Türkiye’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni diplomatik olarak tanıması koşulunu, Müzakere Çerçeve belgesi içine koydurtmak olmuştur.


Limanlar konusu ile Diplomatik tanınma konusunun, Müzakere Çerçeve Belgesi ve 3-4 Ekim 2005 tarihli Katılım Ortaklık Müzakereleri içinde bir daha değiştirilmemek üzere yer alması başarıldıktan sonra sıra 2.ci adıma gelmiştir.


2.ci adım Maraş’ın, 1974 Barış Harekatı öncesi sahiplerine iadesi olmuştur.


Söylenenlere göre Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın tamamen kendi inisiyatifi ile Brüksel’de Raşit Pertev vasıtası ile masaya koydurttuğu Maraş, o gün-bu gündür hem kendisinin hem de Türkiye’nin eline yapışıp kalmış ve hiç geciktirilmeden, hemen ve derhal, Mali Yardım ile Dış Ticaret Tüzükleri içindeki değişmez ve bir daha geri götürülemez yerini almıştır.   


Ne yazık ki elimizdeki en büyük kozlardan birisi olan Maraş, bu gün çok tartışılmakta olan Fin önerileri içinde yer almaktadır. Fin önerileri sözlü de olsa Resmi bir belgedir ve Maraş ta bu resmi önerinin içinde yer almıştır ve maalesef artık geri dönüşü de yoktur. Zokayı gene yuttuk ve Maraş’ın iadesi koşulu bize reddedemeyeceğimiz bir şekilde gene empoze edildi, veya halk tabiri ile sokuşturuldu.


Papadopulos, Maraş’ın iadesi kabul edilmez ise, görüşmelere oturmam diyerek, Türkiye-AB müzakerelerini tehdit etmektedir. Yani “Maraş verilmezse, zaten 2006 yılında Türkiye hava ve deniz limanlarının Rum gemi ve uçaklarına açılmamasından canımız sıkkın, bir de Maraş’ın iadesi bir AB belgesi içine girmezse, ben VETO’mu kullanır, müzakereleri durdururum” demek istiyor. 


Bu gidişle Maraş nasıl olsa, ya Direk Ticaret Tüzüğü içinde, ya Fin Önerileri içinde, ya da perde arkasında Türkiye-AB Müzakerelerinin devam koşulu olarak bir AB belgesi içinde yerini alacak ve vadeli de olsa bir kazığa bağlanacak. Günü gelince Rumlar, karşılığında hiçbir şey vermeden Maraş’ı da elimizden alacaklar.


Peki, Maraş işi de bittikten ve de Maraş’ın Rumlara iadesi sağlam bir kazığa bağlandıktan sonra  3.cü adım da istenecek yer neresi olacak. Tabi ki Güzelyurt olacak.


Sırada şimdi Güzelyurt var.     


Önümüzdeki dönemlerde Rum talepleri içine Güzelyurt da girerse hiç şaşırmayın. Nasıl olsa, şöyle veya böyle, bir kriz yaratılıp, bu krizin aşılması için Güzelyurt’un, yani eski ismi ile “Omorfita” nın, Rumlara iade edilmesi, ya Papadopulos tarafından ya da AB tarafından  önce kulaklara fısıldanacak, sonra resmi olmayan bir görüş olarak ortaya atılacak, sonra biraz ısıtılıp biraz soslanıp masaya konacak ve en sonunda da bir koşul olarak bir AB belgesi içinde yerini alacak.


Bu işler hep böyle oldu ve böyle de devam edecek, ta ki birileri bir kılıç darbesi ile bu fasit daireyi kırana kadar.    


________________


* Prof. Dr.

654990cookie-checkKIBRIS’TAN… Maraş’tan sonraki Güzelyurt

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.