KIBRIS’TAN… Talat’ın mektubu…

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın mektubundan Dimitris Hristofyas’ın gıcık aldığı kesin.


Hiç beklemediği anda kalesine gol yemiş gibi hissediyor kendisini Hristofyas.
Daha kendisi Rum tezlerini ve Kıbrıs’ı nasıl ele geçireceğini açıklamadan ve görevlendirdiği yüze yakın personeli gerek AB’de gerekse de BM’de köşe başlarını tutmadan, Kıbrıs’lı Türklerden nasıl bir çözüm istediklerine dair mektubun BM genel sekreterine gitmesi, Hristofyas’ı çılgına çevirdi.


Rum hükümetinin Rum basını kanalı ile etrafa yaydırmaya çalıştığı habere göre güya, BM bu mektuptan hoşnut kalmamış. Her kimse bu BM dedikleri.


Cumhurbaşkanı Talat’ın Ban Ki Moon’a gönderdiği mektubunda, Kıbrıs’ta çözüm ile ilgili “Eşit statüde iki devlet”,  “Bakir doğum” ve “Halkların siyasi eşitliği” gibi esasları ortaya koyması yapabileceği en doğal hareketti. Tabii ki bunları yazacaktı. Zaten masaya oturunca bunları konuşacak ve savunacak.


Tabii Hristofyas masaya oturmayı kabul ederse.


Daha şimdiden çiçeği burnunda Rum Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile görüşmemek için kıvırtmaya başladı.


AKEL’in “şimdilik” basın Sözcüsü Andros Kiprianu, cumartesi günü yaptığı açıklamada, Kıbrıs sorununda ilerleme sağlanıp sağlanmayacağının Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs Rum tarafının girişimlerine nasıl karşılık vereceğine bağlı olacağını dile getirmesi ve  Kıbrıslı Türklerden olumlu yanıt alınması durumunda çözümün umut edilebileceğini, ancak son günlerde yapılanlar gibi açıklamaların yapılması halinde durumun çok zor olacağını resmen belirtmesi, Talat’ın BM’ye gönderdiği gerçekçi mektubundan ne kadar ürktüklerini göstermektedir.


Hristofyas hükümetinin yeni sözcüsü Stefanos Stefanou’nun dün, Hristofyas’ın Kıbrıslı Türk toplumunda da temaslar gerçekleştireceğini ve BM şemsiyesi altında olmak kaydı ile Cumhurbaşkanı Talat ile de görüşeceğini açıklaması ise, artık kendisi ile daha evvel sıkı fıkı olmuş Kıbrıs’lı Türkler ve Yunanistan’a birlikte gittiği “candan Türk dostları” ile sadece Rum Cumhurbaşkanlığı makamında görüşebileceğini ortaya koymakta.


Nede olsa boyu büyüdü Hristofyas’ın.


Seçimden önce, seçilirsem Talat’la hemen görüşeceğim diyen Hristofyas’ın, seçimden sonra aniden aklı karışmış ve unutkanlık baş göstermiş anlaşılan.
    
Seçimi kaybeden DISY adayı Kasulidis’in yapmayı vaat ettiği gibi Girne’de Talat’ın evinde çay içmek gibi bir jest yapmaya niyeti yok. Otuz sekiz yıllık AKEL-CTP dostluğu içindeki baryası (dostu) veya yoldaşı Talat’la, ya BM çatısı altında görüşür Hristofyas, ya da AB çatısı altında. Başka bir dam paklamıyor artık kendisini.


Zaten Hristofyas’ın hedefinin, Kıbrıs konusunun çözüm sürecini AB’ye kaydırmak olduğu, bu son birkaç günde söyledikleri ile iyice ortaya çıktı.
Aslanım Dimitri, kaçın kurrası o.


Baktı gördü BM’de işler istediği gibi gitmeyecek ve Talat’ın peşin mektubu daha işin başında birçok kaleyi yıktı. Güvenlik Konseyindeki sırtını dayadığı Rusya da bir süredir Kıbrıs sorununa mesafeli duruyor. Kendisine kala kala AB kaldı, KKTC’yi yutmak çabalarında güvenebileceği bir tek uluslararası kurum.


Şimdi ver elini AB.  Zaten başka bir yer de yok.


Cumartesi günü, Avrupa Birliğinde müthiş bir atak yapabilmek ve Kıbrıslı Türklere AB’de verilebilecek tüm hakları budamak için 100 kişilik seçkin bir ekip hazırlattı. Başına da eski Rum Cumhurbaşkanı Yorgo Vasiliu’nun karısını getirdi. Doğal olarak, küçücük de olsa aktif bir siyasi parti olan EDİ’yi de yanına almış oldu.


Bütün taktiği, Kıbrıs konusunu, BM’nin inisiyatifinden tereyağından kıl çeker gibi çekmek ve AB’ye aktarmak. Zaten bir kere konu AB’nin kanatları altına girdi mi, gerisi kolay. Hem KKTC’yi bir lokmada hap gibi yutar, hem de geriye kalan enerjisi ile de Türkiye’den büyük büyük parçalar koparır diye düşünüyor Hristofyas.


Öyledir. İnsanlar hayal kurdukça yaşarlar. Doğanın kuralıdır bu.


Hristofyas’ın Kıbrıs sorununa çözüm bulmak yolunda yapacaklarından bahsederken Başpiskopos Hrisostomos II.nin sözlerini de yabana atmamak gerekir. Kaba bir tanımlama ile Rum Cumhurbaşkanları tuvalete gitmek için bile Başpiskopos’tan izin almak zorundadırlar. Bin yedi yüz yıllık Ortodoks gelenekleri böyle zorunlu kılıyor.


Rum başkanlık seçimlerinin birinci turunda Tasos Papadopulos’u desteklediği açıkça bilinen Başpiskopos Hrisostomos’un, “siyasi eşitlik” kavramı hakkında “Kilisenin, tüm siyasi liderliklerin hem fikir oldukları federal devlet görüşünün aksine her Kıbrıs vatandaşının bir oy hakkına sahip olacağı birleşik bir Kıbrıs istediğini” belirtmesi, aynen Hristofyas’ın, 28 Şubat perşembe günü yemin töreninde yaptığı konuşmada “Kıbrıslı Türklerin haklarının yeniden tesis edilmesinin Kıbrıslı Rumların, Maronitlerin ve Latinlerin hakları aleyhine olacak şekilde gerçekleşmesinin mümkün olmadığı” cümlesi ile birebir örtüşmektedir.
Yani, çoğunluk kimdeyse, hükümranlık onda olmalı ve Birleşik Kıbrıs’ı o halk idare etmelidir demektedir bu iki önemli, biri ruhani diğeri de siyasi olan, Rum lider.


Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın, 6 Aralık 2007’de İstanbul’da yapılan Haliç Konferansı çerçevesinde AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn’e “Kıbrıs sorununun çözümü için, Kıbrıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile Türkiye’deki yerel seçimler arasında kalan dönem içinde çözüm bulunamaması durumunda, Erdoğan hükümetinin, Birleşik Kıbrıs kavramını bir kenara bırakıp, iki ayrı devlet yönünde hareket edeceğini söylemesi ise, Kıbrıs sorununa çözüm yolunda çok önemli bir başka kavşağın olduğunu ortaya koymaktadır.


Bu kavşaktaki yön gösterici okların birinin üzerinde “Birleşik Kıbrıs”, diğerinin üzerinde de “İki ayrı Devlet” yazmakta, hem de zaman kısıtlamalı. 


________________


* Prof. Dr.



 

656260cookie-checkKIBRIS’TAN… Talat’ın mektubu…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.