O; olağanüstü, büyüleyici, vazgeçilmez,
O; kendini kendinden doğuran,
herkesten ve her şeyden önce gelen, O.
O sabırla ilmek ilmek ördüğün, onardığın,
koruduğun, kolladığın ;
düşüncen, hayalin, zamanın, yolun neyse,
kimse, neresiyse …
Onu bul !
Orası senin kapın, aç onu !
Onu, zihninin içindeki bulanık şüpheyle öldürme.
Kelimelerini sivrilt, ama budalalığa kurban etme.
Her filmin, her romanın, her hayatın bir bitişi,
her yeminin bir sıfırlanışı vardır.
Vazgeçme !
Gerçekler; savsaklandıkça önüne düşer
Suretinle demlen, gölgenle cebelleşme.
Bedenin narin bir mülktür,
ölmeden öldürme.
Kalbin paha biçilmez bir mücevher, güzel bir şiir gibi..
Onu kömürken görmezden gelme.
Dertle derman arasında derin bir muhabbet vardır
Çölleri aşan Mecnun’un sabrında
eksiğini tamamlamaya çalışan bir idrak,
sevgi hakikatini arayan bir bilinç vardır.
O büyük dağ senin nefesindir
Çek onu !
O derin deniz senin bilincindir
Dal ona !
Korkunun başını okşa, başından savma,
duy onu!
Mahrum olduklarına kızmayı bırak,
Mahrem olanı didiklemeyi bırak,
Kendini tasarlayamayan aklın faydası yok başkasına.
Umut en görkemli güçtür,
Sevgi en sağlam barınak,
Yolunu yol yapan taşları unutma!
Her yol aynı değil
çık O yola !
Her göz aynı değil
bak O göze !
Kendini ‘Şey’lere hapsetme!
Zaman pahadır, cimrilik etme
Bul onu!
Onu başının üstüne koy, suç ortağı etme.