Kısaca sen kısaca ben… Ya da sen kimsin be!

Sen;ense kaslarına egemen olamamanın doğal sonucu; küçük ölçekli kafasını yukarıdan aşağa; kalem,kağıt ve kitap tutmamaktan güdük kalmış küt işaret parmağını sağdan sola sallıyan,dayatmacı,nobran, her şeyi ‘bilen’ kötü yazılmış oyunların beceriksiz, yeteneksiz üçüncü sınıf figüranı, kendisine dikta edilenleri düşünmeden,değerlendirme sürecinden geçirmeden emir kipi kabul edip itaat eden,başkalarına kendi bilgisizligini bilgi gibi dayatan,büzük ağızlı,bilmiş edalı,kaşını kaldırarak konuşuyor mu,hırlıyor mu ayırt edilemiyen, biyolojinin henüz tanımlıyamadığı, tip’siz,edilgen…

Ben; hiç bir görüş, düşünce ve savı tartışmasız kabul etmiyen.Düşünme,karar verme, tavır koyma, yolunu saptama süreçlerinde,bırak başkalarını kendisini bile acımasız yargılıyan,duygunun mantığa,eskinin yeniye, doğunun batıya,çağdaşın klasike,dramın komediye,yerelin evrensele…… başkın çıkma mücadelesinde, başlangıçta her düşünceye aynı uzaklıkta duran,kendi çocuklarına bile arkadaşlar diye seslenen, dayatmalara dayanamıyan, dayatmanın her biçimine karşı çıkan, zorbacı her türlü davranışa isyan eden,etkin

Gel sana-pek anlıyacağını sanmıyorum ama- benim; olay ve kişilere yaklaşırken,düşünce sürecimi şekil ve örneklerle tane tane anlatayım.

Düşüncelerim; bağımsız, yatağını aşmış, taşkın sel suları örneği akan, gerek kendini, gerekse çevresinde ki her şeyi red eden, yadsıyan bir aykırılıkla özgünlük içerir. Sen, o, siz ve onlar eğer bana dayatmacı bir yaklaşımda yaklaşırsanız, kendine karşı bile bağımsızlığından ödün vermiyen, dayatmanın her türlüsüne prim vermiyen benim için hiç bir anlam ifade etmezsiniz. Sen, o, siz ve onlara bir şeyleri göstermek, ispatlamak, kısaca ve beğendirmek zorunda değilim.

Bu;gösterme,ispatlama ve beğendirme zorunluluğu kendime karşı da geçerlidir. Yaşamın her döneminde kendisine karşı bile bağımsızlık savaşı veren ben, sizin dayatmalarınıza hiç saygı duymadığım gibi, dayatmalara karşı bütün gücümle karşı koyarım. Sizi anlamsız, dayatmacı bulup, kabullenmeme hakkımı kullanırım.Sizinle alay etme yeteneğimi kutsar ve bu yeteneğimi yaratıcılığın en özgür ve sınır tanımayan şekilleriyle uygulamaya yansıtırım.

Anlamlı yazmak ve hatta anlamlı yaşamak zorunda değilim. Bana dayatmaya çalışacağınız anlamları, inkar bağlamında hiç bir ikircimlik yaşamam. Dayatılan düşünceler, dayatılan ilkeler tek tek ya da bir bütün olarak tarafımdan yadsınır. Bu yadsıma ve inkar uğraşında hiç zorlanmam.
‘Sen kim oluyorsun’ be ?

Kendisine bile, kendini bildiği günden beri bu soruyu soran biri olarak size hiç ama hiç zorlanmadan bu soruyu sorarım.. Bu soru yanıt almak amacıyla sorulan bir soru değil aksine sana; kes sesini beni rahatsız etme, beni yanlız bırak, pılını pırtını topla, yanımdan yaylan anlamında bir haykırıştır. Bu haykırışta sesimin en sert tonlamasını kullanırım. ‘Öteki’ ve ‘başkası’na saygıda hiç bir zaman yanlış yapmayan kişi olarak bu saygısızlığı biliçli olarak yaparım.

Hey sen, şunu onutma; bırak başkalarının,kendisinin bile kendisine dayatmacı yaklaşımına izin vermiyen birisiyla başa çıkamazsın. Sakın ama sakın denemeye kalkma.

N.Kazım Öztürk

2076150cookie-checkKısaca sen kısaca ben… Ya da sen kimsin be!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.