Küçük esnaf ve ‘canım’… S. Örnek yazdı

– İyi günler, ben dijital alıcılar konusunda bilgi alacaktım…
– İyi günler canım! Tabii… Buyur…
– Canım mı dediniz?(hala sizli bizliyim alışkanlıktan,oysa adam direk “canım” dan girdi)
– Kardeş işte, buyur…


Bu küçük esnafın söylemesine izin verdiğim son cümle oldu.Ya da daha fazlasına dayanamadım diyelim.Zaten bu “canım” lafına çok uzun zamandır takmış olduğum için isterseniz bugün bu konuda halleşelim.


Şimdi muhtemelen Anadolu’nun ücra bir yerinden kalkıp hasbelkader İstanbul’a gelmiş, vücudundaki kıl yoğunluğu insan ortalamasının çok üstünde olan bir yaratık telefonda yüzünü bile görmediği başka bir adama niye “canım” diye hitap eder?


Tabii ki bunun muhtelif nedenleri olması gerekir.Bir kere bu adam gizli eşcinsel olabilir.Hadi canım olur mu öyle şey demeyin.Bal gibi olur.Çünkü araştırmalar böyle kıl yoğunluğu yüksek erkekimsiler arasında aslında “bastırılmış gizli eşcinsellik” eğilimlerinin hayli güçlü olduğunu göstermiştir.Demek işi o raddeye vardırdılar ki telefondaki müşteri adayından bile medet umar hale geldiler.İnsanın yardımcı olası geliyor ama serde heteroseksüellik var, neylersin…


Bu “canım” hitabının bir başka nedeni daha olabilir.Pek safdilseniz mesela bu küçük esnaf tayfasının “canım” yollu bir hitapta  “alçaltıcı, karşıdakini sıfırlayıcı, yavşak ve fazla samimiyetten vıcık vıcık” bir hal olduğunu bilmediğini varsayabilirsiniz.Ama dediğim gibi fazla safdilseniz.Başlangıç olarak elimizde bulunan bilgi ise “küçük esnaf” ların bizim kadar bile safdil olmadıkları.


Kalkıp iflah olmaz bir iyimser size bu tarz bir hitabın pekala şöyle bir gerekçesinin olabileceğini söyleyebilir:Bu “küçük esnaf” tayfası gerçekten de bugüne kadar hiç kimsenin keşfedemediği bir yüce gönüllülük ve yüksek kalplilik abidesidir aslında.O derece sevgi dolulardır ki mesela kurda, kuşa bilumum mahlukata ve bu arada tabii ki müşterilere de “canım” diye hitap etmektedirler.İlk bakışta pek insani ve inanılası gelen bu tezin minik bir sorunu var sadece;o da bu adamların “bu devirde babana bile güvenmeyeceksin” ekolünden geliyor olmaları ve uzun zamandır sevgi,saygı, efendilik gibi direkt paraya çevrilemeyecek şeylerle bağlantılarını kesmiş olmaları. “Ticaretin onda dokuzu yalandır abi”cilerin ben en azından “canım” derken çok samimi olduklarına inanıyorum ben;ama ne samimiyet.Vıcık vıcık,yavşakça ve gayrı insani.


Gömleğinden iki düğme çözünce kıl yoğunluğu yüzünden göğsü boğazlı kazak giymiş gibi duran,eli tespihli,marlboro sigarası içen,illa ki bıyıklı ve yola tükürüp balgam atmayı anayasal hakkı sayan adam tabii ki sana da “canım” diyecek.Sen de tabii ki alınacaksın ve bunu küfür gibi anlayacaksın.Tabii ki onu bunu kazıklayıp İstanbul’a berbat bir “Dayanıksız Eşya” dükkanı açabilen adam zafer kazanmış ve şehrin burçlarına sancağını dikmiş gibi hissedecek.Bu,  sana “canım” deme hakkını vermez mi sanıyorsun ona.Sonra siz müşteri değil misiniz en fazla kuzum?Kazıklanacak, kandırılacak arada sıkışılırsa da “velinimet” ilan edilecek insancıklar değil misiniz en fazla? Köşedeki çay ocağından bedava berbat çay ısmarlandığı yetmiyor mu size basit bir müşteri olarak? Kuyruğunuzu kıstırıp “canım” lı samimiyet tacizine razı olsanıza ses çıkarmadan.


Memlekette şakır şakır uydu alıcılar satılıyor ama bunları tanımadığı (henüz müşterisi bile olmayan) adamlara telefonda “canım” diyen bir zihniyet pazarlıyor. Bir ayağımız fezada da olsa kıl çarıkta diğeri. Ne diyelim bize de böylesi yakışır…

676780cookie-checkKüçük esnaf ve ‘canım’… S. Örnek yazdı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.