TUNCAY BİLECEN – Komünistler iyi insanlardır!

TUNCAY BİLECEN – Vedat Türkali’nin özyaşam öyküsünü kaleme aldığı eseri “Komünist” şu cümlelerle başlar: “İlk-ortaokul boyunca, okulda belletilenler doğrultusunda ateşli bir Kemalisttim. Babam namazında, orucunda, yobaz denecek ölçüde Müslüman, Kemalist reformlara tiksinerek karşı çıkan, şeriat yanlısı biriydi. Tüm ailem, çevrem de öyle. Üç ablam da okuldan alınmış, okutulmamıştı. Nedeni yoksulluk kadar, okulda başlarını açıp çizgiden çıkacakları korkusuydu. Herkes Kuran okuyordu evde. Özellikle cumhuriyet bayramlarında, ya da bir başka şenlik günü kente gezmeye gitmeleri için babamdan izin istendi mi alınacak yanıt belliydi; ‘Ne işleri var orda? Oturup Kuranlarını okusunlar evde!’ Bir ablam hafızdı; ben de Kuran’ı beş kez hatmetmişimdir.”
Komünist düşünceyle ilk defa tanışmasını ise şöyle anlatır: “Liseye geçtiğim yıl dünyaya uyanık bakmaya başlamış olmalıyım. Nâzım’ın şiirlerini okuyordum. (…) Lisede, ailesini savaşta yitirmiş, kimi kimsesi olmayan, birilerince korunup bakılan, Mehmet diye bir çocuk vardı. ‘Komünist Mehmet’ derlerdi. Onunla arkadaşlığa başladık.”

Komünist Mehmet ile Gazi Kitaplığını mesken edinirler. Orada ne varsa okumaya, okuduklarını tartışmaya başlarlar. “Mehmet’le konuşa konuşa, kentin o günler en uzak, kıyı semtlerinden birindeki, Kökçüoğlu Mahallesi’ndeki bizim eve geldik bir akşamüstü. Hiç unutmadığım bir gün oldu benim için. İçinde yaşadığımız bizim toplumda da insanların, ‘proletarya’, ‘burjuvazi’ ayrımıyla başka başka sınıflar içinde yaşadıklarını; burjuva varsılların, yanlarında karın tokluğuna çalıştırdıkları proleter yoksulların emeği ile yaratılanlara el koyduklarını, onları sömürüp süründürerek varlık içinde yaşadıklarını, bundan kurtulmanın tek yolunun da komünizm olduğunu o akşam ilk kez onun ağzından duydum!”

Kitabın en can alıcı yerlerinden biri, Vedat Türkali’nin yaşadığı toplumdaki dayanışma duygusunu geleneğe yaslanan bir arada yaşama kültürüne ve kapitalizm öncesi İslama bağlamasıdır… “Yaşadığım toplumu gerçek boyutları içinde kavramamda, yaşadığım bu koşulların payı olmuştur kuşkusuz; ancak kardeşçe bir dünya özleminde, beni kuşatan ortamda soluduğum egemen kültür de en az o kadar etkili olmuştur diye düşünürüm. Temelinde ilkel komünal dayanışma, paylaşma duygularına dayalı, yoksulları birbirine bağlayan İslam kültürüydü bu. (…) Bu yoksullar, güç durumda kalmış birinin tarlasına imece çalışmaya gidiyorlar; güçleri ölçüsünde birbirlerine ödünç araç gereç, sıkışanlara elleri yettiğince, faizsiz, senetsiz-sepetsiz borç, küçük paralar veriyorlar; ramazan ayı yaklaşırken değişik evlerde toplanan kadınlar, haftalar boyu birlikte çalışarak her evin gereksinimi kadar yuka (yufka) yapıyorlardı, ramazanlarda yemek, belirli kutsal günlerde kardıkları helvayı birbirlerine gönderiyorlar; doğumunda, düğününde, ölümünde, hastalığında, bayram günlerinde dertlerini, acılarını, mutluluklarını birbirleriyle paylaşıyorlardı. (…) Yabanıl kapitalizmin, bugün bizde, yerine bir şey koymadan çiğnemeğe zorladığı bu Müslümanca dayanışmalı yardımlaşmalar, ileri kapitalist ülkelerde sosyal demokrat uygulamalarla karşılanan insanlık gereksinimidir. Bizde, sosyal demokrat geçinen partiler halka hiçbir şey vermedikleri için, kimi dinci partilerin halkça benimsenmesinde, salt dinsel inançlara bağlılıktan çok, halkın bu geleneksel dayanışma duygularını, mahallelerde kimi gösterişli yardımlarla ustaca sömürmeleri etken olmuştur. Büyüm kuramcı kasıntısıyla islam kaynaklı özelliklerin sınıflar arası çatışmayı gevşetip halkın bilincini körelterek toplumu gerilettiği yargısına varırken o ilişkilerdeki bu insancıl yanın görülüp doğru değerlendirilmesi gerektiği de düşünülmelidir. Emekçi halk, yaşamındaki somut olaylara bakar.”

Vedat Türkali’nin özyaşam öyküsü olan “Komünist” Ağustos 2001’de basılır, yani tam da AK Parti’nin kurulduğu ay ve yılda. Aradan geçen on beş yıl bize siyasal İslam ve kapitalizmin yan yana geldiğinde neler olabileceğini gösterdi. Toplumu birarada tutan değerler para, çıkar ve yandaşlığa tahvil edildi, ayrımcı, ırkçı, nefret dili kendisinden olmayanı düşmanlaştırdı, muhafazakâr yaşam biçiminin vücut bulduğu mahalle hayatı, muhafazakâr olduğunu söyleyenler tarafından yerle bir edilirken mahalle sakinleri şehir dışlarına TOKİ’lere sürülerek yalnızlaştırıldı, rant saikiyle yağmalanmayan ne bir kıyı şeridi, ne bir orman, ne bir dere, ne de bir yeşil alan kaldı. Sermaye girdiği her yeri talan etti. Türkali’nin sözünü ettiği geleneksel dayanışma duygusunun yerini “hayırseverlik ekonomisi” aldı. Bu öyle bir hayırseverlik ki, yoksulun yoksulluğunu tecsil ettiği gibi bilincini dumur ettiği alt sınıfları rıza üretimiyle kendisine bağladı.

Vedat Türkali, sınırların olmadığı, kimsenin kimseyi sömürmediği, özgür bir dünyaya inandığı için komünist idi.
Komünistler iyi insanlardır!

Cennete ya da cehenneme değil, doğanın kollarına geri dönecek. Dünyaya kattığı güzelliklerle hatırlanacak.

Güle güle iyi insan!

______________________

KAYNAK: Vedat Türkali, Komünist, Gendaş Yayınları, 2001

2002890cookie-checkTUNCAY BİLECEN – Komünistler iyi insanlardır!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.