Kömürün gölgesinde yaşamak: Nefes alamıyoruz!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Antalya’dan Sivas’a, İzmir’den Muğla’ya ülkenin dört bir yanından çevre örgütleri 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle ortak açıklama yaparak 2030’a kadar kömürden adil çıkış talebinde bulundu…

Türkiye’nin dört bir yanında yaşamı koruma çabası gösteren çevre platformları 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle yaptığı ortak açıklamada kömürlü termik santrallerin neden olduğu kirliliğe değindi, “nefes alamıyoruz” mesajı verdi. Antalya’dan Sivas’a 13 ilde faaliyet gösteren 17 platform ve derneklerin açıklamasında 2030’a kadar kömürden adil çıkış talebi gündeme getirilerek, “Bir avuç kömürcü şirketin ve sermayenin çıkarları uğruna, kontrolsüz bir şekilde daha fazla ekonomik büyüme aşkına yaşam alanlarımızı kaybettik. Toprağımız, havamız, suyumuz kirlendi, nefes alamaz hale geldik” denildi.

TÜRKİYE’NİN ELEKTRİK ÜRETİMİNİN ÜÇTE BİRİNİ KÖMÜRDEN

Dünya adım adım enerji üretiminde kömürden çıkarken Türkiye’de elektrik üretiminin yaklaşık üçte biri kömürlü termik santrallerden karşılanıyor. TEİAŞ verilerine göre Türkiye’de kömürlü termik santral kurulu gücü ise 21,8 GW. Ancak Türkiye’nin dört bir yanında çevre ve sağlık sorunlarına yol açan, ağır ekolojik ve ekonomik maliyetleri olan kömürlü termik santraller bulundukları bölgelerde çok sayıda erken ölümün nedeni olarak gösteriliyor.

2030’A KADAR KÖMÜRDEN ÇIKMAK İÇİN ORTAK BİLDİRİ
Yıllardır kömürün gölgesinde yaşayan Türkiye’nin farklı illerinden çevre ve ekoloji örgütleri, 5 Haziran Dünya Çevre Günü öncesinde mevcut kömürlü termik santrallerin 2030 yılına kadar kademeli olarak kapatılması için ‘Kömürden Adil Çıkış: Hedef 2030’ başlıklı ortak bir bildiri yayınlayarak bu konudaki talep ve beklentilerini kamuoyu ile paylaştı.

ANTALYA’DAN SİVAS’A 17 KURULUŞ İMZA KOYDU

Antalya, Adana, Muğla, Kahramanmaraş, Çanakkale, İzmir, Denizli, Sivas, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Hatay, Karaman gibi illerde yıllardır kömüre karşı mücadele eden 17 kuruluşun imzacı olduğu bildiri, Türkiye’nin farklı illerinde, 3 Haziran’da, eş zamanlı basın açıklaması ve eylemlerle kamuoyuna duyuruldu.

‘HAVAMIZ, SUYUMUZ KİRLENDİ, NEFES ALAMAZ HALE GELDİK’

Kömür madenciliği ve kömürlü termik santraller nedeniyle bölgede yaşayanların ya topraklarını kaybederek köylerini terk etmek ya da madene inmek zorunda kaldıklarına işaret edilen bildiride, “Yıllardır Anadolu’nun kadim topraklarının tahribatına dur demek için haykırıyoruz. Bir avuç kömürcü şirketin ve sermayenin çıkarları uğruna, kontrolsüz bir şekilde daha fazla ekonomik büyüme aşkına yaşam alanlarımızı kaybettik. Toprağımız, havamız, suyumuz kirlendi, nefes alamaz hale geldik. Bu talan düzeninin çarkını döndürmek için davalarımıza engeller konuldu, acele kamulaştırmalar yoluyla yıldırılmaya çalışıldık, sesimizi yükselttiğimizde karşımızda kolluk kuvvetlerini bulduk. Kamu yararını gözetmeyen, bilimsel gerçekleri görmezden gelen, yöre halklarına söz hakkı bırakmayan politikaların kriz üzerine kriz, yıkım üzerine yıkım getirdiğini yaşadığımız son deprem ve sel felaketlerinde bir kez daha gördük” denildi.

SADECE BUGÜNÜ DEĞİL, YARINI DA KURTARMAK İÇİN TEK ÇÖZÜM

“Canlarımızı, kentlerimizi yitirdik ve bu gidişat devam ettiği müddetçe karşı karşıya olduğumuz krizler katlanarak artacak” görüşüne yer verilen bildiride, şöyle denildi: “Kömürlü termik santral bölgelerinde her gün hava kirliliğinin yol açtığı sağlık sorunlarıyla mücadele etmek zorunda kalan, kömür madenciliği bölgelerinde her gün zeytinini, evini, geçim kaynağını kaybetme tedirginliğiyle yaşayan; kısaca yıllardır kömürün cefasını çeken bizler, daha fazla krizle karşılaşmamak için artık yeter diyoruz. Ortak bir geleceğin tahayyülü etrafında umudu yeniden örmek; sağlıklı, adil, eşitlikçi iklim dostu yarınlarda huzurla yaşamak istiyoruz. Bizler doğayla uyumlu yeni bir başlangıç için, kömürden adil bir çıkışı daha geç olmadan başlatmak için Kömürden Adil Çıkış Hedef 2030 Bildirimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. Yaşamı savunan herkesi taleplerimiz çerçevesinde bir araya gelmeye davet ediyoruz. Bizler Muğla, Kahramanmaraş, Çanakkale, Antalya, İzmir, Denizli, Sivas, Adana, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Hatay, Karaman’da yıllardır kömürün gölgesinde, yaşamımız için mücadele ediyoruz. Sadece bugünümüzü değil yarınlarımızı kömürün ipoteğinden kurtarmak için doğayı ve yaşamı savunmanın, tek çözüm olduğuna inanıyoruz.

‘TARLALARIMIZI, KÖYLERİMİZİ TERK ETMEK ZORUNDA KALDIK’

Kömür madenciliği ve kömürlü termik santraller, atalarımızla kadim bağlarımızı kopardı. Tarlalarımızı kaybettik; köylerimizi terk etmek zorunda kaldık, sevdiklerimizden ve toprağımızdan ayrıldık. Doğup büyüdüğü yerleri terk etmek istemeyenler, madene inmek veya santralde çalışmak zorunda kaldı. Yıllar içinde kömür; suyumuzu, toprağımızı, gıdamızı kirletti. Madende ve santralde çalışan ve etrafında yaşayan herkes, her gün kömürün zehirlediği kirli havayı soluyor, kirli gıdayı tüketiyor. Kanser olduk; çocuklarımız ve gençlerimiz sinsi hastalıklara yakalandı. Enerjimizi üretmek için kömüre muhtaç olmadığımızı ve başka türlü bir yaşamın mümkün olduğunu biliyoruz. Enerji verimliliği ve tasarruf önlemleri, güneşimiz ve rüzgârımız ile bize dayatılan değil, toplumun gerçek ihtiyacı kadar enerjiyi üretebiliriz. Şimdi ise kömürün vadesi doldu. Kömürde ısrar bizi iklim, gıda, enerji ve ekonomik krizin kıskacına hapsedecek. Dönüşüm kaçınılmaz; kömürden çıkışı hemen bugün konuşmaya başlamalı ve kömürsüz bir geleceğe hazırlanmak zorundayız. Doğayla uyumlu bir yaşamı bugünden ve beraberce inşa edelim.”

‘ÖNCELİK ŞİRKETLERİN ÇIKARI DEĞİL, KAMU YARARI OLMALI’

Çevre örgütlerinin ortak bildirisinde kömürden adil çıkış için talepler ve bu konuda atılması gereken adımlar ise şöyle sıralandı: “Mevcut kömürlü termik santraller bugünden başlayarak 2030 yılına kadar kademeli olarak kapatılsın. Yeni kömür santralleri ve kömür madenleri için verilmiş izinler istisnasız iptal edilsin. Kömür madeni genişletmeleri durdurulsun. Kömür arama çalışmaları durdurulsun. Kömür madenlerinde ve termik santrallerde çalışan tüm emekçiler özlük haklarını ve geleceklerini güvence altına alacak programlarla desteklensin. Kömür bölgelerinde yaşanan ağır ekolojik yıkım ve buna bağlı insan sağlığındaki ve yerel ekonomideki çöküşün onarılması için etkilenen tüm ekosistemleri ve halkı kapsayan iyileştirme programları hayata geçirilsin. Krizlere karşı dirençli bir toplumu inşa etmek için şirketlerin çıkarlarını değil, kamu yararını, bilimi önceleyen politikalar geliştirilsin.”

‘TERMİK SANTRAL NEDENİYLE TARIM VE HAYVANCILIK ZARAR GÖRDÜ’
Sivas Bakırtepe Çevre Platformu’ndan Hüsne Gölbaşı, Sivas’ın Kangal ilçesinin Türkiye’nin tahıl ambarlarından biri olduğunu vurgulayarak, “Bölgemizde 30 yıldır çalışan kömürlü termik santral nedeniyle hem küçükbaş hayvancılık zarar gördü, hem de tarımın verimliliği düştü. İklim ve gıda krizinin ortasında yaşadığımız bu çağda, bölgemizde hayvancılığın ve tarımının yeniden canlanması için kömürü terk etmemiz şart” diyor.

‘ELBİSTAN’DA KANSER OLMAYAN EV YOK, NE KUŞLAR GELİYOR NE ASMALAR ÜZÜM VERİYOR’
Kahramanmaraş Afşin-Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu’ndan Mehmet Dalkanat ise kömürün gölgesindeki yaşamı “Elbistan’da kanser olmayan ev yok” sözleriyle özetleyerek şunları dile getiriyor: “Üstelik ne göçmen kuşlar geliyor buraya ne 5 bin yıllık asmalar üzüm veriyor. Şimdi depremle birlikte insanımız da göç etmek zorunda kaldı. Deprem sonrası iki termik santral de durdu ve biz on yıllardır ilk defa temiz bir havada baharın kokusunu alabildik. Oysa Elbistan Ovası, Türkiye’nin dördüncü büyük ovası ve birinci sınıf tarım arazilerinden oluşuyor. Biz kömüre mahkûm değiliz, afete dirençli kurulacak yeni kentimizde kömüre mahkûm olmadan insanca yaşamak istiyoruz.”

‘KÖMÜRÜ YERİN ALTINDA BIRAKALIM, ZEYTİNİMİZE SAHİP ÇIKALIM’

Muğla İkizköy Çevre Komitesi’nden Nejla Işık da kömürün yarattığı tahribatın kendilerine yaşam alanı bırakmayarak göçe zorladığını vurgulayarak, “Oysa biz burada kalıp, binlerce yıldır bu topraklarda yetişen zeytinlerimize sahip çıkmak, AB coğrafi işaretli zeytinyağımızı dünyaya tanıtmak istiyoruz. Artık yeter, tüm dünyada olduğu gibi kömürü yerin altında bırakalım, zeytinimize sahip çıkalım” diyor.

4.8 TRİLYON SAĞLIK MALİYETİ, 196 BİN ERKEN ÖLÜM

Ortak bildiride dünyanın iklim krizini derinleştiren kömürü terk etmeye hazırlandığına dikkat çekilerek kömürden çıkışın neden gerekli olduğu şöyle özetleniyor: “Ülkeler, ya kömürlü termik santrallerini kapatıyor ya da kademeli olarak kapatmanın planlarını yapıyor. Bu topraklarda yarım asırdan fazla elektrik üretimi için kullanılan kömürlü termik santraller, hem toplumsal hem de ekolojik olarak büyük tahribatlara yol açtı. Bu santrallerden kaynaklı sadece hava kirliliği 4.8 trilyon TL sağlık maliyetine ve 196.091 erken ölüme neden oldu. Kömür madenciliği ise, tüm bu tahribatların ortasında kendisine yaşam alanı kalmayan biz yöre halkını göçe zorluyor. Yaşanan iş cinayetlerine rağmen kömür madenciliğinde iş sağlığı ve güvenliği koşulları iyileştirilmediği gibi koşullar her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Düşük ücretli, kadınlara istihdam olanağı sağlamayan, örgütlülüğün gittikçe azaldığı madencilik sektörünün artık ne yörenin ekonomisine ne de ülke ekonomisine faydası var. Gezegenimiz açısından ise kömürlü termik santraller ekolojik tahribatın yanında iklim krizinin de baş sorumlularından biri. Gelecek kuşaklara daha temiz bir dünya bırakmak ve insanca çalışma koşulları yaratmak istiyorsak, vadesi dolmuş bu kirli teknolojiyi artık bırakmak zorundayız.”

2030’A KADAR EBERJİDE RÜZGAR VE GÜNEŞ ODAKLI DÖNÜŞÜM MÜMKÜN

Kömürden adil çıkış için karar alıcılardan kimsenin işsiz, güvencesiz, sağlıksız, enerjisiz kalmadığı planlı ve kademeli; ekolojik, ekonomik, sosyal açıdan adil bir kömürden çıkış planı hazırlaması talep edilen bildiride, bu adımların nasıl atılacağına ilişkin de şu önerilere yer veriliyor: “Bu planlarda, her bir yöre için yöreye özgü, başta yöre halkı olmak üzere o bölgedeki tüm paydaşların söz hakkı olmalı. Kömürden çıkıştan en fazla etkileneceklerin yeni olanaklardan öncelikli faydalanması garanti edilmeli. Kömüre dayalı uygarlık, kaçınılmaz olarak dönüşmek zorunda. Bu geçiş sürecine ne kadar erken, ne kadar planlı ve örgütlü hazırlanırsak toplumun tüm yükünü taşıyan ancak hep dezavantajlı durumda kalan bizler, o kadar az zarar görür; bu geçişten o kadar faydalı çıkarız. Çalışmalar, Türkiye için rüzgârı ve güneşi merkeze alan toplumun gerçek enerji ihtiyacına yönelik bir enerji dönüşümünün 2030’a kadar mümkün olduğunu gösteriyor. Bu enerji dönüşümü doğa koruma alanları, orman, tarım alanları, su varlıkları üzerindeki baskıyı arttırmayacak şekilde planlanmalı, dönüşümde biyolojik çeşitlilik gözetilmeli, arazi kullanımı kararları planlı ve bütüncül politikalarla verilmeli, gıda güvencesini temin eden verimli tarımsal araziler korunmalı, yöre insanının ekolojik ve sosyal hakları gözetilmeli. Ancak bu sayede iklim krizinin doğa ve toplum üzerindeki olumsuz etkileri ile mücadele edebiliriz.”

İMZACI KURULUŞLAR

Ortak bildiriye imza veren kuruluşlar şöyle: Adana Çevre ve Tüketici Koruma Derneği, Adana Doğu Akdeniz Çevre Platformu, Antalya Korkuteli Dereköy Köylüleri, Balıkesir Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Bursa Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği, Bursa Nilüfer Gençlik Meclisi, Çanakkale Çan Çevre Derneği, Denizli Avdan Platformu, Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği, Hatay – Antakya Çevre Koruma Derneği, İzmir Ege Çevre ve Kültür Platformu, İzmir – Foça Çevre ve Kültür Platformu, Kahramanmaraş – Afşin / Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu, Karaman Ekoloji Derneği, Muğla İkizköy Çevre Komitesi, Muğla Çevre Platformu, Sivas Bakırtepe Çevre Platformu.

2694130cookie-checkKömürün gölgesinde yaşamak: Nefes alamıyoruz!
Önceki haberFestival zamanı
Sonraki haberENAG, iki farklı veriye göre enflasyon rakamlarını açıkladı
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.