Korku

İnsan bütün üst düzey hayvanlar gibi korkmaya eğilimlidir. Onun korkuları bedensel ve ruhsal anlamda yaralanabilir olmasından gelir. İnsanın doğada kazandığı tüm savunma ve saldırma güçleri bu yaralanabilirliğin sonucudur. Saldırının da savunmanın da itici gücü korkudur. İnsan kendini savunmayacağını anladığı zaman saldırır. Tüm öbür üst düzey hayvanlarda olduğu gibi insanda da etkin yaşamın temelinde korunma içgüdüsü vardır. Korunma içgüdüsü savunma ve saldırmayla kendini gerçekleştirir. Savunma birinci planda belirleyicidir. Önce kaçarız, kaçamadığımız yerde saldırırız. Büyük saldırganlıkların temelinde büyük korkular yatar. İnsan toplumsal hayvandır, güçsüzlüğü onu toplumsal kılmıştır. korunma içgüdüsü onu topluca korunma yöntemleri geliştirmeye iter. Topluca korunmanın en uygun ve en uygar biçimi toplumda sağlıklı bir yasa düzeni oluşturmaktır. En iyi korunma yasa düzeninde gerçekleşir. Bunun için yasa düzeninin adalet için ön görülmüş olması gerekir. Yasa düzeninin adaleti etkin kıldığı yerde bireylerin özel olarak kendilerini savunmaları diye bir sorun yoktur. Yasa düzeni cezayı öngörse de korunma toplumsal yaşam cezadan çok denkserliği temel alan bir hukukla sağlanır. Önemli olan nedir? Suça eğilimli olanın bu eğilimini gerçekleştirme olanağı bulamamasıdır. Doğru dürüst kurumlaşmış ve kurumların birbirlerini sıkı bir biçimde denetlediği toplumlarda suç işlemek kişiye çok pahalıya geleceğinden cezalandırma ikide bir kullanılan bir yöntem olmayacaktır. Bunun için “hukuk” kavramıyla “adalet” kavramının özdeş kılınması gerekir. Hukuk adaletten uzaklaştığı ya da adaletten başka bir şeyi öngördüğü zaman toplum bir korku toplumuna dönüşür ve böyle bir toplumda bireyler kendilerini korumak durumunda kalırlar. Böyle bir durumda başta hukuk kurumları olmak üzere tüm kurumlar işlevlerini yitirirler ve hatta amaçlarına ters düşen işlevler edinirler. Bu gibi durumlarda en istenmeyen şey olur: özel hukuk yürürlüğe girer.

Toplumsal yaşamda en büyük tehlike yasaya olan inancın sarsılmasıyla oluşur. Yasa yolu bazen insanlara uzun bir yol gibi görünür. Gerçek anlamda toplumsallaşamamış toplumlarda yasa düzeni göstermeliktir. İnsanlar tam anlamında yetkin bilince ulaşamamışlarsa kısa ve acele bulunmuş yolları ussallığın belirleyiciliğinde gerçekleştirilmiş yasal düzene yeğ tutarlar. Kolay yolların çıkar yol olmadığını bilenler ancak yetkin bilince ulaşmış kimseledir. Böyle bir bilinç yalnızca kültür düzeyi yüksek toplumlarda gelişebilir. Toplumsal bilincin çeşitli nedenlerle, özellikle de nüfus artışıyla gelen olumsuzluklar yüzünden aşağılara düştüğü, kültür değerlerinin anlamlarını yitirip iyiden iyiye yüzeyselleştiği ortamlarda üst düzeyde bilinç gelişimi ancak bazı bireylerin kendi çabalarıyla elde ettikleri bir ayrıcalık olabilir. Bu durumda kitlelerin iyiden iyiye değer yitimine uğramış ortak bilinçten ya da bir başka deyişle toplumsal bilinçten edinebilecekleri çok bir şey yoktur.

Bu koşullarda boş bilimselliklerin, temelsiz filozoflukların, yaşamın dışına düşmüş sanatların yanında ilkel siyasal öngörülerin geliştiği görülür. Bu koşullarda gerçek insan etkinliklerinin yerini göz boyayıcı çabalar almıştır, dar bir çevrenin ya da bazı kişilerin çıkarına göre üretilen sözde fikirler almıştır. Karşılıksız öngörüler yaşama ışık tutar gibi yapıp ortalığa karanlıklar saçarlar. Yasa düzeninin yasa düzeni olmadığı ortamlar güvensizlik nedeniyle korku ortamı olmaya eğilimlidir. Korku toplumsal yaşamda yıkıcı bir etkendir. Korkunun hekimi yoktur derler. Korkuyu yenebilecek olan güç ancak adaletli yaşam düzeninde içkindir. Korku doğurgandır: korkan varlık korkudan kurtulmakta tek çareyi saldırganlıkta görür. Ayrıca korku her zaman abartılı bir duygudur: tehlikeyi olduğundan daha büyük gösterir, buna göre saldırganlığın boyutları büyür. Yerleşik korku ortamlarında insanlar saldırganlıklarını gerçekleştirme olanağı bulamadıkları zaman bir takım değişik olumsuz duygulara kapılırlar, bu duyguların başında kin ve intikam duyguları vardır. Tertullianus “Kin korkunun kızıdır” diyordu. Fırtınanın arkası nasıl yağmursa kinin arkası da intikamdır. Toplumsal düzeyde korkuyu yenmenin tek yolu fikir ve eylem üreten ve birbirini denetleyen güçlü kurumlar oluşturmaktır. Demokrasinin gücü güçler dengesinden gelir. Temelsiz ve göstermelik kurumlar bir toplumda düzeni ayakta tutmakta yeterli olamazlar. Kargaşık düzenler ilk bakışta birilerinin yararına ve birilerinin zararına gibi görünürler. Oysa bu düzenler herkesin zararınadır. Bir toplumda bir şeyler bir kesimin zararınaysa o toplumda her şey herkesimin zararınadır.

644200cookie-checkKorku

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.