Geçen gün korona kısıtlamalarından sıkılmış bir şoför arkadaşla mefafeli sohbet ediyorduk. Akşamları Kuzey Londra’da bir kahveye gittiğini, iki lafın belini kırarken ver kızı, al papazı kağıt oynadıklarını söyledi. “O tür yerler kapalı değil mi yahu” diye sormadan, “Tabii kapıyı kapatıp, pençereleri örtüyorlar. İçeride sigara içmek de serbest. Millet sıkıldı ne yapsaydı yani” dedi…
Ya korona? Koronada korku ve endişenin yerine vurdumduymazlık, sorumsuzluk aldı. İşin kötü yanı bu tavır başka insanların yaşamını da riske atıyor. Kahve gibi kapalı bir yerde aynı basık havayı sigara dumanıyla birlikte soluyanlar evlerine ve işyerlerine koronayı da taşımadıklarını kim söyleyebilir ki? Yapmayın kardeşim! Siz kendinizin yanı sıra başkalarını da yakıyorsunuz…
Öte yandan koronanın ortaya çıkmasıyla ilgili komplo teorileri şimdi de yerini aşıya bıraktı. Efendim aşı aslında dünya nüfusunu azaltma projesiymiş, kısırlaştırıyormuş, insanları kontrol edecek Bill Gates planıymış… Bir dolu içi kofti “miş” ve “mış”lar ortada dolaşıyor. Londra Gazete benden önce davranıp toplum üyeleriyle anket yapıp aşıya karşı olanları sayfasına taşımış. Hepsinin gerekçesinde de bilimsellikten eser yok.
Türkiye’den duyduğum bir haber de bazı pozitiflilerin işyerinin kapanmaması ya da işlerinin aksamaması için hastalıklarını saklaması. Bu açıdan hükümetin ekonomik desteği ve maddi kayıpların telafisi çok önemli. Bence hastağını bilinçli saklayanlar yargılanmalı ve ciddi cezalara da çarptırılmalı.
Korona salgını dünya genelinde kontroldan çıkmış durumda. Yalnız virüse karşı değil virütük kafalarla da uğraşınca da salgının uzayacağı anlaşılıyor. Salgınla mücadelede en büyük engellerden biri de sürü bağışıklığını savunan hükümetler. Ben bazı yetkililerin ellerini ovalayıp “Ne güzel bir virüs bu” diye sevindiklerini düşünüyorum. Nasıl sevinmesinler ki kaynakların ve sosyal yatırımların yetmezliği ile kıvranan dünyamızda devletlerin sırtına yük olarak gördüğü yaşlı ve hastalar virüsün hedefinde. Artı olarak yoksul ve göçmenler de riskli grupların başında.
Her şeye rağmen tünelin sonunda görünen ışık giderek büyüyor. Karanlıktan hep birlikte birbirimize yaslanarak ve birbirimizi uyararak çıkacağız. “Biraz daha sabredin” diyorum.
Bu konuda son olarak sevgili dostum Ertanç Hidayettin kızkardeşi Asiye Balcılar’ı (67) 14 Kasım’da Londra’da koronadan yitirdi. Hidayettin ailesine başsağlığı diliyor acısını paylaşıyorum.
***
Sky News’e açıklamada bulunan Metropolitan Polisi Terörle Mücadele Birimi Başkanı Neil Basu, karantina uygulamaları döneminde ülkede aşırı sağ düşüncenin gençler arasında endişe verici seviyelere ulaştığı ve ülke için hızla büyüyen bir tehdit haline geldiği açıkladı. “Daha çok gencin terörist faaliyetler içerisine çekildiğini görüyoruz” diyen Neil Basu, son 18 ayda 17 çocuğun terör suçlamasıyla tutuklandığı ve aynı dönemde 15 yaş altında olan 1500’den fazla çocuğun da radikalleşmeyi önleme programına yönlendirildiği bilgisini paylaştı.
Bir başka virüs de ırkçılık. Bazıları “uç düşünce” olarak niteleyip hoşgörüyle karşılayabilir fakat ırkçılık hoşgörülemeyecek kadar tehlikeli ve bulaşıcı bir virüstür. Irkçılığın kontrası da dahil her türüne karşı dünyanın neresinde olursak olalım sesimizi çıkarmak zorundayız. Dünyayı daha yaşanabilir kılmamız için biraz cesaret.