Öteden beri erkeklerden çok kadınlarla arkadaş olmayı severim. Erkekler burnu büyük köşeli varlıklardır, durmadan horozlanırlar, en beceriksiz en yetersiz en cahil en tembel en başarısız adam bile içinde bir Napolyon Bonapart gezdirir. Erkekler genellikle hastalıklı şeylerdir. Beş amacından birini bile gerçekleştirememiş, on yıl yirmi yıl bir işin peşine koşup hiçbir sonuç alamamış, profesör ya da milletvekili bile olamamış adamı çek çekebilirsen.
Erkek dediğin hava atmaktan başka bir şey bilmez. Evet erkeklerden çok kadınları yakın duyarım kendime. Gene bilgiçlik taslayıp şöyle diyebilirsiniz: efendim doğaldır, kadın erkeği erkek kadını arar. Gördünüz mü gene bildiniz, ben boşuna söylemiyorum erkekler çokbilmiş olur diye. Bu belki de benim bir özelliğim ya da takıntım. Yıllar önce bir gün bir kadın arkadaşım bana şu anlamda bir şeyler söyledi: “Afşar’cığım kadın ruhunu bu kadar iyi tanıdığına göre sende kadınsı bir yan olmalı, yoksa bir erkeğin kadını bu kadar yakından tanıması olacak şey değildir.” Bunu iltifat saydım bir şey demedim. Bende kadınsı bir şeylerin olduğuna inanmıyorum. Yazdıysa bozsun.
Erkek erkekliğiyle kadın kadınlığıyla güzeldir ve sapıklıklar her zaman benim dünyamda konu dışıdır. Kadınları kendime hep daha yakın buldum, onları çok sevdim. Bugün de severim, çünkü onlar erkekler gibi köşeli değildirler, onlarla her şeyi konuşabilirsiniz, onlara güvenebilirsiniz, verdikleri zaman canlarından verirler ve hiçbir karşılık beklemezler. Yeter ki onların ruhuna girmeyi bilin. Yeter ki gözünüz onların yüreğinde olsun, bacaklarının arasında olmasın.
Kadınların hainliklerine tanık olmadım mı? Oldum ama onlar kişisel ahlak açısından ve toplumsal ahlak açısından bozulmuş kimselerdi, iyiden iyiye bayağılaşmışlardı. Kadının bayağısı da yaman olur ya. Ben onları kadından saymıyorum. Onlar kadınlığın artıklarıdır. Sağlam kadın kendini sevdiğine adamaktan geri kalmaz. Şimdi nerede öyle kadın demeyin. Kadınlar bugünün koşullarında azçok erkeksileştilerse de kadın olmanın inceliklerini gene de koruyorlar. Önemli olan onların duyarlıkları karşısında duyarlı olabilmektir.
Evet, kadınlarla aramızda uyuşmazlıklar da oldu. Bazılarının sinsi yanları vardı. Bu belki de onların kendilerini zayıf duymalarından geliyordu. Kadınlarla en büyük çelişkim ya da iyileşmez ayrılığım evlilik konusundadır. Yabancı kadınlarda olup olmadığını bilmediğim bir özellik var kadınlarımızda: ikinci görüşmeden sonra evlilik havasına girmeye başlıyorlar, çünkü acele evlenmeleri gerekiyor. Başlarına gelen kötülüklerde bu evlenme tutkusunun bu evlenme telaşının belirleyici olduğunu görmemek için çocuk olmak gerekir. Evlenme isteği ya da evlenme takıntısı kadınlarımızın ruhuna sinmiştir, en aklı başında kadın bile iflah olmaz bir evlilik adayıdır. Her şeyiyle seçkin diyebileceğimiz bir kadın bile, eli ekmek tutan bir kadın bile bir kırtıpili bir kılkuyruğu koca diye seçebiliyor. Al başına belayı. Üç ay sonra başka tasarılar geliştirmesi gerekiyor: bu adamdan ayrılsam mı yoksa bir süre yüzünü görmemek adına burs bulup Almanya’ya mı gitsem…
Birçok erkek kadını bir cinsellik nesnesi olarak görür, bu tür erkeklerin başında kadından da cinsellikten de sevişmekten de habersiz kimseler vardır. Çok erkeğin cinsellikten anladığı şey yatay bir ortamda delici bir başarıyı hayvanca gerçekleştirip boşalma mutluluğunu yaşamaktır, tıpkı eşeklerin ve domuzların yaptığı gibi. Tek ayrım, affınıza mağruren söylüyorum, öbürlerinin doğal yapıları gereği yatay koşulları tam olarak sağlamak gibi bir kolaylıklarının olmamasıdır. Benim için güzel ve ilginç olan kadınlarla dostluk kurmaktır: bir yerde oturup gelmişten geçmişten konuşmak, biraz uzunca bir yürüyüşe çıkmak, sıradan bir kıyı lokantasında ya da meyhanede sohbete dalmak… Güzel olmaları önemlidir ama ben bugüne kadar çirkin kadına raslamadım. Kadınlar yaşamaya yaşamaya çirkinleşiyorlar, acıyla öfkeyle boşlukla çirkinleşiyorlar. Onurlarını koruyamadıkları zaman da çirkinleşiyorlar.
Bazı kadın dostlarım bana gücenmişlerdir, gidip belediyecinin defterine bir imza atmadım diye. Ben bağımlanmalardan her zaman korkmuşumdur, bağlanmalarda ne kadar varsam bağımlanmalarda o kadar yok olmuşumdur. İnsani güzelliklerle belediyeci defterlerinin ne ilgisi olabilir? Sevginin kayıt defterlerine gereksinimi olduğunu sanmıyorum. Gün yirmi dört saat biriyle sevmeden sevilmeden birlikte olmak, onunla doğru dürüst saatlerce sevişmeden onun her şeyini ezbere bilmek benim aklıma yatmıyor. Çocuk yapmak istiyorsanız evlenin. Cinsel boşalımlar için evlenmek enayiliktir. Ona sarıldığınızda içiniz titremiyorsa, onun uyuyuşunu saatlerce seyretmek isteği duymuyorsanız bence boşuna yaşıyorsunuz.
Bu yazıya emoji ile tepki ver


