Paris’te 140 masum insanın yaşamını yitirmesine neden olan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) saldırısının etkisinin bize kadar ulaşacağını sanıyorum. “Hani koyun can derdinde kasap mal derdinde” gibi anlaşılmasın lütfen. O saldırının Müslüman ve göçmenlere karşı zaten var olan önyargı, ayrımcılık ve ırkçılığı da patlatacağını söyleyebiliriz…
Kendisini “gerçek Müslüman” olarak tanımlayan bir fanatik örgütün Hıristiyan inancın baskın olduğu ülke başkentlerine saldırıları karşısında Avrupa’nın demokrat basını sağ duyulu yaklaşarak “Bu Ortaçağ referanslı örgüt, neden bize saldırıyor?” diye sorma inceliğini gösterdi. ABD, Avrupa ve Türkiye’nin Ortadoğu’da mayaladığı bu örgütün, kendi yaratıcılarıyla çelişince “terör örgütü” olarak başlarına daha çok çorap öreceğini öngörebiliriz…
Bu saldırının, içinde yaşadığımız ülke de dahil Avrupa’daki Müslüman ve göçmenleri zor durumda bırakacağının ilk sinyali Polonya’dan geldi. Polonya; Türkiye üzerinden akan Suriyeli sığınmacı selini önce göğüslemeye sonra geri püskürtmeye uğraşan AB’nin kabul edeceği “Suriyeli göçmen kotası”na uymayacağını açıkladı.
Ne yazık ki atomu parçalayan günümüz insanının parçalayamadığı tek şey önyargı… Halk, entellektüel yazarlar gibi sağduyulu yaklaşmak yerine hedef tahtasına Müslüman ve göçmenleri kolayca oturtuyor.
Adı Muhammet olsa da kendisi ateist olan bir dostuma, adından dolayı Londra’da sıkıntı yaşayıp yaşamadığını sormuştum, “Saymakla bitmez” demişti. Tahmin ediyorum… Benim de adım Arapça kökenli ve Londra’da sinsice uğradığım ırkçılık hikayelerini yazsam kitap olur… İş ilanınlarında kendi adıyla başvuran bir göçmenin iş bulamayınca, takma Hıristiyan adıyla kolayca iş bulduğu haberlerine basında sıkca rastlıyoruz.
11 Eylül saldırılarında bir İngiliz firmasında tasarımcı olarak çalışıyordum. Saldırıyı televizyondan firmanın ABD’den gelen temsilcileriyle birlikte izlemiştik. Hemen ertesi günü ABD basını saldırganların fotoğraflarını yayınladı. Ben de ABD’li konuklara haberi bilgisayar ekranında gösterip, “Sizinkiler sıkı çalışmışlar” dedim. Konuk işadamları ekrana bir süre baktıktan sonra, “Vay be hepsi Müslümanmış” dediler ve içlerinden en kariyerli olanı bana dönüp, “Bunları tanıyor musun?” diye sordu… Yüzüne baktım şaka yapmıyordu… Hani ben de Müslüman bir ülke kökenliyim ya, saldırganları tanıyabileceğimi, belki de kuzenlerim olduğunu düşünüyor zaar. “Senin tanıma olasılığın benden fazla” diye yanıtladım…
İşte dostlar Hıristiyan kökenli sıradan birisinin algısı bizden farklı. Irak Şam İslam Devleti’ni siz ne kadar sapık bir ortaçağ terör örgütü görürseniz görün, batılı sizin onlara sempati duyduğunuzu düşünecek.
İngiltere’de resmi kurumlarda telefonla halledebileceğiniz bir işiniz varsa, eğer size servis veren de Hıristiyan kökenliyse işinizi gönülsüz yapacak ya da mümkünse sallayacaktır. Ya da Müslüman nüfusun yoğun olduğu bir ülkeye uçuyorsanız ve adınız da İncil’den değilse iki kez aranacaksınız. Eğer bankada hesap açacaksanız ya da kredi isteyecekseniz, daha fazla denetleneceksiniz. Yakınlarınız için İngiltere vizesi almak sorundu, daha da zorlaşacak. Kısaca sıradan İngiliz de ABD’li uşakların açıkca dile getirdiklerini, sinsice düşünüp size fatura edecek.
Paris saldırısı ABD ve Avrupa’da puslu hava da yarattı. Şimdi hükümetlerdeki ırkçı çakallar bu havadan yararlanıp Müslüman ve göçmen karşıtı yasalar çıkarmak için kolları sıvayacaklar. En kötüsü de ülkelerinde taş üstünde taş bırakmadıkları Suriyeli göçmenleri kendi yazgılarıyla başbaşa bırakılacaklar*…
_______________________
* Bu yazı kaleme alındıktan sonra basında ABD’de 27 eyaletin valisinin, Suriyeli mültecileri kabul etmeyeceklerini açıkladığı haberleri yer aldı.
Sanırım İngiltere’de siyasi partilerde siyaset yapan bizim toplum üyelerine önyargıları (en azından) azaltmak için bu bağlamda da büyük iş düşüyor. Siz ne dersiniz?
Bu yazıya emoji ile tepki ver
