Köyde 5, kasabada 15 bine kiralık ev!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Kentlerdeki fahiş kira artışları kentten kaçanlarla birlikte köylere de sıçradı. Ege ve Akdeniz’in batı kesimlerinden başlayan emlak rantı, Akdeniz’in doğu kesiminde yer alan Mersin sahillerini de etkiledi. Mersin’de Akkuyu Nükleer Santralı inşaatının bölgeye çektiği Rusların ilgisi de artınca köylerde bile ev kiraları 5 bin liraya yükseldi…

Pandemi sürecinde eve kapanan Türkiye’de kırsal yaşama yönelik ilgide artış yaşandı. Konteyner ve prefabrik evlerde adeta patlama yaşanırken sahil kentlerindeki kırsal yerleşimlerdeki ev kiraları görülmemiş ölçüde arttı. Mersin’in Silifke ilçesine bağlı bir belde olan Taşucu’nda ev kiraları 15 bin liraya dayandı. Rusların termik santral inşa ettiği bölgede bulunan Yeşilovacık mahallesinde ise 5 bin lirayı bulan ev kiraları tarım arazilerinin betonlaşmasının önünü açacak şekilde hızla yükseliyor. Bodrum, Marmaris, Çeşme ve Antalya gibi bölgelerdeki talebin yüksek fiyatlar nedeniyle Mersin kıyılarına yöneldiğini belirtilirken, Silifke ve çevresindeki yerleşimlerde Rusların konut talebinin yoğun olmasının kiralarda artışı körüklediği kaydedildi.

TÜRKİYE’NİN LİMON BAHÇESİNDE ARTIK APARTMAN YETİŞTİRİLİYOR

Plansız ve kontrolsüz yapılaşma Mersin kıyılarını tehdit ediyor. Anamur’dan Erdemli’ye kadar uzanan ve birçok antik yerleşimi barındıran sahil şeridinde tarihi dokunun yanı sıra tarım arazileri, ormanlık alanlar ve kıyı ekosistemi hızla betonlaşıyor. Türkiye’nin limon bahçesi olarak bilinen Erdemli’de limon ağaçları birer birer sökülürken yerine 10-15 katlı devasa apartman blokları dikiliyor. Çoğunluğu ikinci konut olarak kullanılan binalar, bir zamanlar Doğu Bloku ülkelerinde görülen tek tip sosyal konutları andırıyor. Bir zamanlar yöre halkına bereket sunan Erdemli’nin verimli kıyı ovasında artık betonarme konutlar yükseliyor.

BİNLERCE YILLIK TARİHİ MİRAS BETONLAŞMA TEHDİDİ ALTINDA

Neolitik çağdan bu yana yerleşimlere sahne olan bölgede Seleukoslu’lardan Romalı’lara, Persler’den Bizans’a, Klikya Ermeni Krallığı’ndan Selçuklulara, Karamanoğulları’ndan Osmanlı’ya kadar birçok devletin egemenliği altında kalan bölgede zengin bir kültürel miras birikimi bulunuyor. Ancak yeterince korunamayan kültür varlığı giderek bölgeyi kuşatan betonlaşmanın arasında kayboluyor. Bir zamanlar bölgenin yönetim merkezi olan Tarsus-Adana arasındaki bölgede de durum benzer şekilde. Birçok narenciye bahçesindeki ağaçların tamamen kuruduğu göze çarparken, tarımsal alanda inşa edilen kirletici sanayi tesislerinin ve kontrolsüz pestisit ve herbisit kullanımının yarattığı toprak, hava ve su kirliliği had safhada.

ROMA DÖNEMİNDEN KALMA TARİHİ SU SİSTEMLERİ TAHRİP EDİLİYOR

Erdemli’ye bağlı bir kıyı yerleşimi olan Ayaş Mahallesi de bu süreçten payını almış. Elaiussa Sebaste ve Korykos gibi antik çağın önemli liman kentlerinin su ihtiyacını karşılamak üzere Roma döneminde inşa edilen tarihi su kemerleri ve kanal sisteminden kalan son kalıntılar 25 katı bulan Dubai özentili binaların gölgesinde kalmış. M.S 2. Yüzyılın sonlarına tarihlenen kilometrelerce uzunluğundaki antik su sistemine ait kanalların Ayaş’tan geçen bazı kısımları ise halen tahrip ediliyor.

SİLİFKE ATAKENT’TEKİ BETONLAŞMA ÜRKÜTÜCÜ BOYUTTA

Plansızlığın ve denetimsizliğin kurbanı olan Mersin sahillerinde Ayaş’ın hemen batısında yer alan Susanoğlu (Atakent) ise bölgedeki betonlaşmanın en yoğun olduğu yerleşimlerden biri. Ünlü Kızkalesi’ne de ev sahipliği yapan Susanoğlu Silifke’ye bağlı bir mahalle ancak kıyı boyunca uzanan yapılaşma yoğunluğu birçok ilçeyi geride bırakacak kadar ürkütücü boyutta.

TARIM VE HAYVANCILIK BETONA YENİLMEK ÜZERE

Bölgede bulunan birçok kıyı yerleşimi de benzer bir kaderi paylaşıyor. Geçmişte tarım ve hayvancılığın yoğun olduğu bölgede bugün beton ekonomisinin lokomotifi olan inşaat sektörünün ağırlığı göze çarpıyor. Silifke’nin verimli kıyı ovaları apartmanlarla dolarken tarımsal üretimi sürdürmek için direnenler de var. Ancak üretmenin giderek üründen daha pahalı hale gelmesi bu direnişin çok uzun sürmeyeceğine işaret ediyor.

TAŞUCU DA BETONLAŞMADAN PAYINI ALMIŞ

Silifke’ye bağlı bir belde olan Taşucu da betonlaşmadan payını almış. Ancak diğer yerleşimlere göre kötünün iyisi denilebilecek düzeyde. Kıbrıs’a feribot seferlerinin düzenlendiği bir liman konumunda olan Taşucu bir zamanlar SEKA’nın limanı ve fabrikası bulunan Taşucu’nda SEKA limanı özelleştirilmiş. Mersin merkezli Cey Grup’un aldığı limana ait arazinin geçtiğimiz ay kıyıya kadar duvarla çevrilmesi yerel halkın tepkisini çekmişti.

AKKUYU NÜKLLER SANTRALİ İNŞAATI RUSLARI BÖLGEYE ÇEKTİ

Mersin’in Erdemli ve Silifke ilçeleri arasındaki kıyı yerleşimlerini son dönemde etkileyen önemli gelişmelerden biri de Gülnar’ın Büyükeceli ve Yanışlı mahalleleri arasındaki bölgede Ruslar tarafından inşa edilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali. İnşaat ihalesi Cengiz- Kolin- Kalyon ortaklığına verilen Akkuyu’da kurulan şantiyeler ve karayoluna kadar uzanan inşaat çalışmaları bölgeyi dev bir inşaat alanına çevirmiş durumda. Rusya ve çeşitli ülkelerden gelen teknik personelin Akdeniz’in doğusundaki bu görkemli koyları ve pek bilinmeyen yerleşimleri keşfetmesiyle birlikte bölgede emlak fiyatları da adeta uçuşa geçmiş durumda.

KÖYDE 5 BİN KASABADA 15 BİNE AYLIK KİRALIK EV

Taşucu’nda bir kısmı Rusça olarak da ilana edilen dairelerin aylık kiraları 7 ila 15 bin TL arasında değişiyor. Akkuyu NGS’nin yanı başındaki Yeşilovacık köyünde ise aylık ev kiraları 5 bin TL civarında. Yanışlı Mahallesi’nde 2+1 evin aylık kirası ise 4.500 TL olarak duyuruluyor. Bölgeyi tercih edenler yalnızca Ruslar değil, Irak, Suriye ve İran gibi ülkelerden gelenlerin de ilgi odağı durumunda.

ANTİK KENTİN DİBİNDE TOKİ EVLERİ

Silifke Anamur arasındaki bölgede de durum çok farklı değil. Çoğunluğu yazlık olarak kullanılan, kimisi de terk edilmiş durumdaki konutlar Aydıncık, Bozyazı ve Anamur arasındaki kıyıları işgal etmiş durumda. Anamur’un antik yerleşimi olan Anemurium’un hemen bitişiğindeki Ören Mahallesi’nde ise TOKİ tarafından toplu konutlar inşa edilmiş.

NAYLON VE BETONUN KUŞATTIĞI ANAMUR OVASI NEFES ALAMIYOR

Türkiye’nin muz bahçesi olarak bilinen Anamur’da son yıllarda çilek üretimi de ağırlık kazanıyor. Çeşitli tropik meyvelerin de üretildiği Anamur’un verimli ovası da bir yandan yüksek seralar, diğer yandan ise apartmanlarla dolmuş. Geçmişte önemli bir kıyı kenti olan Anamur’da bugün sahil ile kenti ikiye ayıran karayolunun her iki kesimi de yaz aylarında yüksek ısı adası oluşturacak şekilde beton ve naylonla kaplanmış durumda. İlçe halkı sıcakların dayanılmaz boyutlara ulaştığı yaz aylarında soluğu yüksek yaylalarda alıyor. Geçmişte üretim için çıkılan Abanoz ve Kaş yaylaları günümüzde serinlemek ve nefes almak isteyen Anamurluları ağırlıyor.

EL DEĞMEMİŞ KOYLAR VE YAPIMI SÜREN KARAYOLU

Bölgede karayolu ulaşımının önemli bir kısmı halen eski yollardan sağlandığı için zorlu ve engebeli. Çoğu yerde iki kamyon yan yana geçmekte zorlanıyor. Ancak karayolunun zorlu oluşu bugüne kadar Anamur-Gazipaşa arasındaki yüksek yamaçlarda yer alan ve el değmemiş koylarıyla dikkat çeken çoğu yerleşimi yağmadan korumuş. Yapımı devam eden tüneller ve bölünmüş yol projesinin tamamlanmasıyla bölgenin yeni bir rant saldırısıyla karşı karşıya kalması muhtemel.

PANDEMİDEN SONRA ÜRETİM YAPILAN TOPRAK ARSAYA DÖNÜŞTÜ

Anamur ve Gazipaşa sınırlarında bulunan Kaledran bölgenin batısındaki son yerleşim. Geçtiğimiz hafta yöredeki sivil toplum örgütleri ve yerel halkın daveti üzerine ziyaret ettiğim bölgede bir yandan madencilik öte yandan da beton rantının etkilerini yakından gördüm. Kaledran’da bugüne kadar zor şartlar altında tarımsal üretim yapmayı sürdüren yerel halk, pandeminin ardından dışarıdan çok sayıda yatırımcının buraya gelerek arazi satın aldığını söylüyor. Dik yamaçlar, kuru, taşlık araziler teraslanarak avokado, zeytin ya da muz üretimi için kullanılmak isteniyor. Bölgeye olan ilginin bir başka yönü de yazlık konut talebi. Kaledran’da geçtiğimiz aylarda yaklaşık bin metrekarelik bir arazinin 750 bin liraya “arsa” olarak satıldığı söyleniyor. Tarım arazilerinin bir kerelik yüksek kazançlar uğruna arsaya dönüşerek betonlaşması, zaten zor koşullarda üretim yapan halkın elindeki toprağını geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde betonlaşmaya kurban vermesi anlamına geliyor.

ALANYALI OTEL SAHİPLERİ MUZ ÜRETİMİNE GERİ DÖNDÜ

Antalya sınırlarına girildiğinde Gazipaşa’ya kadar olan kıyı bölgesi dik yamaçlar ve engebeli arazi yüzünden kısmen korunabilmiş. Ancak Gazipaşa Muzkent’ten Alanya’ya kadar olan bölgede hem betonlaşma hem de seracılık yayılıyor. Alanya’daki çoğu otel sahibinin pandemi yüzünden kötü giden turizm sezonlarında Gazipaşa ve çevresinden araziler satın alarak muz üretimine yöneldiğini söylüyor yöre halkı. Alanya’da kıyı ovalarının betonlaşmasıyla neredeyse tarım yapılacak arazi kalmadığı için büyük yatırımcılar Gazipaşa’nın iç kesimlerine kadar toprak satın almaya başlamış. Bu girişimlerin toprak fiyatlarını yükseltmesiyle yerel halkın alım gücünü aşan fiyatların ortaya çıkmasına neden oluyor.

DAĞLIK VE OVALIK KLİKYA TÜM AKDENİZ’İN ZENGİNLİK KAYNAĞIYDI

Plansızlılık ve denetimsizliğin had safhada olduğu; toprağın, suyun, ormanın, kıyının, denizin ve kültür varlıklarının korunmasıyla ilgili düzenlemelerin sadece yasal mevzuatın ayrıntıları arasında kaybolduğu bir dönemde Antalya-Mersin arasındaki yüzlerce kilometrelik bir kıyı şeridi tüm değerleriyle birlikte adım adım yok oluyor. Bir zamanlar bölgede hüküm süren korsanları denetim altına alan Roma’nın ‘Klikya Eyaleti’ olarak birleştirdiği, dağlık ve ovalık Klikya; ormanları, zeytinyağı, şarapları, seramikleri ve onlarca bitkisel ve hayvansal ürünüyle tüm Akdeniz’in zenginlik kaynağıydı. Bugün Güney Anadolu’nun binlerce yıllık zenginlik kaynağı olan bu benzersiz coğrafya adeta adım adım betonarme uygarlığının pençesinde yok oluyor.

2599820cookie-checkKöyde 5, kasabada 15 bine kiralık ev!
Önceki haberUkrayna’da NATO’yu savunmak!
Sonraki haberFatih Portakal: İbrahim Haskoloğlu dün gece gözaltına alındı
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.