“Fransa İnsiyatifi”nin açıklaması aynen şöyle:
“Türkiye’nin dış politikası hemen her dönem ABD emperyalizminin bölgesel çıkarlarına göre şekillendi. Adana, Diyarbakır, Malatya. Sinop, Silopi, İzmir gibi ülkenin stratejik merkezlerinde yerlerinde koşullandırılan NATO eksenli askeri güçlerle Avrasya, Ortadoğu ve Akdeniz havzası kontrol altında tutulmaktadır.
ABD emperyalizminin bölgesel politikalarında bir kısım değişiklikler meydana gelmekle birlikte, Türkiye’ye geçmişte olduğu gibi bugünde merkezi askeri bir üs olarak kullanacak. Geçmişte komünizme karşı oluşturulan ‘yeşil kuşak’ stratejisinin üssü olan Türkiye bugün de bölgenin bütünlüklü olarak denetlenmesi için kullanılmaktadır.
Bu bakımdan T.C Devleti Ortadoğu’da ABD emperyalizminin tetikçiliğine soyunmuştur!
ABD emperyalizmi bölgemizde yeni savaşlar tezgâhlamaktadır. Hedefte bölgedeki hâkimiyetine engel olarak gördüğü Suriye ve İran vardır. İşbirlikçi-uşak T.C devleti bu savaşta ABD adına tetikçilik yapmakta, ABD’nin taşeronluğuna soyunarak, emperyalist yağmadan kırıntı kapmak peşindedir.
Bu bakımdan kurulacak askeri üsler uluslar arası sermayenin bölgesel çıkarlarını korumak bakımından stratejik öneme sahiptir. Bu nedenle Türkiye ile yapılan görüşmelerde, üslerin kurulmasına yönelik pazarlıkların yapıldığını biliyoruz. Devletin Kürt halkına yönelik sınır tanımadan pervazsızca geliştirdiği saldırıların arka palında ‘füze kalkanı’ ekseninde yapılan gizli anlaşmalar bulunuyor.
Ayrıca vurgulamak gerekir ki füze Kalkanı sadece Anadolu’da ve Mezopotamya’da yaşayan halklarımıza yönelik çok ciddi tehlikeleri içermiyor aynı zamanda bütünlüklü olarak bölge halklarına yönelik ciddi bir tehdit olarak kullanılacaktır. Nükleer savaş tehlikesine nesnel bir zemin hazırlayan Füze Kalkanı, bütün dünya haklarına yönelik bir saldırı olduğunu da bilince çıkarmalıyız. Bu bakımdan Füze kalkanına karşı mücadele, uluslar arası sorunların bir parçası olup, mücadelenin bu boyutu dikkat alınmalıdır.
Malatya’nın Kürecik nahiyesi geçmişten beri ABD bakımından stratejik bir bölge olarak kullanılıyordu. Jeo-grafik yapısı onun stratejik konumunu arttırmaktadır. Füze kalkanı sistemi ve ayrıca bunları koruyacak askeri sistemleri üzerine Ankara-Brüksel NATO merkezli yürütülen kapsamlı tartışma ve çalışmalardan sonra Kürecik’e yerleştirilmesine karar verildi.
Daha önce radar dinleme sistemi olarak kullanılan tesislere ek olarak füze sisteminin kurulması Kürecik bölgesinin konumunu çok ciddi olarak ön plana çıkartıyor. Bu bakımdan füze savunma sistemlerinin Malatya/Kürecik bölgesine koşullandırılması çok bilinçli ve planlı bir politikanın sonucudur. Kürt coğrafyasının seçilmiş olması da, tesadüfü olmayıp çok bilinçli bir tercihidir.
Malatya ili Akçadağ ilçesine bağlı Kürecik bucağının18 Köyü bulunuyor. Etnik nüfus bakımından daha çok Kürt-Alevi kökenli insanların yaşadığı bir bölgedir. Kürecik nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 65’i ekonomik ve politik nedenlerden göç etmiş bulunuyor. Devrimci hareket bakımından önemli bir potansiyel oluşturmuş olan Kürecik bölgesi, 12 Eylül 1980 Askeri darbesi döneminde çok ciddi baskılara maruz kaldı ve bundan dolayı halkın çok önemli bir kesimi göç etmek zorunda kaldı. Bugün sayıları binlerle ifade edilen Kürecikli Avrupa’da göçmen olarak yaşamaktadır.Füze kalkanının askeri stratejideki önemini artıran diğer temel unsurlarından biri de bölgenin enerji yataklarının korunmasını sağlamaya yöneliktir. Hem mevcut doğal gaz ve petrol bölgelerinin korunması, hem de yeni keşfedilen Toryum gibi enerji üretiminde kullanılan elementlerin bulunduğu bölgelerin denetlenmesine yöneliktir. Bu nokta çok bilinçli olarak gizlenmektedir.
Kürecik’e yerleştirilmesi kararlaştırılan ‘Füze Kalkanı’ birçok bakımdan tehlike arz etmektedir:
Birincisi, nükleer radyasyonun yayılma tehlikesi nedeniyle ve hem bölge insanı hem de doğası ciddi bir tehditle karşı karşıyadır. Bu bakımdan kanser eksenli hastalıklarda çok daha ciddi artışlar yaşanacaktır. Bölge halkının sağlığı ciddi bir tehditle karşı karşıyadır.
İkincisi, ise askeri tehlikedir, bölgeye yerleştirilecek olan füze kalkanı ve onu koruyacak askeri sistemi, özellikler Ortadoğu halkları için her zaman bir tehlike oluşturacaktır. Bu nedenle topraklarımız tersten karşıt devletlerin nükleer silahlarının hedefinde olacaktır.
Üçüncüsü, Kürecik, zorunlu olarak güvenlik bölgesi ilan edilecek ve orta düzeyde askerileştirilmiş bir sosyal yapı oluşturulacaktır. Bunun bir başka anlamı, bölgenin toplumsal yapısı kesin olarak değişecektir.
Dördüncüsü, Toryum elementinin araştırılması ve yataklarının tespiti için Malatya ve Sivas gibi illerin ekolojik yapısı bütünlüklü olarak bozulacağı gibi söz konusu elementlerin bulunması için çok yoğun olarak siyanür gibi kanserojik madde içeren kimyasal maddeler çok yoğunluklu olarak kullanılacaktır.
Bizler aşağıda imzası bulunan ve Fransa’da faaliyet yürüten devrimci-ilerici-demokratik kurumlar ve bu sürecin sorumluluğunu taşıyan bireyler olarak, ‘Füze Kalkanı’ sorunun sadece ülkemizi ilgilendiren bir sorun olmadığını, bunun uluslar arası bir boyutu olduğunu düşünüyoruz. Bu bakımdan, hem Fransa’da yaşayan Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen kitlelerini, hem de Fransa’nın demokratik kamuoyunu bu sürece karşı duyarlı kılmak için “Füze Kalkanına Karşı İnisiyatif-FRANSA” kurmaya karar verdik.
Bölge halklarımıza olduğu kadar yaşadığımız ülkelerin halklarına karşı da em¬peryalistlerin saldırganlığına ve yeni savaş hazırlıklarına karşı işçi-emekçileri, ezilen halkları birleşik mücadeleye çağırıyoruz.
Ayrıca mücadelemizi geniş kesimlere taşıyabilmek için kurduğumuz inisiyatif yeni katılımcılara açıktı.”
KÜRECİK FÜZE KALKANINA KARŞI FRANSA İNSİYATİFİ KATILIMCILARI:
KKSA(Kürt Kültür Sanat Akademisi)
BİR-KAR( İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği PIV)
FDHF( Fransa Demokratik Halklar Federasyonu)
ATİK( Avrupa Türkiyeli İşciler Konfederasyonu)
ODAK-Paris
ACTİT ( Türkiyeli Göçmen İşçileri Kültür Derneği)
NEWROZ Gazetesi
KÖZ Dergisi
PDK( Proleter Devrimciler Koordinasyonu)
