Kürtler 300 yıldır Konya’da: Savaşla sürüldüler, ayrımcılık ve tehlike enselerinde

Şerif KARATAŞ / Evrensel İstanbul – Kürtlerin, Konya’da 300 yıldır var olduğunu söyleyen Siyaset Bilimci Hacı Çevik: Türk milliyetçiliği ve muhafazakar eğilimlerinin yoğun olduğu bölgelerde, yalnızlaşmış Kürt aileler için tehlike var.

Kürtlerin Konya’da varlığı; Kulu ve Cihanbeyli bölgelerinde başta olmak üzere 300 yıla dayanıyor. Yoğun Kürt varlığı, söz konusu iki bölgeye 1800’lü yılların başında çıkarılan zorunlu iskân kanunu ile başlarken, “Konya’da Kürt mü Var?” kitabının yazarı, Siyaset Bilimci Hacı Çevik, “Göç tarihleri daha yakın bir geçmişe dayanan ve Orta Anadolu Kürtleri ile aralarında çeşitli açılardan farklılıklar bulunan 1990’lı yıllarda savaş koşullarının dayatması ve zorunlu köy boşaltmalarla birlikte Kürt illerinden Konya’ya göç eden Kürt gruplar da bulunmaktadır” diyor.

“Türk milliyetçiliği ve muhafazakar siyasi eğilimlerinin yoğun olduğu bilinen bölgelerde, görece yalnızlaşmış Kürt aileler/gruplar için böylesi tehlikeler varlığını korumaktadır” diyen Çevik, Meram’daki Dedeoğlu ailesine yönelik gerçekleşen katliamla ilgili, “Aynı ailenin daha önceden ırkçı saiklerle saldırıya uğradığı bilinmesine rağmen, cezasızlık politikaları sayesinde serbest kalan saldırganlar, tüm aileyi katletmiştir” dedi.

Potsdam Üniversitesi Genel Sosyoloji ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet-Göç Çalışmaları anabilim dallarında doktora çalışmalarına devam eden ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışan Hacı Çevik ile “Konya’da Kürt mü Var? Orta Anadolu Kürtleri ve Kürtlerin Siyasallaşması” başlıklı kitabını konuştuk.

Kitaba ismini veren soru ile başlayalım: Konya’da Kürt mü var? Var olduğunu maalesef bu günlerde acı biçimde tekrar hatırladık. Siz neden bu çalışmayı gerçekleştirdiniz, kısaca açıklar mısınız?

Türkiye’de Kürt nüfusun genel olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşadıkları varsayılmaktadır. Fakat uzun yıllardır Anadolu’nun iç kesimlerinde yerleşmiş ve bölgenin asli nüfusu arasında yer alan Kürt toplulukları mevcuttur. Konya gibi Cumhuriyet tarihi boyunca Türk milliyetçisi ve muhafazakar siyasal eğilimlerin yüksek olduğu bilinen bir bölgede Kürt nüfusun bulunması, bilmeyenler için şaşkınlık yaratmaktadır. Ben de bu nedenle yaygın olarak karşılaşılan bu soruyu kitabımın ismi olarak seçtim. Kişisel olarak, üniversite yıllarımda Konyalı ve Kürt olduğumu belirttiğimde bu soru ile çok karşılaşmıştım. Çalışmamın çıkış fikri yine bu bilmeme, şaşırma haliyle doğrudan ilişkilidir: Orta Anadolu’da önemli bir Kürt nüfusun yaşadığını ve kendilerine özgü kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasal özelliklere sahip olduklarının bilinmesi için bu araştırmayı yapmaya karar verdim.

“KÜRT TOPLULUKLARI, KÖYLERİNDE HOMOJEN BİR GRUP OLARAK YAŞIYORLAR”

Orta Anadolu Türk milliyetçiliğin ve muhafazakarlığın öne çıktığı bir yer. Buna karşın, Orta Anadolu Kürtleri kendi kültürlerini günümüze kadar nasıl taşıyabildiler?

Sizin de belirttiğiniz gibi, özellikle Konya bölgesi, tek parti iktidarının ardından, önemli oranda merkez sağ ve milliyetçi siyasal eğilimlere sahip olan siyasal partileri desteklemişlerdir. Böylesi Türk milliyetçiliğin yaygın olduğu bir bölgede, Kürtler kendi kültürlerini çeşitli mekanizmalar aracılığıyla korumuşlardır. Kürt kimliğinin devamlılığını sağlanabilmesinin en önemli nedeni, bölgedeki Kürt topluluklarının kendi aralarında var olan sıkı ilişkilenmeleri ve köylerin, Kürt kültürünü devam ettiren “kurumlar” olarak kurgulanmasıdır. Heterojen yapıda olan Kulu ve Cihanbeyli ilçe merkezlerinde ekonomik ve sosyal hayata dahil olan Kürt toplulukları, kendi köylerinde homojen bir grup olarak yaşamaktadırlar. İlçe merkezlerinde baskın etnik grubun siyasal eğilimlerinin hegemonyasını hisseden Kürt toplulukları köylerde görece, bu hegemonyanın etkisinden çıkar ve Kürdi kültürünün devamlılığını sağlamak için fırsatlar bulur.

İKİ KERE ÖTEKİLEŞEN KULU VE CİHANBEYLİ…

Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana çözüme kavuşmadığı için sürekli bir sorun olarak hep gündeme gelen Kürt meselesinin Kulu ve Cihanbeyli’deki yansımasını ise “iki kere öteki olmak” olarak değerlendiriyorsunuz. Buradaki iki kere vurgusu nedir?

Orta Anadolu Kürtlerini Türkiye’de yakıcılığını koruyan Kürt meselesinden azade düşünmek mümkün değildir. Orta Anadolu Kürtleri, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından itibaren kronikleşmiş Kürt “öteki”liğini daima hissetmiş olsa da yaşadıkları bölge itibarıyla, “kolay asimile edilebilir” olarak algılanmışlardır. Kürdistan coğrafyalarında neredeyse yerleşik hale gelen şiddet politikaları, Orta Anadolu Kürtlerine uygulanmaz. Ancak iktidarın beklentisinin tersine, Orta Anadolu Kürtleri büyük oranda asimile olmazlar. Kürt gruplarının ana dil ve kültürlerini koruyabilmeleri bilinçsiz bir Kürtlük ekseninde aralarındaki dayanışma ağlarını sımsıkı örmüş olmalarından kaynaklanır. Kürt kimliğinin ulusal ötekiliği ile bölgesel azınlık konumunda olma ötekiliğinin beraber düşündüğümde, Orta Anadolu Kürtlerini “iki kere öteki” olarak tanımlamaya karar verdim.

“İki kere öteki olmak”, Kulu ve Cihanbeyli’de Kürtleri hem toplumsal ilişkileri hem de siyasal tercihleri bakımından farklı kılar.  Bahsettiğim farklılık iki boyuta sahiptir. Birinci boyut, Orta Anadolu’da yaşayan Kürt kitlesinin uzun geçmişi olan göç hikâyelerine rağmen etnik kimliksel bir bağ ile Kürt kimliğinden kopuşunun engellenmesidir. Anayurtlarından coğrafi anlamda uzak olunmasına rağmen, “öteki” konumuna yerleştirilmiş olduklarından, Orta Anadolu’da yaşayan Kürt topluluklar etnik kimliklerinden uzaklaşmadılar/uzaklaşamadılar. İkinci boyut ise, Orta Anadolu Kürtlerinin Kürdistan coğrafyasındaki Kürtlerden toplumsal ve siyasal olarak farklılaşmasıdır. Bu farklılaşma sürecinin belirleyici unsuru ise yaşadıkları bölgede “azınlık” ve “öteki” olma halidir. Örneğin, siyasal tercihler, bölgedeki hâkim olan eğilimlerin hegemonyasında belirlenmektedir. Ana akım iktidar mekanizmalarının Kürdi siyaseti kriminalize etme çabaları ile, yaşadıkları coğrafyalardaki baskın siyasal eğilimler, Orta Anadolu Kürtleri için Kürt siyaseti ile ilişkilenmenin yöntem ve oluş biçimlerini farklılaştırmaktadır.

AVRUPA’YA GÖÇLE GELEN SİYASALLAŞMA

Avrupa’ya göç hem Kulu ve Cihanbeyli’de kalan Kürtlerin hem de göç edenlerin “Kürt etnik temelli siyasallaşma süreci”nde önemli ancak tekil olmayan bir etken olduğuna dair bir tespitiniz var. Tespitinizi açar mısınız?

Orta Anadolu Kürtlerinden özellikle Kulu ve Cihanbeyli bölgesinde yaşayan Kürt toplulukları 1960’lı yıllardan itibaren yoğun bir şekilde Avrupa’nın çeşitli ülkelerine göç etmektedirler. Öyle ki, günümüzde bölgenin en görünür özelliği, Avrupa’ya göç ve onunla beraber gelişen ekonomik imkanlardır. Avrupa’ya göç eden Orta Anadolu Kürtleri, hukuksal ve bürokratik yardım alabilmek için çeşitli Kürt örgütleri ile ilişkilenmişlerdir. Bu ilişkilenme süreklileşen ve kendine özgü bir Kürt etnik temelli siyasallaşmayı beraberinde getirmiştir. Bu siyasallaşma gurbetçiler aracılığıyla Kulu ve Cihanbeyli’de yaşayan yakınlarına aktarılmıştır. Fakat Avrupa’ya göç olgusu tek etken değildir. 1980’li yılların sonundan itibaren Kürt hareketinin legal siyasi alandaki varlığı ve giderek artan görünürlüğü Orta Anadolu Kürtlerini doğrudan etkilemiştir. Yaşadıkları bölgenin siyasal özelliklerinden dolayı “illegal” olarak tanımlanan siyasi mücadele biçimlerine uzak kalan/kalmak zorunda olan Kürtler, legal alandaki Kürdi siyaset ile daha “kolay” ilişkilenebilmiştir. Diğer taraftan, iletişim ve ulaşım olanaklarının artışı, büyükşehirlere göç ve üniversite okuma oranının bölgesel olarak artışı Kürt bölgelerinde yaşanan baskılara ve acılara yönelik farkındalığı arttırmıştır. Tüm bunlara rağmen, bölgedeki Kürdi siyasallığın varlığını Avrupa’ya göç olgusunu ele almadan analiz etmek mümkün değildir.

“KATLİAMIN SORUMLUSU CEZASIZLIK POLİTİKASIDIR”

Son dönemlerde yine Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar söz konusu. Konya’da temmuz ayı içerisinde iki farklı yerde Kürtlere yönelik ırkçı saldırı ve linç girişimleri katliamla sürdü. Dedeoğlu ailesi katledildi. Bu gelişmeleri nasıl yorumlarsınız?

Son dönemlerde yaşanan saldırılar benzer ırkçı saiklerle Konya’da yaşayan farklı Kürt ailelere yönelmiştir. Ne yazık ki, yaşamını yitiren yurttaşlarımızın ve kurulu düzenlerini terk etmeye zorlanan ailelerin varlığı, meseleyi soğukkanlı bir şekilde analiz edebilmemizi zorlaştırıyor. Benim araştırma yaptığım Konya’nın Kulu ve Cihanbeyli bölgeleri, uzun süredir bölgede yaşayan ve çeşitli mekanizmalarla etnik gruplar arası bir “dengenin” var olduğu bölgelerdir. Fakat bu bölgeler dışında yaşayan ve 1990’lı yıllardan itibaren Konya’nın çeşitli yerlerine göç eden Kürt aileler için böylesi tehlikeler her zaman varlığını korumaktadır. Kulu ve Cihanbeyli’de yaklaşık 40 Kürt köyünün varlığı ve Kürt grupların görece korunaklı olan köylere sahip olması, neredeyse 300 yıldır bir arada yaşayan etnik grupların bugüne kadar kayda geçmiş bir çatışma yaşamaksızın gelebilmesini sağlamıştır. Fakat diğer taraftan Türk milliyetçiliği ve muhafazakâr siyasi eğilimlerinin yoğun olduğu bilinen bölgelerde, görece yalnızlaşmış Kürt aileler/gruplar için böylesi tehlikeler varlığını korumaktadır. Bu nedenle Orta Anadolu Kürtleri ile daha sonradan Konya’ya göç eden Kürt gruplarını birbirinden ayrı ele almak gerekiyor. Bölge halkının “bildiği” Kürtlerden farklı olarak görülen, Kürdistan bölgesinden geldikleri için daha kolay “terörist” yaftası ile kriminalize edilebilen Kürtler, böylesi saldırılara daha açıktır. Konya’nın Meram ilçesinde 7 kişinin katledildiği olayda, aynı ailenin daha önceden ırkçı saiklerle saldırıya uğradığı bilinmesine rağmen, cezasızlık politikaları sayesinde serbest kalan saldırganlar, tüm aileyi katletmiştir. Yaşamını yitiren yurttaşların kendilerinin ve aile üyelerinin daha önceden yaptıkları açıklamalara bakıldığında, uzun süredir devam eden ve sistematik bir ayrımcılığın ve saldırı potansiyelinin mevcut olduğu görülmektedir. Konya’da yaşanan katliamın sorumlusu, etnik kimlikleri dışlayan ve ayrımcılığı her alanda yaygınlaştıran sistem ve onun ürettiği cezasızlık politikasıdır. Ek olarak, son dönemlerde artan bir şekilde iktidar unsurlarının ötekileştiren çatışmacı dili, bu tür saldırılara cesaret vermektedir. Sistemik olarak bu ayrımcılık devam ettiği sürece sadece Konya’da değil Kürtlerin yaşadığı her kentte bu potansiyel tehlike devam edecektir.

KÜRTLER 1800’LERDEN BERİ KONYA’DA

Kürtler Konya’ya yerleşmeleri ne zamana dayanıyor?

Orta Anadolu Kürtlerinin Konya’ya ve diğer kentlere göçü tek bir nedene bağlı olarak, kesin bir tarihte gerçekleşmemiştir. Ayrıca bu göç sistemli ve kitleler halinde yapılmamıştır. Orta Anadolu Kürtlerinin bölgedeki varlıkları çeşitli kaynaklarda 12. yüzyıla kadar götürülse de kesin olarak bildiğimiz tarih, 1800’lü yılların başında Osmanlı İmparatorluğu’nun II. Mahmut dönemindeki merkezileşme politikaları kapsamında uyguladığı zorunlu iskân politikalarına dayanmaktadır. Özellikle Kulu ve Cihanbeyli bölgesini hayvancılık faaliyetleri kapsamında daha önceden bilen Kürt gruplar, 1800’lü yılların başında çıkarılan zorunlu iskân kanunu ile bölgeye yerleşmişlerdir. Günümüzde varlığını koruyan Kürt köylerinin kuruluş tarihi, bu tarih ile paralellik göstermektedir. Diğer taraftan göç tarihleri daha yakın bir geçmişe dayanan ve Orta Anadolu Kürtleri ile aralarında çeşitli açılardan farklılıklar bulunan 1990’lı yıllarda savaş koşullarının dayatması ve zorunlu köy boşaltmalarla birlikte Kürt illerinden Konya’ya göç eden Kürt gruplar da bulunmaktadır.

FOTOĞRAF: Fotoğraflar: Kişisel Arşive ve Bitlisname/Twitter | Kolaj: Evrensel

2537040cookie-checkKürtler 300 yıldır Konya’da: Savaşla sürüldüler, ayrımcılık ve tehlike enselerinde

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.