“Lâle Tarlası”nı dinledim ve düşündüm

“Potansiyellerine ulaşamayan nesiller” başlıklı geçmiş bir yazımda, özellikle futboldan bahsederek şöyle yazmıştım:

“Yazımın başlığı hiç de abartılı değil. Gerçekten Kıbrıs’ın çözümsüzlüğü yüzünden birkaç nesil Kıbrıslıtürk yetenekli kişiler potansiyellerine ulaşamadan yaşlandı.

Tabii futbol sadece bir alan. Atletizm ve diğer spor dallarında, müzik ve diğer sanat alanlarında da çok yetenekli Kıbrıslıtürkler vardı, hala var.

Bu insanlarımızın şanssızlığı Kıbrıs’ta dünyaya gelmeleri, Kıbrıs’ın Pasifik Okyanusunun bir köşesinde değil de Akdenizde olması”.

İki ay önce çok değerli besteci Lâle Atamtürk bana yeni çıkan albümünü göndermişti. Onu daha önce tanımıyordum. İki yıl önce Londra’da düzenlediğimiz çevrimiçi Kıbrıs Türk Kültür ve Sanat Festivalimize bir bestesi ile katılmış ve bizi çok mutlu etmişti. Geçen yıl da değerli zamanını harcamış ve Sanat Kıbrıs Gazetesi için kendisiyle uzun bir söyleşi yapmama olanak sağlamıştı.

Albüm elime ulaşalı en çok dinlediğim albüm oldu. Çok büyük bir hazla dinliyorum Lâle Tarlası albümünü. Tüm besteler Lâle hanıma ait. Gerçekten özveri ile, titizlikle ektiği hasat, Kıbrıs’ımıza has o eşsiz medoş lâleleri güzelliğinde bir müzik albümü olarak geri geldi. Lale Tarlası.

Bilmeli her insan madde – mana’yı / Bilmeli, emanet, olan zamanı / Bilmeli, yaşanan, bütün sevdalar;/ Renk ahenk, güzellik, lâle tarlası…

Ne anlamlı, ne güzel sözler sevgili Bülent Fevzioğlu’nun kaleminden çıkan bu sözler. Bahar Gökhan’ın o muhteşem yorumu Lâle hanımın bestesi ile biraraya gelince gözümde Avtepe’nin eşsiz güzellikteki medoş lâleleri ile renklendirilmiş lâle tarlaları, Mesarya ovasını süsleyen türlü renk lâleler canlanıyor.

Fevzioğlu’nun usta dizeleri bu kez Lâle Atamtürk’ün muhteşem bestesi ve Havva Özdemirağ’ın eşsiz yorumu ile birleşiyor ve “Melenakoli” parçasını oluşturuyor. Ve hüznüm çoğalıyor. 

İçimde, sapsarı, bir hüzün şimdi / İç çekip, ağlıyor, gözyaşlarımda…/ Yırtılmış uçurtmam rüzgarlarımda;/ Savrulup kaybolmuş boşluklarımda…Lefke Karadağ tepelerinde neşe ile uçurtmasını uçuran bir çocuk canlanıyor gözlerimde. Şimdi yılların yıprattığı ihtiyar bir çocuk.

Niye hüzünleniyorum? Şarkı sözleri hüzünlü, ama benim hüznüm bu yüzden değil. Geçmiş yazımda belirttiğim gibi, bu yetenekli müzisyenlerimizin şanssızlığının Kıbrıs’ta dünyaya gelmeleri olduğunu düşündüm elimde olmadan. Küçücük bir adanın yıllardan beri süregelen çözümsüzlüğü mutlaka müzisyenlerimizin de tam anlamıyle potansiyellerine ulaşmalarını engellemiştir.

Şener Levent, Arif Hasan Tahsin’e seslenerek “Çirkef yatağında gülistanlık olmaz mı dedin hoca? Olurmuş işte!” diyor Lâle Tarlası başlıklı yazısında. Üstadın albümle ilgili unutulmaz yazısını tekrar tekrar okudum bu yazımı yazmadan önce. Bir müzik albümü üzerinde yazılan bir makale ancak bu kadar güzel, büyüleyici olabilirdi.

Kıbrıs’ımızın en ünlü ses sanatçılarından Bahar Gökhan ile başlayan albüm, efsanevi sanatçı Arif Edizer ile sona eriyor. Arada ise Muhittin Yangın, Nazım Ced, Havva Özdemirağ, Oral Timel, Buğra Koççat, Sidar Karakuş, Belgin Ceylangüden’in yorumladığı birbirinden güzel parçalar sunuluyor albümü dinleme olanağı bulan müzik severlere. 

Bu muhteşem albümü bize sunan Lâle Atamtürk için kızı sevgili İpek Akol’un sözlerini yazdığı, Oral Timel’in şahane yorumladığı parçadan bir kıtayı tekrarlayarak ona sonsuz teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Yüzün hüzünlenmesin / Gözlerin gülümsesin / Her doğan güneş sana / Sağlık, huzur getirsin…

Ayrıca albümdeki birbirinden güzel şakıları yorumlayan tüm sanatçılara, muhteşem şarkı sözlerinin yazarı Bülent Fevzioğlu’na, stüdyo kaydı için Kazım Özalp’a, düzenlemeler için Nazım Ced’e sonsuz teşekkürler.  

 

2678670cookie-check“Lâle Tarlası”nı dinledim ve düşündüm

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.