Güven İslamoğlu Türk televizyonlarının beyefendi habercilerinden biri. Türkiye’yi karış karış gezmesinin yanında, gündeme getirdiği konular ve işlediği insan öyküleriyle izleyicilerine yeni pencereler açıyor. Yaptığı birçok haberle önemli ödüllerin sahibi olan İslamoğlu doğaya karşı tutkusuyla da biliniyor. ‘Her Yerde Bir Haber Var’ adıyla CNN-Türk televizyonunda yayınlanan ve beğeniyle izlenen programına kısa bir ara veren İslamoğlu, yaz sezonunda yine yollara düşüyor. Bu kez rotasında Türkiye’nin çevre sorunlarıyla boğuşan bölgeleri var.
“Yeşil Aşkı” adıyla yayınlanacak olan programına ilk durak olarak Antalya’yı seçen İslamoğlu’yla bölgenin dağlarını, nehirlerini birlikte gezerken, bir yandan da çekim aralarında Antalya’nın yaşadığı doğa katliamlarını konuştuk…
– CNN-Türk televizyonunda yeni başlayacak olan “Yeşil Aşkı” adlı bir çevre programı hazırlıyorsunuz. Bu program için Antalya ve çevresindeki doğa katliamlarını yerinde gördünüz. Nelere tanık oldunuz?
– HES’lerin bölgede büyük bir problem olduğunu gördük. Problem olmasına rağmen yeterince anlaşılmadığına da tanık olduk. Örneğin Köprülü Kanyon’da problem var ama köylüler tam olarak bunun farkında değiller. Bazı çevre örgütleri durumun farkında ve bunu köylüye anlatmaya çalışıyor. Diğer taraftan Alakır Vadisi’ndeki köylüler biraz daha olaya vakıf. Burada da köylüyle HES yapan şirketlerin karşı karşıya kaldığını gördük. Burada devlet yok. Çevreciler var, köylü var, şirketler var ama devlet yok. Kısacası hakemlik yapacak bir kurum yok.
– Bölgenin kuruyan göllerini de yakından gördünüz…
– Kuruyan gölleri ilk defa gözlerimle gördüm. Eğer bana burada bir göl olduğunu anlatmasalardı fark etmeden oradan gelip geçerdim. Tarla olarak düşünürdüm. Çok duyardık kuruyan gölleri ama hep belirli göller kafamdaydı. Salda ve Konya’daki bazı göller hakkında fikir sahibiydik. Burada kuruyan gölleri görünce açıkçası çok şaşırdık. Ama Avlan Gölü’nü görünce daha çok şaşırdık. Bu kadar büyük bir alanın kurutulmuş olması, gölün ortasından karayolunun geçmesi çok şaşırtıcı. Ama Avlan Gölü’nü tekrar geriye kazanma çabalarına sevindim.
– Antalya’nın bu yüzünü daha önce hiç görmemiştiniz sanırım?
– Aslında daha önceleri Antalya’ya geldiğimde hep turizm hikayelerini, doğal güzellikleri haber yapmıştık. Hiç çevre sorunları haberi yapmamıştık. Açıkçası bu kadar çevre sorunu olduğunu da bilmiyorduk. Örneğin mermer ocaklarını bilmiyorduk.
– Sedir ormanlarında taş ocaklarının yarattığı manzara hakkında ne düşündünüz?
– Çok ürkütücü bir manzara. Bir kere bu manzara durdurulamayacak bir boyuta gelmiş. Bölge halkının umutsuz olması da hiç hoş değil.
– Dünyanın birçok ülkesinin yanı sıra Türkiye’nin dört bir yanında haber programları yaptınız ve insan öykülerinin peşine düştünüz. Antalya’da gördüklerinizle bir kıyaslama yaparsanız ne söyleyebilirsiniz?
– Daha büyük sorunlar vardı tabii. Ancak Antalya Çığlıkara’daki sedir ormanlarında yaşanan sorun, sedir ormanlarının tek olmasından dolayı çok önemli. Ne kadar küçük de olsa tek olan bir şeyi yok etmek çok büyük bir şey. Diğer tarafta çok büyük olaylar var ama zarar gören alana benzer çok fazla yer olduğu için geriye kalan yerleri koruruz diyebilirsiniz. Ama buradaki tek sedir ormanında gördüklerimiz kötü, çok çarpıcı bir manzaraydı. Bir de çaresizlik var tabii. Bizler medya mensubu olarak haberleştiriyoruz, yapıyoruz yapıyoruz ama… Durdurabiliyor muyuz, yaptıklarımız etkili oluyor mu olmuyor mu açıkçası bilemiyorum. Bu beni biraz ürkütüyor…
