Malmö’de şiddet günleri*

İşlerliği olan bir demokrasiden bir ‘’korku imparatorluğu’’ yaratmak meğerse ne kadar kolaymış…

Nüfusunun üçte biri yabancılardan oluşan Malmö’de ırkçılık ruzgârları esiyor. Camiler, evler kurşunlanıyor, sokak ortasında insanlar öldürülüyor. Halk, olanı biteni korku ve şaşkınlıkla izliyor.

Kulelerden esen ruzgâr şehirlerde kopacak fırtınanın habercisidir. Bu dehşet tablosunun altyapısı 20 yıl öncesinden hazırlanmaya başlandı. 17 Eylül 2010’da yapılan seçimden sonra da ırkçılığın, yabancı düşmanlığının gönderlerine bayrak çekildi…
İsveçte, ırkçılık hareketinin ilk tohumları 18 Eylül 1988’de, Sjöbo belediyeinin aldığı bir kararla atıldı. Yabancı düşmanlarının yoğun olarak yaşadıkları güneydeki Sjöbo kentinde yapılan oylamada halkın yüzde 68’i belediye sınırları içine göçmen ve mülteci alınmaması yönünde oy kullandı. Uygulama, ciddi bir tepki ile karşılanmadan yıllarca sürdü. Sonra bölgede motorize birlikler türedi. Motosikletli ırkçı gruplar, yollarda, yabancılara ait işyerlerinde terör estirdi; ev ve işyerleri ateşe verildi. 1991 yılında, John Ausonius adlı bir İsveçli lazer silahıyla, 1 yıl boyunca Stockholm ve Göteborg’da terör estirdi. 1 kişiyi öldürdü, 10 kişiye karşı lazer silahlı saldırı düzenledi, 8 banka soygunu girişiminde bulundu. Yakalandıktan sonra, ömürboyu hapse mahkûm edildi.

300 bin nüfuslu Malmö’nün yaklaşık üçte biri yabancılardan oluşuyor. Yabancıların da yarıdan fazlası Müslüman kökenli. Amerika’daki 11 Eylül saldırılarından sonra İsveç’teki ırkçılık Müslümanlara yöneldi. Müslümanları en büyük ibadet yeri olan Malmö Camii defalarca kurşunlandı, camları kırıldı.
Pencereden içeriye domuz yavrusu atıldı. Cami iki kez yakılmak istendi. Çıkarılan yangın kısa sürede söndürüldü. 2003 yılında çıkarılan üçüncü yangında cami tamamen yanarak kül haline geldi, sonra yeniden inşa edildi…

10 Ekim 2009’da, polis kayıtlarına ‘’ırkçı eylem ‘’ olarak geçen cinayette, Trez Persson adlı 20 yaşındaki genç kız, kafasına kurşun sıkılarak Malmö Camii yakınlarına bırakıldı.

30 Aralık 2009’da cami bir kez daha silahla tarandı, olayda bir cami imamı yaralandı.
Polis merkezine karşı 14 Mart 2010 tarihinde düzenlenen silahlı eylem de kayıtlara ‘ırkçı saldırı’’ olarak girdi.

Son bir yıl içinde, Malmö’de meydana gelen 50’yi aşkın olaydan 5’i, cami saldırılarıyla bağlantılı bulundu.

17 Eylül 2010’da yapılan seçimde yabancı düşmanı bir partinin 20 milletvekili ile parlamentoya girmesi ırkçı saldırganları daha da yüreklendirdi.

Son iki hafta içinde meydana gelen olayların bilançosu ise şöyle:.
-Bir apartmanın giriş katındaki evlerinde oturan 2 kadın, pencereden açılan ateşle yaralandı; yanlarında bulunan küçük bir çocuk tesadüfen yara almadan kurtuldu.
-Yolda yürüyen Afrikalı bir gruba yanlarından geçen araçtan ateş edildi; 2 kişi yaralandı.
-Otobüs durağında bekleyen yabancı kökenli bir grup silahla tarandı, olayda 2 kişi yara aldı
.
Saldırıların artması nedeniyle, bir çok yabancı, geceleri evlerinden dışarıya çıkamıyor. Polis, köşe başlarında araçları durdurarak kimlik denetimi yapıyor. Görüntüler ‘’olağanüstü hâl’’ uygulamalarını çağrıştırıyor. Demoktatik geleneklere sahip bir ülkede sıkıyönetim ilân edilmeden de insanları yıldırmak, korkutmak, sindirmek mümkün olabiliyormuş…

Halk ise olayları korku ve şaşkınlıkla izliyor.

Bir apartmanın ikinci katında oturan kadın, tedirginliğini şöyle dile getiriyor:

‘’Akşam, erkenden eve kapandıktan birkaç saat sonra bunaldım, balkona çıkmak istedim. Tam o sırada, caddeden hızla geçen bir araçtan üzerime ateş edilecek sandım, kendimi içeriye zor attım!’’

Rosengård’da oturan bir yabancı da yaşadığı traji-komik olayı anlatıyor:
‘’ Karanlık sokakta önümde giden tanımadığım bir adam, dönüp dönüp bana bakıyordu.‘Korkma, ben de yabancıyım!’ dedim. İkimiz de içinde düştüğümüz komik duruma katıla katıla güldük…’’

Irak’lı arkadaşım ise olayların fazla abartıldığını söylüyor. Irakta’ta da, önceleri benzer korkular yaşanmış. Şimdilerde ise kadınlar, kurşunların arasından geçerek çarşıya, pazara gidiyorlarmış. Çocuklar, patlamamış el bombalarının, havan mermilerinin üzerinden atlayarak ‘’sek-sek’’ oynuyormuş…

Malmö’de yaşanan dehşet giderek kanıksanıyor, günlük yaşamın bir parçası haline geliyor. Irak’lı arkadaşım, bu durumu ‘’korkuya alışmak ’’ şeklinde tanımlıyor…

Not: Empati kurarak kendimi uzak ülkelerden konuk gelmiş sevimi danaların, kurbanlık koyunların, koçların yerine koyduğum için bayramınızı kutlamıyorum. İyi tatiller.

_____________________

* Bu yazı Cumhuriyet Gazetesinde de yayımlandı…
[email protected]

648260cookie-checkMalmö’de şiddet günleri*

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.