Maya Bay… Hakan Turfan yazdı

Ona aşkım, 2 yıl önce ruhumun kıpır kıpır olduğu bir zaman diliminde, doğanın ve macera tutkusunun beni Tayland’ın o muhteşem egzotik köşelerine atması ile başladı. Zamanımızın darlığı, programlarımızın yoğunlu ve uzakdoğudaki gezilerimizin acemiliği ile ona dokundum, ama doya doya yaşayamadım.


Erdal parayı hız motorunu kiraladığımız Phi Phi adasının yerlisi kadına verirken, biz 3 arkadaş adada tanıştığımız 2 türk gençi ile eşyalarımızı, sularımızı ve yiyeceklerimiz kontrol ediyoruz, toplam 6 yolcuyuz. Motoru kullanacak genç, müslüman ada yerlisi ve iyide ingilizce konuşuyor. Yola çıkıyoruz, sohbet koyulaşıyor ve dalgalar oldukça hızlı giden motora vurdukça keyfimiz de, neşemiz de katlanıyor.


Tüm gün bizim ,güneş tek bir bulutu yanına almayarak, tepemizde ışıl ışıl Parlıyor. Turumuz 8-9 saatten az olmayacak ve günü tadına vararak doyasıya yaşayacağız. İlk durak monkey cave ; burada turistlere alışık maymunların yanlarına kadar gidip,biz bir tarafta ekmekle beslerken, diğer tarafta Uğur’un maymunlarla yaptığı şaklabanlıklara yanlız biz değil tüm çevredeki tekne yolcuları, hatta maymunların kendileri bile gülüyor.


Tur programımızda Maya Bay programın en sonunda ama en ağırlıklı kısmında yer alıyor.
Zamanımızın çoğunu orda geçireceğiz, bunu biliyor ve gülümsüyorum.


İçimdeki aşk giderek daha yüreğimi sıkıştırıyor; dokunduğum ama tadamadığım bu aşka kavuşma heyecanı ile yanan bedenim, güneşin sıcaklığını bile hissettirmiyor.


Erol bize dönerek fırtına dindi diyor, arkasından da kaptanımız, “çok çabuk hareket etmeliyiz tekrarlayabilir” diye ekliyor. Daha on dakka öncesine kadar yanına tek bulut almayarak gökyüzünde krallığını ilan etmiş olan güneş , yılın bu zamanında 10-15 dakkalığına da olsa bulutlara ve yağmura teslim oluyor. Ona kavuşmak için yanıp tutuşan bu kalplere bu sevgili, bu sefer sığınak oluyor, onları saklıyor.


Teknenin en önündeyim, bu eşşiz güzelliğe bakarken, koya ilk girdiğimiz andan itibaren ağzım açık kaldığı için üzerimize gelen dalgalardan deniz suyu yuttuğumu ancak boğazımdaki tuzu hissedince anlıyabiliyorum. Ellerimi açıyorum, tamamını kucaklarcasına bir ucundan bir ucuna o altın kumsalı, kumsalın arkasındaki yeşil bakir örtüyü, bu güzelim renk ahengini içime sokarcasına kokluyorum. Artık vuslat gerçekleşmiş sevgilim kollarımda , kokusu ciğerlerimde, sıcaklığı bedenimde.


Hız motoru sahile tamamen yaklaşmıyor; 20-30 metre kadar açıkta,Erdal’la göz göze geliyoruz ,gülümsüyoruz; gözlerimiz “hadi” diyor bir işaret almışcasına. Bedenlerimiz aynı anda motordan ayrılıyor, o serin sulara dalarken.


Sudan çıktığım an, bir sürüngenin eskimiş derisinden arınmış gibi, dünyayı terk etmiş hissettim kendimi, sanki başka bir dünyadayım. Sahilde altın kumların üzerindeyim, birden kendimi sırtüstü yerde buluyorum. Bu güzelliğin sarhoşluğu bedenimi ayakta bırakmıyor,aşkıma kavuşmanın heyacanı, yorgunluğu ve hazzı beni sırtüstü yere seriyor işte.


Artık zaman, gözlerimi kapatma zamanı; zaman, yaşarken cenneti bu dünyada gözleri ile görmenin güzelliğini…


Okuduğunuz yazıyı yayınlamak ya da alıntı yapmak yazarın iznine bağlıdır

676790cookie-checkMaya Bay… Hakan Turfan yazdı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.