Medyatik marazlar

reklamların bitmesini sabırsızlıkla arzulamaktayım, az sonra o derin bakışlı, o yakışıklı, o “karizmatik” adamla baş başa olacağım.


Başlayacak 121. bölüm, bozmayacağım o bakışların büyüsünü, sehpadaki kurabiyelere usulcacık uzanacak elim, zaten pek iştahım yok bu günlerde, geçen bölümden sonra doğrusu epeyce kederliyim.


Yine ayrılık vardı, yakışıklı zengin konak sahibi aşık olduğu hizmetçi kızı yine yanlış anladı, kendisini parası için sevdiğini sandı, oysa kız onun kara kaşına kara gözüne hayrandı. Kızcağız eşyalarını toparlayıp-epi topu çiçekli bir entarisi vardı- bir ağacın arkasına saklanıp hüngür hüngür ağladı, o esnada bizim komşunun anlayışsız kaba kedisi aşk acımıza aldırmayıp miyavladı, görümcem Asiye –sevmiyor hizmetçiyi- bu son ayrılığa fazlaca bel bağladı.


Söyledi kocam ona, dizilerdeki adamlar öyle çıkıp gelip Asiye’leri almazlar, onlar konaktaki hizmetçi kızlara bakarlar. Lakin görümcem Asiye hep umutlu, çiçekli bir entari dikti kendine, saçları iki örgü, aylardır bahçe kapısının önünde buğulu gözlerle bekleyip durdu. Dağ dağa kavuşmaz da insan insana kavuşurmuş, bu Asiye dün gece uykusunda böyle söylüyordu.


Hiç öyle derin derin bakmadı bana Hamza, Asiye’nin abisi, hiç öyle tutmadı bileğimden haşin haşin, hiç öyle bacağını kırıp önümde eğilerek öpmedi elimi, hiç öyle orkideler bırakmadı odamın kapısına, gitarcı da getirmedi penceremin altına.


Neyleyim, konak sahibi varken bizim Hamza düştü benim bahtıma, gerçi Hamza’nın da kaşı kara gözü kara ama…ben hep başka şeyler görüyorum rüyalarımda…ah şu Asiye de olmasa, adam o muhteşem karizmasıyla konaktan çıkıp gelecek, bahçe kapısında Asiye’yi görecek, çiçekli entarisini beğenecek, onun için her gün kıvırdığım kirpiklerimle benim gözlerimin daha buğulu olduğunu bilmeyecek, of bu benim kara bahtım hiç mi gülmeyecek!


Suelın’ın kaderi de böyle değil miydi, kaç adam denedi amma zavallı kadının yüzü hiç gülmedi, aslında o Ceyar’ı yürekten sevdi, Babi gerçekten çok iyi biriydi, sahi o kısa boylu cilveli sarışın kızın adı neydi! Hanımağa neredeydi,  konağın asmaları ne renkti, karlar gerçekten kınalı mıydı, zerdalar delice sevdalı mıydı, kaynanamın ağladığı şeydeki şeyle şeyin aşkı mıydı, yoksa hepsi  “Bir Türkiye Masalı” mıydı!


Ne oluyor bana böyle, Asiye kim, Hamza nerde! Şöyle bir toparlanayım, çiçekli entarimi üzerimden çıkarayım, hüngür hüngür ağlayan hizmetçi kızı ağacın arkasında, buğulu gözleriyle Asiye’yi bahçe kapısında, Hamza’yı horultulu derin uykusunda bırakayım, haber kanallarına sıçrayayım. Sıcacık evimin salonunda fıstık yeşili koltuğumda bir “tiyatrosever” merakımla bu gün kim nerede bombalanmış kaç ölü kaç yaralı haberlerine dalayım.


Konak sahibi hizmetçi kızı sever iken, hizmetçi kız gözyaşlarını siler iken, Asiye konak sahibini bekler iken ve komşunun şu duyarsız cani kedisi miyavlar iken ben bombardıman görüntüleriyle acılanayım.


Sonuçta her şey ama her şey “seyirlik” değil mi bu cam kutuda!     


_______________
* [email protected]

686820cookie-checkMedyatik marazlar

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.