Mekanizmalara ulaşılamıyor

Üç gün süren kurultayda kadına yönelik şiddetle mücadelede yaşanan sıkıntılar, kadınların karşılaştıkları çok çeşitli şiddet biçimleri, kurumların çalışmasında karşılaşılan problemler ele alındı. ‘Kadın ve LBT Mahpuslarla Nasıl Bir Dayanışma?’, ‘Savaş ve Çatışma Ortamında Şiddetle Mücadele’, ‘Üreme ve Ürememe Hakkımız: Kadın Cinselliğine Devlet Müdahalesi’, ‘Feminist Yöntemlerle Da(ya)nışma Merkezi’ ve ‘Feminist Yöntemlerle Sığınak’ başlıklarında düzenlenen atölyelerde deneyimler aktarıldı; tartışmalar yürütüldü.

İlk gün kadınlar savaş ve şiddet ortamında yaşananları paylaşıp deneyim aktarımlarında bulundu. İkinci günde yapılan atölyelerde cinsiyetlerine, kimliklerine, bedenlerine karşı yaşadıkları şiddetle mücadele etme yöntemlerini ve dayanışma ağını nasıl çözeceklerini konuştular. Son gün ise sonuç bildirgesi yazıldı.

ŞÖNİM’LER İHTİYACA YANIT DEĞİL

Sonuç bildirgesine de yansıdığı gibi kurultayda bu yıl en çok üzerinde durulan konulardan biri Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) oldu. ŞÖNİM’lerin yetersizliği ve devletin kadına yönelik şiddetle mücadeleyi ŞÖNİM’lerde verilen hizmetlere sıkıştırdığı vurgulanırken, kadınların sosyal hizmetten uzak bir uygulamayla karşılaştıkları, bu durumun ihtiyaçlara yanıt vermekten çok uzak olduğu ifade edildi. Yeni bir hayat kurmada kadınların istihdamından çocuklarının ücretsiz kreş hizmetine; İstanbul Sözleşmesi’nden savaştan kaçan sığınmacı, göçmen kadınların sorunlarına kadar pek çok talep sonuç bildirgesinde ortaya konuldu.

6284 SAYILI KANUN UYGULANMIYOR

ŞÖNİM’ler 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un uygulanmasındaki sorunların çözülmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve tüm tedbirlerin etkin olarak uygulanması için destek ve izleme hizmetlerinin verileceği vaadiyle kurulmuştu. Ancak görülüyor ki ŞÖNİM’ler bu sorunları çözmekten uzak. 6284 sayılı Kanun’un uygulanması ile ilgili sorunlar, özellikle gizliliğin sağlanması, ısrarlı takip ve geçici velayet konularında, devam ediyor. “Gizli kayıt uygulamalarında e-devlet sistemi üzerinden yapılan kayıtların gizlenmesine ilişkin Nüfus Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu gibi sorumluluğu bulunan kurumlarda yaşanan aksaklıklar nedeniyle birçok kadın ve çocuk can güvenliği tehdidi ile karşı karşıya kalıyor.”

KARAKOLLAR TEK ADRES HALİNE GELDİ

ŞÖNİM’lerin yetersizliğinin sonuçlarından birisi de, karakolları şiddet karşısında başvurulacak neredeyse tek kurum haline getirmiş olması. Sonuç bildirgesinde bu durum şöyle ifade ediliyor: “2012 yılından itibaren, şiddete maruz kalan kadın ve çocuklara, sığınak, psikososyal, hukuk, sağlık, istihdam ve eğitim desteklerinin 7/24 verilmesi amacıyla kurulan ŞÖNİM’ler bu desteklerin tamamını verememektedir. Şiddetten uzaklaşmak isteyen kadınların ihtiyaçlarına karşılık verebilecek personelin niteliği ve sayısı açısından yetersiz ve kadınlar tarafından kolayca erişilemeyen merkezlerdir. ŞÖNİM’lerin bu yetersizliği, karakolları şiddete maruz kalan kadınlar için başvurulacak neredeyse tek kurum haline dönüştürmüştür.”

KADINLAR NE TALEP EDİYOR?

Mevcut sistemde, devletin ŞÖNİM’ler ve sığınaklara indirgeyerek sunduğu şiddetle mücadeleye ilişkin sosyal hizmet sistemi kadınların ihtiyaçlarını karşılamıyor. Bu sosyal hizmet sistemindeki eksikliklerin tespit edilmesi; kadınların öznel ihtiyaçlarını gören ve merkeze koyan, yaygın, erişilebilir, etkin bir sosyal hizmet ağının acilen oluşturulması isteniyor. Bildirgede yer alan bu konudaki talepler şöyle: “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına (ASPB) bağlı sığınaklar ve ilk adım merkezlerinde erkek egemen anlayış ve bürokratik yapıdan kaynaklanan, kadınları denetim altında tutan ve güçsüzleştiren uygulamalar terk edilmeli. Şiddete maruz kalan, şiddetten uzaklaşmaya çalışan kadınların sığınak dışında psikolojik, sosyal ve hukuki destek alabilecekleri, deneyimlerini paylaşarak karşılıklı güçlenebilecekleri yaygın ve ulaşılabilir kadın da(ya)nışma merkezleri kurulmalı. Feminist ilke ve yöntemlerle çalışan dayanışma merkezleri açılmalı, mevcut ve açılması gereken sığınaklar dayanışma merkezleriyle koordineli çalışmalı. ASPB’ye bağlı ‘Alo 183 Aile, Kadın, Çocuk, Özürlü ve Sosyal Hizmet Danışma Hattı’nın şiddetle mücadelede etkin olmaması göz önüne alınarak, şiddete maruz kalan kadınların 7/24 destek alabilecekleri acil yardım hattı kurulmalı.”

’1998’DEN BERİ DÜZENLENİYOR

Bu yıl 18’incisi gerçekleştirilen Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı, ilk kez 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü etkinlikleri kapsamında 1998 yılında düzenlenmişti.
Kurultay, kadına yönelik şiddetle mücadele edenlerin yılda bir kez yan yana gelerek tartışmasına, ortak çözümler ve mücadele yöntemleri geliştirmesine olanak sağlıyor. Kurultayın gündemleri, tartışmaları ve sonuç bildirgeleri, kadına yönelik şiddetle mücadelede mevcut durumu, kurumların işleyişinde yaşanan temel sorunları, çözülmesi gereken problemleri, bu alanda mücadele eden kadınların önerilerini ve taleplerini ortaya koyan önemli belgeler niteliğinde.

ASPB, BELEDİYELERİN SIĞINAK KABULÜNÜ ENGELLİYOR

Sığınak çalışması sürdüren birçok belediyenin, sığınak kabulünü yalnızca ŞÖNİM’ler üzerinden yapabildiğine işaret edilen sonuç bildirgesinde, Kadın Konukevi Yönetmeliği’nin 11. maddesi hatırlatılıyor. Sığınaklara başvuruyu düzenleyen bu yönetmelik maddesi, kadınların ASPB İl Müdürlüğü’ne, ŞÖNİM’e, benzeri görevleri yapan kamu kurum ve kuruluşlarına veya kolluğa başvurabileceklerini hükme bağlıyor. Kadınlar, “Hiçbir yasal zemini olmayan, belediyelerin kendi danışma merkezleri üzerinden sığınak kabulü yapmasını engelleyen uygulamaya son verilmesi” istiyor.

‘ASIL HEDEF SIĞINAKSIZ BİR DÜNYA’

ŞÖNİM’lerin ‘tek kapı sistemi’ yoluyla merkezileştiğini, bu nedenle de yetersiz kaldığını ifade eden Mor Çatı Gönüllüsü Hazal Günel, sığınaklar çalışmasının kadın danışma/ dayanışma merkezleri ile birlikte yürümesi gerektiğini söyledi. “Kadınların güçlenerek, şiddete sıfır toleransla yaşayacakları bir alan için sığınak çalışması yürütmeli, ancak tabii ki asıl hedef sığınaksız bir dünya” diyen Günel, mevcut sistemin yeterli olmadığını belirtti. Günel, “Kadınların sığınaklara ulaşması dışında sosyal hizmetlere erişebilir olması da önemli. Şiddete uğramış kadını hiçbir şekilde yargılamayacak bir sistem ve bu konuda deneyimli personel gerekli. ASPB’ye bağlı sığınaklar ve ilk adım merkezlerindeki erkek egemen yapı kadınların önüne set koyuyor. Kadınlar buralara başvurmaktan vazgeçebiliyor. Sığınağa ihtiyacı olmayan kadınlar da var. Onlara da sosyal, hukuksal ve psikolojik destek sağlanması gerekiyor” dedi.

SAVAŞ VE ÇATIŞMA ORTAMI ŞİDDETİ DERİNLEŞTİRİYOR

Kurultayın önemli gündemlerinden biri de savaş ve çatışma ortamının kadınlar üzerindeki etkileri idi. Bu ortamın kadına yönelik şiddet biçimlerini değiştirdiği, nefret söyleminin kadın düşmanlığı üzerinden yeniden üretildiği, kadınlar ve kadın örgütleri için şiddetle mücadelenin her geçen gün zorlaştığı dile getirildi. Bu durum sonuç bildirgesine şöyle yansıdı: “Savaş ve çatışma süreçlerinden doğrudan veya dolaylı olarak etkilenen kadınlar, ev içi şiddetle mücadele mekanizmalarına erişemiyor. Bu mekanizmaların fiili erişilemezliğinin yanı sıra, devlet kurumlarına olan güvensizlik de kadınları tereddüt içinde bırakıyor. Bu durum, kadın örgütlerinin, erkek şiddetine maruz kalan kadınlar ile dayanışma kurmalarını engelliyor. Çatışmaların yaşandığı bölgelerde, 6284 sayılı Kanun’un kullanıl(a)maz hale gelmesi de bunun en önemli örneğini teşkil ediyor. Bu bölgelerde çatışma ve savaş, kadın örgütlerinin erkek şiddetine karşı politika yapma alanını daraltıyor.”
Savaş ortamının ortasında kalan kadının yaşadığı sorunlara karşı öne çıkan talepler ise şunlar:
* Ablukalar ortadan kaldırılsın, savaş ve çatışma sona erdirilsin, kadınların müdahil olduğu barış politikaları gündeme alınsın ve kalıcı barış ortamı sağlansın.
* Yaşanan savaş ortamının sonucu olarak, milyonlarca mülteci kadın, devletin bu alandaki politikasızlığı ve uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeyişi nedeniyle sağlık hizmeti, gıda, barınak gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Taciz, tecavüz, fuhuşa zorlanma, zorla çalıştırma, erken evlilik ve insan ticaretine maruz kalıyorlar. Devlet, bu suçların engellenmesi için derhal harekete geçsin ve göçmen, sığınmacı ve mültecilerin temel ihtiyaçlarının karşılanması için yükümlülüklerini yerine getirsin.

* Göçmen, sığınmacı ve mülteci kadınların şiddete maruz kaldıklarında başvuracakları ve ihtiyaç duydukları destekleri alabilecekleri mekanizmalar, İstanbul Sözleşmesi’nin, ikametgah durumunu düzenleyen 59. ve toplumsal cinsiyete dayalı sığınmacı başvurularını düzenleyen 60. maddeleri de dikkate alınarak oluşturulsun.

‘KADIN ÖRGÜTLERİNİN KAMPLARA GİRMESİ YASAK’

Kadın Dayanışma Vakfı Gönüllüsü Latife Demirci Kahya, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi’nin taraf ülkelerinden biri olan Türkiye’nin, anlaşmayı coğrafi çekince ile imzaladığını belirtiyor. Avrupa dışından gelenlerin mülteci kapsamına dahil edilmediğini ve haklardan yararlandırılmadıklarını belirten Kahya, şunları söyledi: “Savaş sonrası Türkiye’ye gelen Suriyeliler de coğrafi çekince gereğince misafir statüsünde kabul ediliyor ve Başbakanlık yönetmeliğiyle kamplarda kalmaları kararlaştırılıyor. Dolaylı olarak sığınmaevlerinde kalmaları da yasaklanmış oluyor. Ayrıca aynı yönetmelik kararıyla Türkiye’de bulunan sivil toplum örgütleri ve kadın örgütlerinin Suriyelilerin barındığı kamplara girişleri de yasaklanmıştır. Kamplarda kadın ve çocuklara yönelik hak ihlalleri olduğu ve insan ticareti suçunun işlendiği tahmin edilmektedir. Her ne kadar sivil toplum ve kadın örgütlerinin kamplara girişleri, çalışmalar yapmaları ve mesleki olarak müdahalelerde bulunmaları engellense de biz kadın örgütleri olarak bunların takipçisi olacağız.” Ekin SALTIK / Aylin AKÇAY- Evrensel

1471060cookie-checkMekanizmalara ulaşılamıyor

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.