Mesut’un sirk maymununa çevrilmemesi dileğiyle…

2014 Dünya Kupası’nın son maçlarında Almanya’daydım. Almanya’da uzun yıllar yaşayan gazeteci dostum Gürsel Köksal ile birlikte tv’den izlediğimiz Almanya Milli maçında Mesut Özil’in golüne çok sevinmiştik. Mesut’un o yıl Almanya’nın şampiyon olmasında çok ciddi bir katkısı olmuştu. On Numara mevkisinde oynayan futbolcu 9 yıl boyunca Almanya forması giymiş ve çıktığı 92 millî maçta 23 gol atıp 40 asist yapmıştı.

Nasıl sevinmeyelim ki dostlar? Mesut’un başarısı Nazi artığı faşistlere, Alman milliyetçilerine ve göçmen düşmanı politikacılara en iyi tokattı. İlk tokat ise 1936 Berlin Olimpiyatları’nda ABD’li Afro Amerikan kökenli siyah atlet Jesse Owens tarafından Hitler’e atılmıştı. Hitler, Nazi ve Aryen ırklarının ne kadar mükemmel olduklarını gösterebilmek için düzenlediği Berlin Olimpiyatları’nda Jesse Owens 100 metre yarışında rakiplerine fark atarak 10.3 saniyeyle rekor kırmış, uzun atlama ve koşu dahil 4 dalda altın madalya kazanmıştı. Silahlanma Bakanı Albert Speer’e göre Hitler bu olaya çok kızmış ve Owens’ın elini sıkmadan stadyumdan ayrılmıştı.

Nazizmin üstün ırk düşüncesini sahaya gömen Owens, Olimpiyat zamanı Nazilerle aynı otelde kalabiliyorken ülkesinde ise beyazlarla aynı musluktan su bile içemiyordu. Dönemin ABD başkanı Franklin D. Roosevelt’in kendisini ne yazılı ne sözlü hiçbir şekilde tebrik bile etmediği siyah atlet için daha sonraki yıllarda adına pullar bastırıldı hatta 2016’da yaşamını anlatan Rüzgarın Oğlu (Race) filmi çekildi.

Mesut’un İngiltere’de Arsenal’daki başarısı da bu nedenle övüncümüz sevincimiz oldu. Şimdi Fenerbahçe’ye transfer olan Mesut özel uçakla Londra’dan İstanbul’a gitti. Yıldız futbolcuyu sportif direktör Emre Belözoğlu karşıladı. Salgında biz uçamazken nasıl oluyor da özel uçağa izin veriliyor diye sorduğunuzu düşünüyorum, fakat ben Mesut ve sıkça ırkçılıkla suçlanan Emre Belözoğlu’nu aynı fotoğraf karesinde nasıl itici bulduğumu anlatmak istiyorum.

Her şeyden önce “Almanya’da büyüdüm ama ailemin kökleri Türkiye’den. İki kalbim var. Biri Alman biri Türk” diyen Mesut’un Türkiye’de iyiyi kötüyü ayırt edemeyecek kadar saf olduğunu düşünüyorum.

Bir zamanlar pek çok futbolcu gibi adı cemaatle de ilişkilendirilen Emre, Newcastle United forması giydiği dönemde Watford’un Sierra Leone’lı futbolcusu Al Banguara’ya “Fucking” diye küfrederek “niggre-zenci” ve “ape-maymun” dediği için Takımı ve İngiltere Futbol Federasyonu’nca hakkında soruşturma başlatmıştı. Emre “Ben ırkçı değilim” diyerek “Ben Fucking kelimesinden sonra kullandığım iddia edilen niggre ve ape kelimelerinin anlamını bu suçlamalar çıkana kadar bilmiyordum” diye kendisini savunmuştu. Dönemin Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim Emre’ye sahip çıkararak, “Hiçbir Türk insanının böyle davranması mümkün değildir” demişti. Fatih Terim 2000 Nisan’ında İstanbul’da Galatasaray ile maç yapacak Leeds United’i desteklemek için gelen 2 İngiliz taraftarın Taksim’de öldürüldüğünü unuttu. O yıllarda Star gazetesi haberi öldürülen İngilizleri de gol yerine sayarak “Sahada da dışarıda da 2-0” diye vermişti…

Dostlar, İngiltere’de kölelik dönemi tanımı olduğu gerekçesiyle “zenci” kelimesini kullanmak ırkçılıktır. İlle de rengini söyleyeceksen “siyah” diyeceksin. Ayrıca kendine söylendi diye anlamını bilmediğin bir kelimeyi başkasına söylemeyeceksin!

Mesut Özil, iki yıl önce Türkiye’deki seçimlerden önce İlkay Gündoğan ve Cenk Tosun ile birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Londra’da görüşmüş ve fotoğraf çektirmişti. Almanya’da bazı çevrelerce eleştirilen yıldız futbolcu, tepki göstermiş ve artık Almanya Milli Takımı’nın formasını giymeyeceğini açıklamıştı. Ermeni olmayı “çirkin” gören bir cumhurbaşkanı şimdi Mesut Özil’le görüşerek gündemdeki yoksulluk tartışmalarını unutturmaya çalışacak.

Neyse dostlar faşizme, göçmen düşmanlarına tokat atan sporcular arasında görmek istediğim Mesut Özil’in Türkiye serüveninden kaygılıyım. Başarılı futbolcu umarım ırkçılar ve polikacılar tarafından sirk maymununa döndürülmez. Türkiye’yi de Almanya ya da İngiltere sanıp, Uygurlara sahip çıktığı gibi mazlum halklardan Kürt ve Ermenilere sahip çıkınca da bir günde “terörist” ilan edilmez ya da Hamza Yerlikaya’da olduğu gibi kariyerine “kariyer” katılmaz… Umarım…

 

2487130cookie-checkMesut’un sirk maymununa çevrilmemesi dileğiyle…
Önceki haberBoris Johnson: Önümüzdeki bir kaç hafta zorlu geçecek
Sonraki haberİngiltere’de pozitiflilere 500 sterlin gündemde
FARUK ESKİOĞLU
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.