Mevlevi sema ayini muhteşemdi

Geçen hafta Londra’da muhteşem bir Mevlevi Sema Ayini izleme fırsat yakaladım. İstanbul Tasavvuf İrfan ve Meydan Meşkleri Topluluğu Dalston bölgesindeki tiyatro ve konser salonunu dolduran yüzlerce izleyiciye coşkulu bir gece yaşattılar.

Din fazla düşündüğüm bir konu değil. Geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi, benim için hümanizm çok daha önemlidir. Genelleme yapmak doğru değil ama Kıbrıslıtürklerin büyük çoğunluğunun da pek dindar olmadığını söylemek pek yanlış olmaz sanırım. 

Annem, babam yaşlılık dönemlerinde dine sarıldılar. Mekke’ye gidip hacı oldular. Bana ve kardeşlerime hiç din baskısı yapmadılar. Sağlıkları elverdiği sürece kimseye zarar vermeden ibadetlerini sürdürdüler. Sufi öğretilerini uygulayan Nakşibendi Tarikati Lideri Şeyh Nazım Kıbrısi’nin müridlerindendiler. İkisi de ışıklar içinde uyusunlar. Şeyh Efendi de öyle.

Şeyh Nazım sağlığı iyi iken Ramazan aylarını Londra’da geçirirdi. İsmi verilen camide toplumla buluşurdu. Bizimkileri ziyaret etmeyi hiç ihmal etmezdi. Her ziyaretinde kalabalık bir topluluk ona eşlik ederdi. Bazen Britanya Lordlar Kamarası üyeleri, Malezya hükümeti bakanları da bu topluluğa dahil olurlardı.

Çok merak ederdim, neden Şeyh bu kadar karizmatiktir diye. Ancak onun ziyaret edeceği günü öğrenir, annemlere uğramaktan kaçınırdım. Bir gün gafil avlandım. Şeyh Nazım ve kafilesinin ziyareti esnasında tesadüfen bizimkilere uğradım. Şeyh ile zevkli bir sohbet yaptık. Hiç dinden bahsetmedi bana. O günden sonra niye bu engin bilgili Şeyh ile daha sık buluşup sohbet etmedim diye hep hayıflandım. 

Dini pek düşünmem, hiç dindar değilim, ama dine karşı da değilim. Kendi ailemden gördüm ki dinde derin bir iç huzur bulmak mümkünmüş. Karşı olduğum, dini baskı aracı olarak, kişisel güç ve çıkar unsuru olarak kullanan riyakar hükümetler, siyasetçiler, yobazlardır. 

Teorik olarak en mükemmel din felsefesinin Tasavvuf olarak da bilinen Sufi felsefesi olduğunu savunan çok kişiler var. Felsefe demek ne kadar doğru olur bilmem aslında. Batıda İslam mistisizmi olarak geçer. 

Sufizm üzerine Türkçe, İngilizce birkaç kitap ve çok makaleler okudum. Okuduk sonra aklım karışıyor ama ilgim azalacağına giderek artıyor. Lefkoşa’da mahallemiz Mevlevi Tekke Sokak idi. Sokağın sonunda şimdi müzeye çevrilmiş bir Mevlevihane vardı. Herhalde bu unsur da Sufizme olan ilgimin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.

***

Geçen hafta Londra’daki etkinliği düzenleyen Londra Yunus Emre Enstitüsinden davet alınca hiç tereddüt etmeden tiyatro salonuna koştum. Sufizmin önemli bir parçası olan Mevlevi geleneğinin başlangıç noktası ve tabii semazen geleneğinin yaratıcısı olan Mevlâna’nın yaşamının önemli bir bölümünü geçirdiği Konya’ya gidip bu tür bir tören izlemeyi her zaman plânladım. Fırsat ayağıma gelmişken tepmek olmazdı.

Dopdolu salonda Türkçe konuşan toplum üyesi olmayan çok sayıda kişi vardı. Batıda “Rumi” olarak bilinen Mevlâna üzerine çeşitli dillerde çok sayıda kitap, makale yazıldı. Hatta Rumi ve Sufizm üzerine çeşitli toplum mensuplarının üyesi olduğu çok sayıda sosyal medya grupları bulunmaktadır. Ben de “Rumi Circle” Facebook grubunun takipçisiyim. O yüzden salonda bulunanların çok kültürlülüğüne şaşmadım.

Topluluğun Şeyhi Mehmed Fatih Çıtlak, karartırılmış sahnede bir semazenle göründü ve sergilenecek olan iki tören ile ilgili açıklayıcı bilgi verdi. Açıklamaların sözlü İngilizce çevirisi doğrusu çok yetersizdi. Ancak dağıtılan muhteşem broşürde ve arkadaki perdede doyurucu bilgiler bulunmaktaydı.

Sema ayininin sonunda verilen “Hu” sesinin nefes sesi olduğuna ve insanca yaşamak anlamına geldiğini ifade eden Çıtlak, “Biz sema yapmak için çıktığımızda bunu düşünerek çıkıyoruz. Bizim için sema folklorik bir gösteri, kültürel bir organizasyon değildir” diye konuştu.

Bu açıklamaları takiben salonda önceden yerlerini alan müzisyelerin çaldığı müzik salonu doldurdu. Tasavvuf müziği her zaman bana huzur veren bir müzik tarzıdır. Stresli zamanlarımda dinler, büyük bir huzur bulurum. 

Semazenlerin Şeyhlerini selamladıktan sonra sahnede dönmelerini tüm salon büyülenmiş gibi hayranlıkla izledik. 

İkinci bölümde sergilenen Devran Zikrini ilginç, ama oldukça ürkütücü bulduğumu kabul etmeliyim.

Değerli okurlar, uzun yıllardan beri din konusunda çok olumsuzluklar izliyoruz. Sadece İslam dininde değil. Dünyamızdan gelişen olaylar Türkiye de dahil, birçok ülkede özellikle gençlerin dini reddetmelerine neden olmaktadır. 

Sufizm gibi din felsefeleri, öğretileri pratikte de uygulanmış olsalar dünyamız çok daha güzel olacak, değil mi? 

Geçen haftaki güzel etkinliği bizlere izleme fırsatı veren Londra Yunus Emre Enstitüsüne ve İstanbul Tasavvuf İrfan ve Meydan Meşkleri Topluluğuna yürekten teşekkürler.

 

2684910cookie-checkMevlevi sema ayini muhteşemdi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.