Kahkalarla güldüğünüz o an
ağlamaya en yakın olduğunuz andır..
Gün gelir acının sabrına alışılır..
sabrın içindeki ümide sıkıca sarılmaya alışılır…
ve ümitle gülmenin kıvancına da..
Onun içindir nasıl olup da varolduğunu şaşarak seyrettiğimiz zıtlıkları
zorlanmadan yaşayışımız.
Adil olmayan bir hayatın pullu dilekçesine mühür basmak ‘yaşıyorum’ diye..
Onun içindir; en olmayacak soruya -evet deyivermek anlık bir içe kaçma hevesiyle…
Unutmadım derken unutmak da dahil buna…
Eski türk filmleri
bu yüzden …
Balık olmak bu yüzden…
O balığı yutmak bu yüzden..
Lezzetlidir bu akıl karışıklığı üstelik
alışır çünkü boğazında zokayla yaşamaya insanlık…
Bazen intihardır bir duble rakı
bazen de pek hayırlı bir unutkanlık..
İsyan mı?
Hayır…
Biliyorsan da bilmezden gelirsin bazen,
yalan; zihnine işleyen en büyük tecrübe:
çok deşmeyin cümleyi burada sizde
Kusursuz cümle yoktur
kusursuzluğu ararken kaybettiğimiz cümleler vardır.
Bir gün bir kirpik düşer birinin yanağına
adaletsiz bir şeyler olur o an
kafiyesi uysun diyedir bazen karşılık verdiğin herhangi bir söz…
öylesine’nin içinde yanar durur usul usul köz..
öylesinedir bazen
en cesurun içinde korku
en korkağın içinde cürret…
en çok sevdiğinde küsersin
en gitmek istediğinde seversin
en doğrusunu bulacağım diye kekelersin…
bildiğini de unutursun sonra
unuttuğunu da unutursun en fenası..
Susmak bu yüzden..
ve mucize beklediğin bir akşam üstü
bütün bunlar aynı anda seni güldürebilir..
ayın şavkı vurur denize
sense yandım diye kaçabilirsin bakmadan bu güzelliğe…
Nasıl anlatamıyorum bir bilsem..
Nasıl oluyor da
‘Nasıl anlatsam’ dediğimde terkediyor beni en büyük cümlem… Ne büyük bir trajedi
çekmecenin içinde unutulmuş eski bir mektubun
sarsıntılı bir iç geçirişle halının üzerine savruluşu…
ve gözgöze gelmek
örtülü öznelerle karalanmış sarı saman kağıtla…
zaman aşımı diye bir şey vardır
bunun gibi bir şey…
yada..
Her doğum öncesi olası sancı beklentisiyle
nasıl da acısız doğuverir insan serin geceye..
zaman aşımı diye bir şey yok-tur…
bunun gibi…
Nasıl anlatabilsem değil aslında..
Sen de kelimesiz anlayıver bir defa…
Çağlar boyu aradığımız tek gerçek
sonunu bildiğimiz bir hikayenin içinde kocaman bir sevmek…
Kulakların çınlasın,
ismimi senin ağzında düşünmek..güzel..diyemediğiniz için…
Bu hikayenin tek kahramanı sen’sin diyemediğiniz için
susmaya kaçtığınız o yerde mütemadiyen debelenmek…
-neyin var?
-hiiiiç…
ısrarla inkar ettiğin bir hiç’in haklılığını
birdenbire çok güçlü farkedebilme şaşkınlığı o…
Bu yüzden belki nasıl demesem…
nasıl demesem de anlatabilsem…
anlatamadığın şeylerin içinde
sararıp soluyor düşler..
Bir gün kahkahalarla boğulabilir balık bu yüzden…
Ağlayana niye ağlıyorsun denemiyeceğinden
niye gülüyorsun denemiyeceğinden güldürene…
Bazen ikisi birbirine o kadar balıktır ki
o kadar balıktır ki birbirine…
Kimsenin kimseyi yutamayacağını artık bildiğinden…
susmaktır artık en büyük hüner…
Hayat ne de ironik seninle sensiz onunla onsuz benimle bensiz..
nasıl desem…
nasıl demesem de anlatabilsem…nasıl…
Ümit şişenin içinde oynayan balık
yutarsan öleceğini bilirsin de
nasıl olurda ölürsün içmeden…