İşte, bu bilinmeyen süre içinde her insan, kendisine göre bir hayat çizgisi çizer. Doğru ya da yanlış bir tercih yapar. Bu tercih istikametinde hayatını sürdürür. Bu tercih, aynı zamanda o insanın kişiliğini de şekillendirecektir. Yani, nasıl bir hayat yaşayacağının işareti olacaktır.
Kişinin hayat hikayesi, onun nasıl yaşadığını gösterir.
Bilirsiniz, askerlik hikayeleri çok anlatılır. Kısa sayılacak kadar bir sürede geçen bu dönemle ilgili hikayeler ömür boyu ve her sohbet ortamı, adeta fırsat bilinerek konuya hemen girilir. En sıkıntılı meseleler bile, birer tatlı hatıra olarak kalır. Allah düşürmesin, hastane ve hapishane hatıralarının da öyle olduğu ve kolay kolay unutulmadığı iddia edilir. Her nedense, bu hikayelerde, hatalar pek anlatılmaz ya da bir şekilde onlara kılıf uydurularak, belki de iyi örnek olsun niyetiyle sunulur.
Kısacası, hemen herkesin, her zaman anlatacağı bir kısa hikayesi mutlaka vardır.
Her neyse, sadede gelelim.
Herkesin bir kısa hikayesi var dedik. İyi de, acaba, herkesin bir hayat hikayesi var mı?
Bu soruya cevap düşünürken veya verirken, acele etmeyin. Çünkü, bu hayat hikayesi, öyle askerlik hikayelerine benzememeli. Hele hele, avcı hikayeleri gibi, asla olmamalı. İftihar edilecek, arkasında isim bırakmış, geride kalanlara şeref kazandıracak bir hayat hikayesi olmalı.
Sizin, işte böyle bir hayat hikayeniz var mı?
Şöyle, her fırsatta iftiharla anlatacağınız, yarın çocuklarınıza ya da torunlarınıza örnek olabilecek bir hayat hikayeniz oldu mu?
Daha doğrusu, böyle bir hayat yaşadınız mı?
Yok diyorsanız, ileride dizinizin dibinde oturtacağınız torunlarınıza ne anlatacaksınız?
Hayatınız boyunca, sizi tanımaya değer kılan bir şeyiniz yok muydu?
İnsanların hayatına katkıda bulunmuş özelliğiniz ne idi?
Son nefeste, gözünüzün önüne geldiğinde, tebessümle hatırlayacağınız ve öylece huzur içinde gözlerinizi kapatacağınız anılarınız yok mu?
Eğer, iyi bir hayat hikayeniz yoksa, siz nasıl yaşadınız?
Doğru ya…