NATO’nun IŞİD operasyonu kararı ve izole olan Türkiye

Galler’in başkenti Cardiff’te toplanan NATO zirvesinin gündeminde; Ukrayna ve IŞİD eksenli Ortadoğu’daki politik gelişmeler bulunuyordu. Ukrayna sorunu gündemde bulunmakla birlikte dikkatler esasen Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesine yönelik askeri ve politik stratejilere çevrildi.

Küresel güçlerin uluslar arası alandaki saldırıların organize eden NATO, Ortadoğu’da yeni bir savaşın ön hazırlıklarını yapıyor. Küresel güçler tarafından yönlendirilen ve özellikle Irak, Suriye ve Kürdistan coğrafyasını kan gölüne çeviren IŞİD’e karşı yeni bir askeri harekâtın yapılması, Ortadoğu’nun küresel sermayenin kontrol altına alınmasının önemli halklarından biri olarak görülüyor.

IŞİD’in tasfiyesini içerek askeri saldırının birçok yönde analiz edilmesi, Ortadoğu’nun geleceği bakımından bize bir fikir verebilir. Bu bakımdan mesele IŞİD’in gelişmesini doğrudan veya dolaylı olarak destekleyen ve katliamlarına sessiz kalan devletlerin bugün askeri olarak tasfiye etmeye karar vermiş olmaları, IŞİD’den kurtulmaktan çok, bölgedeki siyasal sistemlerin yeniden düzenlenmesiyle ilgilidir. IŞİD’in tasfiyesi için bu kadar güce gerek olmadığını, bu kaos hareketinin yapısı hakkında bilgi sahibi olanlar bilir.

IŞİD gibi kaos yaratmakla görevlendirilmiş bir harekete yönelik yapılacak olan askeri saldırının önderliğini üslenen ABD dışında İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Danimarka, Polonya, Kanada ve Avustralya yer alıyor. ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel tarafından “çekirdek grup” olarak adlandırılan saldırı merkezi, “ileride daha geniş ve kapsamlı bir grubun oluşturulmasını” sağlayacağına dikkat çekti. Böylelikle hem Rusya ve Çin’in, hem de körfez devletlerinin küresel ittifaka katılması sağlanacak.
IŞİD’in Tasfiyesi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Kararıdır:

Küresel sistemin iki gücü ABD ve AB, Ortadoğu’da yeni bir hamle yaparak, güç ilişkilerinde etkili olmak istemelerine rağmen Rusya’nın çok önemli bir etkisi olduğu ve hatta radikal İslamcı Hareketlere yönelik tasfiye planının esasen Putin tarafından önerildiği biliniyor. Ukrayna meselesi nedeniyle AB ve ABD ikilisinin Rusya ile aralarında ciddi bir sorun oluşmuş olsa da, Irak ve Suriye’de Radikal İslamcı Hareketlere karşı aynı politik perspektife sahip bulunuyorlar. Rusya’nın başından beri Suriye’de İslamcı örgütlerle çatışma halindedir ve önemli bir tecrübeye sahiptir.

ABD’nin önderliğinde 10 ülkenin çekirdek grubu oluşturması Rusya ve Çin’in dışlandığı anlamına gelmiyor. Rusya sürecin aktör gücü olarak bölgedeki konumlanışı, NATO eksenli oluşturulan güçlerle bir ittifakı zorunlu hale getirecektir. Putin ve Obama ikilisini buluşturan en önemli ortak noktalarından biri de, Ortadoğu’daki radikal İslamcı örgütlerin tasfiyesidir. Bu konuda stratejik işbirliği içinde oldukları söylenebilir.

Radikal İslamcı Hareketin bölgede güçlenmesi aynı zamanda AB, ABD ve Rusya sınırları içerisinde etkili olmasına yol açacağı ve bu bölgelerde politik kaos yaratacakları biliniyor. Böylesi bir durumun oluşması, bölgesel eksenli şiddetin küresel bir düzeye doğru yayılması korkusu çok daha belirgin olarak hissedilecektir. Bu bakımdan, önce kendileri tarafından desteklenen ve büyütülen bu hareketlerin bir kısmı kontrolden çıkmaya başlayınca bu kez tersten tasfiye edilmesi için yeni operasyonlara başvuruluyor. IŞİD, küresel saldırı güçlerin izlediği politikalar sonucu oluşturulan ve onların bölgedeki politikalarının uygulanması için işlevli kılınan bir kaos hareketidir. İşlevini giderek tamamlamaya başladığı için de tasfiyesi gündeme geldi. Bu operasyonda kaç bin kişinin öldüğünden çok küresel şirketlerin enerji kaynakları üzerindeki çıkarlarının korunması daha önemlidir.

IŞİD Operasyonu Ortadoğu’nun Yeniden Dizayn Edilmesidir

IŞİD tarafından gerçekleştirilen saldırıların en önemli özelliği, İslam dünyasına karşı oluşturulan psikolojik algıdır. Radikal İslamcı Hareketlerin gerçekleştirdiği eylemler İslam’ın uluslararası alanda teşhir edilmesi için sıklıklı kullanıldı. İslami Cihatistler olarak tanıtılan örgütlerin, çocuklar dâhil binlerce insanların boğazını kesmesi, Ezideler ve Aleviler başta olmak üzere azınlıklara karşı toplu katliamlara yönelmesi, kadınların köleler gibi pazarda satılması gibi çağ dışı yöntemler, uluslar arası medya aracılığıyla ‘İslam budur’ algısı oluşturuldu. Öyle ki İslam dünyasında dahi belirgin bir kırılma yaşanıyor. Ortadoğu’ya yeni bir askeri müdahaleye Arap dünyasının sokaklarında dahi pozitif yaklaşılıyor.

Radikal İslamcı hareketlere karşı başlatılan operasyonun kapsamının çok daha genişleterek bütünüyle küresel bir ittifaka dönüştürülmesi, IŞİD’in tasfiye edilmesinin çok ötesinde Ortadoğu’daki siyasal rejimlerin mevcut yapısında bir değişikliği gündeme getirebileceği gibi ortaya çıkacak yeni ittifaklara da politik bir zemin hazırlayacaktır. IŞİD’e yönelik tasarlanan askeri operasyon, Ortadoğu’daki bütün politik ilişkilerin yeniden dizayn edilmesi anlamına geliyor.

Operasyon sonrası körfez bölgesindeki siyasal rejimler kendilerini zorunlu olarak reorganize edeceklerdir. Başta S.Arabistan, Katar, Kuveyt, BAE gibi ülkelerin ‘şeriata dayanan rejimlerinde belirgin bir kırılma ve değişim gündeme gelme olasılığı yüksektir. IŞİD’in devletsel versiyonu olan bu rejimlerin kendisini değişime sokarak küresel sistemin içinde doğrudan çekilmeleri bir bakıma zorunlu hale gelmiş bulunuyor. Irak, Libya ve Mısır’da başlatılan iktidar değişim tarzı Suriye’de devam etmedi. Suriye’nin bir iç savaşla harabeye dönüştürülmesi de küresel güçlerin stratejilerinin bir parçası haline geldi. Böylelikle bütünüyle işlevsizleşmiş bir Esad rejimi bölgesel güç ilişkilerinin dışında kalacaktır.

Bugün ortaya çıkan politik tablonun hedefinde enerji yataklarına hâkim olan yapay Arap devletlerdi bulunuyor. Bunların değişimi Libya ve Mısır’dan farklı olarak, IŞİD’in ortaya çıkarttığı politik kaosun etkisiyle gerçekleştirilecektir. S. Arabistan, bir yıl önce radikal İslamcı örgütlere verdiği desteği kesip özellikle IŞİD’de tehdit olarak gördü. Yakın bir dönemde Katar dahil olmak üzere diğer körfez ülkeleri IŞİD’i ‘terörist’ olarak ilan ederek ABD’nin belirlediği politikaya uyum sağladırlar. Küresel sermaye, bölgedeki stratejik çıkarları izin mevcut rejimlerin yapısında bir kısım değişimleri gündeme getireceklerdir. Şeriat yönetimlerinin revize edilmesi kaçınılmaz olarak gündeme geleceği gibi, esas stratejik plan ise ‘İslam’ın yeniden yorumlamasına ilişkin politikanın ‘devreye konulmasıdır. Bu noktada kilit iki ülke ön plana çıkacaktır; Mısır ve S. Arabistan.

IŞİD Operasyoru Ortadoğu’da Güç İlişkilerinin Yeniden Tanımlayacaktır

IŞİD’e yönelik düşünülen küresel operasyon, bölgesel ilişkileri yeniden belirleyecektir. Daha önce vurguladığımız gibi söz konusu denklemin yeni oyuncuları ön plana çıkacaktır. Bunlardan biri İran’ın olacağı biliniyor. Özellikle Irak ve Suriye’deki etkisi dikkate alındığında İran olmaksızın politik istikrarın sağlanmayacağı çok açıktır. Ayrıca Rusya ve Çin dışında Almanya’nın İran ilişkileri de oldukça önemlidir. ABD’nin yeni Ortadoğu politikasında İran’a önemli bir işlev yüklüyor. Bunun birden olmayacağını da iki taraf biliyor. IŞİD ile mücadelede ortak hareket etmeleri, İran’ın İslamcı örgütlerle mücadelede deney sahibi olması, yakınlaşmayı arttıran bir faktördür. Mısır, Ortadoğu’nun güç ilişkilerinde yeniden hızla ön plana çıkan bir ülke haline getirildi. Özellikle Hamas ve Tel Aviv yönetimi arasındaki arabulucu girişimi bu sürecin önemli bir halkası oldu. Kahire yönetiminin radikal İslamcı örgütlere karşı izlediği oldukça sert politik tavır, hem ABD’nin hem de İsral’in güvenini kazandı. S. Arabistan ise her koşulda kendisin ABD’nin politikalarına en hızlı adapte eden Arap devletidir. ABD olmaksızın bir ay ayakta kalamayacağını bilen Suudi Krallığı, ABD’nin ihtiyaçlarına göre hem yönetiminde değişikliklere gider, hem de İslamcı örgütlere karşı daha fazla önlemler alır. Uluslar arası alanda da önemli bir ekonomik güce ve silah pazarına sahip olan S.Arabistan, Ortadoğu dengelerindeki varlığını koruyacaktır. Ayrıca diğer körfez devletleri üzerinde yarattığı politik etki, bölgesel ilişkilerde kendisi için bir avantaj olarak ön plana çıkıyor. Aralarında önemli politik farklılıklara rağmen İran, Mısır ve S.Arabistan’ın bir başka buluşma noktası da daha çok Selefi kökenli radikal İslamcı örgütlere karşı ortak bir tutum belirlemeleridir. Bu bakımdan NATO merkezli küresel güçlerin IŞİD’e karşı yapacakları askeri operasyona söz konusu ülkeler hem destek vereceklerdir hem de daha sonraki politik ilişkilerde ortak buluşma noktalarını arttıracaklardır.

IŞİD Operasyonu Türkiye’nin Dahası Erdoğan’ın Açmazıdır

NATO toplantısında esasen yalnızlaşan ve sürecin dışında kalan bir Türkiye gerçeği vardı. Erdoğan iç politikadaki dik başlılığının tersine oldukça sessiz ve çekingen bir tavır içerisinde oldu. Dünyanın gündemi IŞİD operasyonu varken, Erdoğan’ın derdi Gülen’in iadesini sağlamak için Obama’da ricada bulundu. Yasadışı telefon dinlemeleri nedeniyle kükreyen Erdoğan, yıllardır Türkiye’yi dinleyen Almanya için Merkel’e ancak sitem edebildi.

Başta ABD ve İngiltere olmak üzere operasyon içinde yer alacak güçler Türkiye’nin önüne bir ödev koyacakları biliniyor. Obama’nın Erdoğan’ın sırtına vurması bir bakıma verilen ödevleri yerine getirmesi için yaptığı bir uyarı olarak anlaşıldı. Erdoğan, toplantının en etkisiz ve yalnız kalan lideri olarak, Türkiye’nin güç ilişkileri içerisinde yer alamayacağını gösterdi. ABD ve AB’nin Türkiye algısı önemli oranda değişti ve özellikle Erdoğan’a yönelik ciddi güvensizlikleri bulunuyor. Erdoğan’ın sırtına yüklenen sorumlulukları yerine getirip getirmemesine göre politik tutum çok daha fazla netleşecektir.

IŞİD’e aktif destek veren iki ülke bulunuyor: Katar ve Türkiye. Katar son açıklamalarıyla desteğini çektiğini ve IŞİD’i ‘terörist’ ilan ettiğini açıkladı. Türkiye ise Rojeva’da Kürtlere karşı aktif olarak desteklediği IŞİD’e karşı açık bir tutum almak istemiyor. Bunun birçok nedeni bulunmakla birlikte birkaç noktaya dikkat çekilebilir. Birinci Türkiye radikal İslamcı militanların geçiş merkezi olarak kullanıldı, bu durumda belli bir gerileme olmakla birlikte halen devam ediyor. İkincisi, Türkiye, Cihat savaşının finans merkezi olarak işlev görüyor. Milyar dolarlar cihatçı güçlere aktarmak için Türkiye bankalarına aktarıldı. Bu aynı zamanda Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sıcak paranın bir kısmını karşılıyor. Üçüncüsü IŞİD ile MİT arasında önemli ilişkiler bulunuyor. MİT, Suriye’deki iç savaşı derinleştirmede aktif görev aldı ve bir bakıma İslami örgütleri yönlendirdi. Ayrıca bütün askeri desteği Türkiye’den karşılayan IŞİD ve El Nusra; Türkiye’nin olası tavrına karşı elindeki belgeleri kamuoyuna açıklayabilir. Böylesi bir olasılı durum Türkiye’nin inkâr ettiği aktif desteğin deşifre olması anlamına gelir. Dördüncüsü Erdoğan içte politikasını daha çok Sünni İslam üzerine kurdu ve toplumda çok açık bir saflaşma yarattı. Hem IŞİD’in hem ülke genelinde örgütlenmesine destek verdi, hem de çok sayıda militanın Suriye’de savaşması için bütün olanakları sundu. Arap ülkelerinde ciddi bir toplumsal desteği olmayan IŞİD’in tersine Türkiye’de belirgin bir taban oluşturmuş durumda. Bu nedenle Türkiye’de eylem yapma potansiyeli olduğu biliniyor ve buna zemin hazırlayan AKP’nin izlemiş olduğu Suriye politikasıdır. Beşincisi, Devlet, Kürt Hareketiyle olasılı bir çatışmalı süreç başladığında, IŞİD ve El Nusra saflarında savaşan Kürt ve Türk kökenli İslamcı militanları devreye koymayı planlıyor. Bir bakıma eskiden Hizbullah militanlarına yaptırdığını bunan sonra IŞİD ve El-Nusra’ya yaptırmayı düşünüyor, Altıncısı, 34 Türk diplomatı IŞİD elinde bulunuyor. Türkiye’nin operasyona destek vermesi, bunların yaşamlarını riske edebilir.

Kürtlere silah verilmesinden oldukça rahatsız olan ve PYD’nin artık uluslar arası güçler karşısındaki konumunun resmileşmesini kabullenemeyen Türkiye aslında IŞİD’e yönelik küresel bir operasyona sıcak bakmıyor. Ayrıca Davutoğlu’nun sıfırlanan Ortadoğu politikası nedeniyle IŞİD ve El Nusra gibi radikal İslamcı örgütlere de ‘terörist’ demiyor. Tersine onlarla birlikte hareket ediyor ve destekliyor.

NATO zirvesinde tartışılan hiçbir soruna yanıt veremeyen Erdoğan, alınan kararların fiilen dışına düştü. IŞİD tasfiyesi için yapılacak operasyonda görev almayacak bir Türkiye’nin ve Erdoğan’ın Ortadoğu’da belirlenen yeni stratejilerin dışında kalacağı kesin. Diplomatik olarak, Türkiye halen müttefik görülmesine rağmen, politik ilişkilerin gerçeği dikkate alındığında bunun böyle olmadığı çok net olarak görülüyor. Bu bakımdan oluşturulmaya çalıştırılan yeni Ortadoğu’da Türkiye’nin yer almaması, fiilen tasfiyesi anlamına gelecektir. Bu bakımdan Erdoğan kendi politik geleceğini dahi korumak istiyorsa, küresel güçlerin önüne koyduğu plana uygun hareket etmek zorunda kalacaktır. İzoleden kurtulmanın başka yolu bulunmuyor.

IŞİD Operasyonu Kürtleri Stratejik Güç Yapacaktır

Bir başka yazının konusu olmakla birlikte birkaç noktanın altını çizmekten yarar var. Birincisi Uluslar arası güçler, Hewleri askeri, politik ve diplomatik olarak destek veriyor. Bu durum Kürdistan Bölge Yönetiminin uluslar arası meşrutiyetini çok daha fazla arttırdı. Peşmerge gücü olmaksızın oluşturacak koalisyon gücü beklenen başarıyı gösteremez. Bu bakımdan Güney askeri güçlerinin elde ettiği başarı aynı zamanda Kürtlerin politik olarak Bağdat’ta daha etkili olması ve özellikle tartışmalı bölgelerin Kürdistan’a dâhil edilmesini sağlayacaktır. İkincisi, Rojeva’da radikal İslamcı örgütlerle tam 2 yıldır aktif savaşan YPG, artık stratejik bir güçtür. Olası bir operasyonun Suriye içerinde devam etmesi için YPG askeri güçlerinin müdahale gücü olarak devreye girmesi demektir. Bir başka ifadeyle YPG’nin İŞID karşısında elde ettiği askeri başarılar, politik olarak Rojeva’nın kabul edilmesi anlamına gelecektir. Üçüncüsü, PKK’nin askeri gücü olan YPG’nin Şengal’de, Maxmur’da Kerkük ve Musul çevresinde IŞİD karşısında gösterdiği başarı, uluslar arası güçlerin önemli oranda dikkatini çekti. ABD, İngiltere, İran gibi ülkelerin YPG ve HPG ile yan yana savaşmak zorunda kalmaları, Ortadoğu’nun politik dengelerinin zorunlu ve kaçınılmaz bir sonucudur. Bu bir tercih olmayıp bir bakıma zorunlu olacaktır. Bu zorunluluk, PKK’nin politik olarak kabul görmesi ve devletsiz bir güç olarak dengelerin içinde söz sahibi olacağını ortaya koyuyor. Bunun en somutlaşmış hali ise Rojeva’daki Demokratik Özerk yapının tanınması ve PKK’nin ‘terör’ listesinde çıkartılmasıdır.

IŞİD operasyonu, Ortadoğu’nun politik istikrarsızlığı içinde dengelerin yeniden oluşturulmasında önemli bir hareket noktası olarak işlev görecektir.

___________________

[email protected]

1608650cookie-checkNATO’nun IŞİD operasyonu kararı ve izole olan Türkiye

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.