İngiltere ve Almanya’nın yeni Kıbrıs stratejisi

23 Ekim 2007 tarihinde T.C. Başbakanı R. T. Erdoğan’ın meslektaşı İngiltere Başbakanı Gordon Brown ile imzaladığı “Türkiye-Birleşik Krallık Stratejik Ortaklık Belgesi 2007/8”de yer alan Kıbrıslı Türkler ile ilgili 3.cü maddenin (tarafımdan yapılan) Türkçe çevirisi aynen “Kıbrıs Türklerine uygulanan izolasyonların sona erdirilmesine yardım etmek ve uluslararası toplumu bu yöndeki çabalarımıza ortak olması yönünde teşvik etmek” şeklindedir ve yoruma gerek bırakmayacak şekilde çok açık ifadelerle kaleme alınmıştır. 


Bu maddeye ilaveten belgedeki diğer maddelerin içinde yer alan “İngiltere, AB ve Kıbrıslı Türkler arasında doğrudan ticari, ekonomik ve kültürel temasların teşviki için BM ve AB çerçevesinde ve ikili düzeyde çalışmak” ve “Kıbrıs Türk makamlarıyla üst düzey temasları sürdürmek” cümleleri de, İngiltere’nin dünyada oluşan yeni koşullar sonrası Kıbrıs ile ilgili politikasının değiştiğine dikkat çekmektedir.


AB’nin diğer lokomotifi olan Almanya’nın son aylar içinde Kıbrıs konusuna gösterdiği yaklaşım, geçmiş yıllarınkinden biraz farklı.


Eski Alman şansölyesi Gerhard Schröder’in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gelecek olması, KKTC’den Almanya’ya giden Parlamenterlerin ve Başbakanın, KKTC’deki politik kimliklerine uygun bir şekilde karşılanmaları, Anmaya Federal Parlamentosunda aklına karar, Almanya’daki eyalet meclislerinin Kıbrıs Türk toplumu ile daha sıkı bir işbirliği içine girmeleri ve Kıbrıs sorununa gösterdikleri yaklaşım, Almanya’nın Kıbrıs konusuna gösterdiği yaklaşımın da değiştiğini ortaya koymaktadır.


Aynı paralelde ufak da olsa benzeri gelişmeler Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu içinde de göze çarpıyor.


AP içinde daha düne kadar yerleri olmayan Kıbrıslı Türk Milletvekillerin kafeteryada telefona en yakın masada otururken, günümüzde kendilerine çalışma odası verilmesi, bazı toplantılarda konuşma yapabilmeleri, AP içinde fotokopi ve benzeri hizmetleri alabilmeleri, görüşlerini yazılı veya sözlü olarak tüm AP milletvekillerine aktarabilmeleri kısa sayılacak bir zaman dilimi içinde gerçekleşmiş yeni gelişmelerdir.  


AP’nin geçen hafta yayınlanan 27 maddelik Türkiye raporunda Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunamamasından dolayı üzüntü duyulduğu belirtilmesi, adadaki her iki taraftan BM sürecine yapıcı yaklaşılması isteği ve Kıbrıs konusunda da “BM çerçevesinde AB Temel ilkeleri üzerine kurulu küresel bir çözüm bulunması” ifadelerinin yer alması ise  Avrupa Birliğinin Kıbrıs konusunda Rumların ayak oyunlarından bıkıp usandığını ve Rumlar tarafından sırtına yüklenmek istenen Kıbrıs sorununa hiç bulaşmadan sorunu BM’ye aktarmak istediğini ortaya koymaktadır.


Avrupa Birliği’nin Kıbrıslı Türklerle siyasi temaslarını güçlendirmeyi hedeflediği ise artık kesin bir politik tanımlama.
     
Türkiye-Birleşik Krallık Stratejik Ortaklık Belgesi içinde 8 Temmuz 2006’da başlatılan  Gambari sürecinin yer almaması ve BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorununa çözüm bulunması konusundaki iyi niyet misyonunun devam etmesi gerektiği şeklinde genel, belirsiz ve kesin olmayan bir tanım kullanılması ise bir tesadüf değil.


Bir kriptoloji uzmanı gibi Stratejik Ortaklık Belgesi ve İngiltere’nin son günlerdeki davranışı analiz edildiğinde, verilen mesajların açıkça Rumlara yönelik olduğu iyice ortaya çıkmaktadır. 


Her ne kadar Kıbrıs Rum yönetimi, İngiliz hükümetinin Kıbrıs konusunda gösterdiği bu değişimi adadaki İngiliz Üslerine gösterdikleri tepkiye bağlasalar da, gerçek bu değil. Adadaki İngiliz üslerinin varlığı, Uluslar arası hukuka göre 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşmalarında taraf olan ve buna ilaveten de 1960 Garanti Antlaşmasında Garantör devletler olarak tanımlanan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında görüşülebilecek ve sonuçlandırılabilecek bir konu. Rumların, adada İngiliz üslerini istememeleri ve İngiltere’yi bu konuda tehdit etmeleri, sadece gülüp geçilebilecek politik bir mizah.     


Bu son gelişmeler Kıbrıslı Rumlara çok güçlü bir mesaj içermektedir. Tabii anlarlarsa veya anlamak isterlerse.


“Gambari sürecini, bitip tükenmeyen bahanelerle ve Kıbrıslı Türklere yönelik hayali suçlamalarla sonu belli olmayan bir sürece sokup, adanın tanınan yegâne hükümeti olmak oyununu ilelebet sürdüremezsiniz” mesajıdır Rumlara gönderilen bu güçlü mesaj.


ABD’nin, BM’nin ve İngiltere’nin bir kez daha Rumların oyununa düşmek gibi bir niyetleri olmadığı kesin. Kıbrıs sorununu çözmek için son kez bir girişim daha yapmaya ve bu sefer Rumlara “Aba altından sopa göstermek” atasözümüze uygun bir davranış içine girmeye niyetliler.


Aba altındaki sopa, Rumlar daha masaya oturmadan Kıbrıslı Türkleri ve adanın kuzeyinde kurdukları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni aşamalı olarak siyaseten yükseltmek şeklinde gerçekleşecek.


Bu yükseltmenin başlangıcını, alt yapısı hazırlanmakta olan “Ticari ilişkiler, KKTC üniversitelerinin Bolonya süreci içine alınması ve Kıbrıslı Türklere Avrupa Parlamentosu’nun kapılarının açılması” oluşturacak.


Hedefleri ise Rumlara bu kez de adada çözüme mani olurlarsa, hem olacakları göstermek hem de 4 Mart 1964 tarihli BM kararı ile Kıbrıs’ın tanınan tek devleti olmak avantajını yitireceklerini hissettirmek.


Kısaca, bu yeni süreçte ya adada taraflar anlaşacak ve çözüm olacak, ya da adada iki ayrı uluslar arası tanınan devlet yaratılacak ve Kıbrıs sorununa elveda denilecek.    


___________________


* Prof. Dr.
 

655900cookie-checkİngiltere ve Almanya’nın yeni Kıbrıs stratejisi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.