İNGİLTERE’DEN… O ‘Afrika’nın Annesi’ydi

Nelson Mandela; “Mücadele benim hayatımdır. Hayatımın sonuna kadar siyahların bağımsızlığı için mücadele edeceğim.” sözleriyle halkı arasında  bayraklaştı. 1970’li yıllardı.
Güney Afrika’nın adı dünya tarihine, ‘Apartheid rejimi’ veya ‘ırkçı Güney Afrika’ olarak kazılıyordu.  Apartheid, ırk ayrımcılığı demektir. Güney Afrika o yıllardaki temel yönetim biçiminden dolayı bu adı almıştı. Irk ayrımına dayalı yönetim halkı üç gruba ayırmıştı. Beyazlar, Melezler, Siyahlar…

Siyahlar uzun yıllar ‘yurtluklar’ denilen “zorunlu iskan bölgeleri”nde yaşamaya mahküm edildi. Aynı yıllar Güney Afrika’da ırkçılığa karşı mücadelenin de yükseldiği dönemdi. Nelson Mandela, ırkçı Beyaz Yönetim tarafın ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış ve özgürlük mücadelesini hapiste yürütüyordu. Güney Afrika’da ırk ayrımcılığına karşı yürütülen mücadelenin bütün dünyada ses getirmesi ve destek bulması üzerine Nelson Mandela’nın adı da tüm dünyada ırk ayrımına karşı mücadele eden siyahların sembolü oldu. İnsanlık dışı ırkçı rejime karşı mücadele içinde, Mandela gibi yüreğini koymuş ve halk arasında onun gibi bayraklaşmış bir kişi daha vardı o yıllarda.

Adı Mandela kadar bilinmese de, mücadelesi onun kadar yoğun olan ve geçtiğimiz günlerde ölümüyle milyonlarca Afrikalı’yı gözyaşlarına boğan bu yürekli kadın Miriam Makeba’ydı. Ya da ‘Mama Africa. ‘ Yani ‘Afrika Anne’….

 Kendi yurtlarında kölelik zincirlerine bağlanan ve tüm yaşamları beyazların keyiflerine göre şekillendiği bir halkın çocuğu olarak 1932 yılında Johannesburg’ta doğan Makeba, yüzlerce yıl renkleri yüzünden kendi ülkesinde ikinci sınıf insan muamelesi gören halkının sesi oldu. 1956 yılında ‘Pata Pata’ şarkısını yazdıktan sonra, 1959’da jazz opera tarzındaki King Kong Müzikali’ndeki başarısıyla dikkat çeken Makeba, ‘Come Back Africa’ isimli belgeseldeki sesiyle kendisini müzik dünyasına kabul ettirdi. Apartheid rejimine karşı olan bu  belgeselde, rol almakla Makeba’nın hayatı da değişti. Makabe artık “devrimci ve tehlikeli” bir rejim karşıtıydı. 1960 yılında annesinin ölümü üzerine ülkesine dönmek istediğinde  Güney Afrika’nın ırkçı yönetimi pasaportunu iptal ederek, ülkeye girmesine engel oldu.

Miriam Makeba artık sadece ırk ayrımcılığına karşı verdiği mücadele ile değil, aynı zamanda müziğiyle de Afrikalı ezilenlerin sesi oluyordu. Afrika müziğini uluslararası arenada icra eden ilk şarkıcı olan ve sürgündeki yıllarında Afrika’nın sesini dünyaya duyurma misyonunu üstlenen Makeba, 1966 yılında “An Evening with Harry Belafonte and Miriam Makeba” albümü ile Grammy ödülü alan ilk Afrikalı sanatçı ünvanını da aldı. Güney Afrika’ya girmesi yasaklanan Makeba, yurt dışındaki yıllarında Pata Pata, The Clinique Song ve Tanzanian Malaika’nın da yer aldığı klasikleşmiş şarkılarını tüm dünyaya seslendirdi. Afrika müziğini, jazz, soul ve popla harmanlayarak,  henüz o yıllarda müzik literatürüne girmemiş olan ‘dünya müziği’ kavramının yerleşmesinde katkıda bulundu. 
Güney Afrika’daki apartheid rejimine karşı mücadele etmeyi sürdüren Makeba,  31 yıl boyunca Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Gine ve Belçika’da sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. 

Miriam Makeba, ancak 1992 yılında dönemin Güney Afrika Cumhurbaşkanı olan  F. W. De Klerk’in yaptığı reformlardan sonra ülkesine dönebildi. 31 yıllık sürgünün ardından ülkesine kavuşan Makeba,  “yeniden dünyaya gelmek gibi birşeydi. Evime gittim ve uzun süre ağladım” diyerek kavuşma heyecanını anlatmıştı.  Yaşadığı olayların kendisini ‘politik sanatçı’ yaptığını belirten Makeba, “evime yıllar boyunca neden gidemediğimi hiçbir zaman anlayamadım. Oysa ben suç işlememiştim” sözleriyle  31 yılın mağduriyetini dile getirdi. Afrika’daki ırkçılığa karşı mücadelenin bayraklarından biri olan Makeba’nın ölümü üzerine Mandela;  “O mücadelenin annesiydi. Sesiyle hem sürgünün hem de Güney Afrika’nın çığlığı oldu….”  diyerek, onun Afrika için ve Afrikalılar için ne anlama geldiğini çok iyi özetledi. Tüm şarkılarını Güney Afrika için, ülkesindeki ırkçılıkla mücadele için söyleyen ve hayatını halkının mücadelesine adayan Afrika Anne, 76 yaşında konser için gittiği İtalya’da Castel Volturno’da konserinin hemen bitiminde hayata gözlerini yumarak, Afrikalı’ların kalbine gömüldü.

650420cookie-checkİNGİLTERE’DEN… O ‘Afrika’nın Annesi’ydi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.