Öğrenci kredi sorunu

Her hafta, bugün ne yazayım diye bilgisayarın başına oturduğumda, sorunlar, ucuz ekmek kuyruğuna hücum eden insanlar gibi kafama üşüşüyor. Ne olurdu, siyasiler sokak kavgası vari tavırlar geliştirmede değil de, toplumları ilerletecek şekilde örnek oluşturucu yönetim sistemi üzerinde ehliyetli olmuş olsalardı! Toplum siyaseten yönetilemediği için kar yumağı gibi biriken sorunlar, günlük, hatta saatlik rahatlatma ya da ileriye yönelik vaatlerle toplumu yumuşatma şeklinde halı altına itilmektedir. Çünkü yaşadığımız gerçeklik çağdaş devlet yönetimi değil, toplum çobanlığıdır.

Her gün yaşadığımız sorunlar yumağına son takılan da, öğrenci kredilerinin zamanla öğrenci üzerinde aşırı yük oluşturması ve bu meseleyi geçiştirmeye yeltenen iktidarın muhalefetin kozunu kaparak son anda geliştirdiği gecekondu varı çözümdür. Aslında olay, ortaya çıkışı ve günümüzdeki görüntüsü ile sermaye ile işbirliği içindeki iktidarın sömürücü davranışının tipik örneğidir. Yanlış başlamış olan her mesele, tüm aşamalarında da yanlış seyreder.

Her şeyden önce kredi yoluyla öğrenciyi borçlandırmak hükümetin alicenap davranışı değil, sermayenin sömürücü tavrıyla işbirliğinin tipik göstergesidir. Meslek yaşamlarında sömürü altında çalışarak sermayeye kâr oluşturacak gençlerin eğitimlerinin gençlere ödetilmesi, sermayenin devlete yıktığı harcamanın devlet tarafından kısmen de olsa bizzat öğrenciye yıkılmasından başka bir şey değildir. Zira sürece baktığımızda, eğitim hizmetinin yarattığı beşeri sermayenin tüm getirisinin ücret olarak öğrenciye değil, önemli bölümünün kâr olarak sermayeye gittiğini görürüz. Eğitimli birey etkin çalışıp maddi sermayenin verimliliğini yükseltirken, ürettiğinin tümünü ücret olarak alamayıp, büyük kısmına kâr adı altında sermaye sahibi el koyar. Kısacası, öğrenci kredisi yüksek kaliteli beşeri sermaye yaratılmasına hizmet ediyorsa, beşeri sermayenin firma kârını yükseltmesi yoluyla, aslında firma karına katkı yapıyor demektir. Peki, eğer durum bu ise, öğrencinin kredilendirilmesi öğrenciye mi, yoksa sermayeye mi avantaj sağlamaktadır? Kapitalist sistemde birçok sömürü mekanizması piyasa ya da kredi gibi araçlarla perdelenerek toplumsal algılama dışına atılır.

Bu durumu bir de şu açıdan ele alalım. Önce yaşamımdan bir örnek vereyim. İki devlet üniversitesinde ders yapmaktayım. Derse başlarken arkadaşlara daima şöyle bir ikazda bulunurum: “Sizin eğitim maliyetinizi ülkenin görece yoksulları ya da düşük gelirli emekçileri finanse ettiğinden, sorumluluğunuzu derinden hissedip, görevinizi hakkıyla yerine getirmek mecburiyetindesiniz.” Gerçekten de durum budur. Kamu üniversiteleri katma bütçeli kuruluşlardır ve bütçeden kaynak alır. Bütçenin finansmanını ise ağırlıklı olarak dar ve orta gelirli vatandaşlar stopaj ve dolaylı vergiler yoluyla yaptığından, kamu üniversitelerinin gelirlerinin yükü de aynı sistemle söz konusu kesim üzerine oturur. Böylesi vahim durum, hemen hemen tüm kamu harcamaları için varittir. Hal böyle olunca, işler o kadar karışmaktadır ki, eğitimin özelleştirilmesi nerede ise haklılık kazanabilmektedir. Şöyle ki, eğitim hizmetlerinin kamusal finansman yükü ağırlıklı olarak dar ve orta gelir grupları üzerine düşüyorsa, eğitimin kamusal finansmanında varsıl ailelerin çocuklarının da eğitim hizmetinden bedava yararlanması sosyal devlet ilkesini bir taraf bırakalım, gelir dağılımında dahi bozucu etki oluşturur.

Konumuza dönecek olursak, özellikle perişan ekonomi koşulunda seçim dayatmaları yapılırken ne yaptığının pek farkında olmadan dört bir yanda açılan deliklere her gün bir başka yama yapma peşinde seğirten iktidarın, sermayenin yanında rol alarak eğitim kredisini bursa dönüştürmesi beklenemezdi, ancak bu denli cahilce bir karar alması da beklenmemeliydi! Peki, kredi borçlarını şimdiden sonra ödeyecekler biraz rahatladı da, ödemiş olanlar bu hükümete inanarak, bağlılığını sürdürebilir mi? Onlar da bir bardak su içsinler. Vergi afları da bu türlü haksızlıklara sebep olmuyor mu? Hele de varlık barışı ya da Tahkim Komisyon kararları yoluyla kodamanların anında ne denli yüksek miktarda servet edindiğini düşünmek dahi istemiyorum.

Beşeri sermaye oluşturmanın sonucu sermaye verimliliğinin artışı olarak düşünüldüğünde, emek üretim hizmeti olan eğitimin bedava olması ve vergi yükünün toplumda adil ya da hiç değilse hakkaniyetli dağılması gerektiği savunulmalıdır. Gerçek sosyal demokrasi ancak vergi sisteminin adil olduğu koşulda uygulanabilir. Ne var ki, giderek çürüyen kapitalizmde vergi adaleti de çürüdüğünden, sosyal demokrasi diye halklara yutturulan sistemde, gelir dağılımı farklı gelir grupları arasında değil, aynı gelir grubu içinde gerçekleşir. Ancak, şunu çok net bilmeliyiz ki, her sistemde oluşan iktisadi ya da hukuksal yapılanmalar rastlantısal değil, sistem ideolojisi olarak tanımlanan güçlü sermaye kesimi ideolojisi doğrultusunda şekillenir. Sistem irdelenmeden salt yapılar üzerinde durulduğunda, eleştiri görüntüsünde aslında sistem korunmuş olmaktadır.

İktidar, seçime giderken topluma mavi boncuk dağıtma politikası güdeceğinden ve bu politikanın ucu da görülmüşken, öğrenci kredilerini, geçmişe dönük olarak bursa dönüştürebilir mi? Kesinlikle hayır, çünkü kapitalist iktidar kapitalizmin temel uygulamalarını duruma göre gevşetebilir, fakat ideolojinin özünün tahribine asla tevessül etmez, edemez! Fotoğraf (Zam eylemi): Volkan Pekal/Evrensel

2624080cookie-checkÖğrenci kredi sorunu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.