Papa’ya papara böyle olur…

Zamanın güdümlü kutuplaşmaları hoşgörü zeminlerini azalttıkça değer kazanan multi-kültürel ahengin ve çok renkliliğin, çağlar boyunca sırtta taşınmasıdır bu… Bazen insanlığa örnek olan din uzlaşmalarına, bazen de insanlığı utandıran din çatışmalara tanık olmuştur, tarihi evrim sürecinde bu kadim şehrimiz… Haçlı seferlerinin vurduğu, hatta Papa’nın Katolik askerlerinin, din kardeşleri olan Ortadokslara bile soykırım uyguladığı yerdir… Oysa Fatih’in ilk işi , kilisenin engizisyon devrinde, İstanbul’da din serbestisti uygulamak olmuştur… Yeni bir çağ açması gereken esas olay İstanbul’un fethinden önce, bu vizyon ve hoşgörüdür… Günümüzden kıyasla flash back yapılsa, bu olayın ne kadar değerli bir erdem olduğu net olarak açığa çıkardı…


Osmanlı’nın olumsuz miraslarının her yönden çok ceremesini çeken ve çoğu komşusuyla hala daha bu yüzden barışçıl ilişkiler kuramayan Türkiye, 23 yaşındaki bir liderin bu geniş dünya görüşü ve uygar uygulaması boyutunda dahi, çok dinli barışçıl bir yapıyı asırlarca barındıran özelliğini uluslararası platformlarda asla yeterince ön plana çıkarıp ta kendi lehine kullanamamıştır… Duyuramamıştır bile… Çünkü bunu dünyaya duyurmak dinci tabandan beslenen hükümetler için oy kaybıdır… Ama bu boşluğu yakalayan bizim bağnazlar, Fatih’e halife muamelesi yaparak kendilerine maletmişlerdir… Oysa halifeliği Fatih’in üçüncü kuşaktan torunu Yavuz getirmiştir bu topraklara… Bunun anlam değiştirip hilafete dönüşmesi ise gerileme devrine tekabül eder, devrin adı ile müsemma… Bugün birbirleriyle savaşan dinler, asırlarca birbirleri ile hoşgörü, saygı ve iletişim içinde yaşatılmışlar ve farklı dinlere mensup aileler kardeşçe komşuluklar yapmışlardır İstanbul’da gönül rahatlığıyla… Ta ki Ayasofya’ya minareler yapan zihniyetler filizlenene kadar…


Medeniyetler ittifakına ve kültürel uzlaşmaya sembolik bir örnek olarak, camide çan çalmanın da, kilisede ezan okumanın da tanrı katında bir sakıncası olacağını sanmıyorum… Birleştirici amaçlarla, insanları eğitmek için dinleri yeryüzüne gönderen tanrının hoşuna gider, kullarının didişmek yerine, uzlaşması… Müslümanların ahlak, hristiyanların sanat, musevilerin ticaret aşıladığı o kadim zamanlar, dünya başkenti olduğu, en parlak devridir İstanbul’un…  Bu sentez gücün sırtında yükselmiştir Osmanlı, Yavuz’un Mısır seferinin tesirleri yayılana kadar…


Şimdi bu ülke, Avrupa’nın göbeğindeki antilaik din devleti Vatikan’ın Papa’sını ağırlama sürecinde… Tüm dünya medyasının önünde ön plana çıkarılması gereken ve dünyaya multimedya imkanlarıyla nakşedilmesi gereken mesaj, İstanbul’un bu tarihi birleştirici rolünü doğru nakledip, ordan yola çıkarak, kültürlerarası ittifaka göstermelik değil, gerçek anlamda sahip çıkabilme likayatine haiz olduğumuzu vurgulamaktır, hala daha haçlı zihniyetinde kalmış tahrikçi dar kafalara…


Papa’nın ziyareti vesilesi ile imajımızın tuzağa düşürülmesine müsaade etmemeliyiz, dinci görünümlü sert olaylara sebebiyet vererek… Ayasofya’da geçenlerde yapılan türden ucuz hamaset gösterilerine tevessül etmek yerine, İslamın Mevlana misali engin hoşgörüsündeki değerleri tanıtabilmeliyiz bizi tanımayan dünyaya, hem de Müslüman dünyası adına… O kadar değerlidir ki, müslümanlığın kucak açan yanı bugünün dünyası için… Ve öylesine bir derstir ki bunu yapabilmek, kendilerini medeni sanan ayrımcı,  kutupçu batı dünyasına…  “ Her müslüman terorist değildir, ama her terorist müslümandır… “  diyen tetikçi, güdük Baltık ülkelerine,  barbar Vikinglerin genini taşıyan soğuk devletlere ve bu güzelim dini istismar ederek kanlı işgallerine alet eden emperyalist ülkelere atılacak en güzel şamardır, İslam’ın böylesine güzel yönlerini öne çıkarabilecek becerilere imza atabilmek…


Bütün dünyanın negatif bir olay bekleyerek gözlem altına alacağı Türkiye’de, bu kontra tarihi fırsatı  mevcut hükümetimiz değerlendirebilir mi? O sırada ülkede olmayarak bunu yapmak zor… Ne şiş yansın ne kebap diyen dar ufuklarla zor… Ya tabanım ne derse tabansızlığını yaparak zor… Kişilikli bir tavrı, planlı olarak hazırlamak yerine, reddedilecek bir suni görüşme talebine gurur kırıcı cevap alan acemi dışişleri politikası ile zor… Görev Sezer’e bırakılıyor… Ve aklıselim halka… Ve lütfen, artık uluslararası bir güç olma noktasına gelmiş olan medyamıza… Bu sacayağın gücü, hükümetten daha sağlam…


Almanya’nın nazi geçmişinde, Hitlerci kimliği ile savaşan 16ıncı Benedict, Türk düşmanı ırkçı bir şahinken, Papa’lık makamında da hidayete erememiş bir yobaz olduğunu  her hareketi ile belli ederken, ona her şeye rağmen, burada mesafeli ama çarpıcı bir din hoşgörüsü ile cevap verilebilse, işte o zaman medeniyetler ittifakının mimarı oluruz… Barış dünyasına köprü oluruz… Ve bunu, bizi dışlama potansiyeli olan tüm batılı güçlere ve hristiyan klüplerine karşı kullanarak, buzları eritebilecek ışık  ve sıcaklık yayabiliriz etrafımıza… Deplasmanda gol atmak için gelen Papa’yı gole boğup, haçlı seferleri için asırlarca Anadolu’ya gelen askerleri gibi eli boş göndeririz…


Londra’da yaşadığım bir olayı unutamam… Chelsea ile Galatasaray oynuyordu… İngiliz trübünlerinden, Türk tribünlerini tahrik etmek için Yunan bayrağı açıldı ve bize doğru sallandı… O anda söz birliği etmişçesine, binlerce Türk’ün ayağa kalkarak alkışlaması holiganlara en güzel şamardı… Apar topar topladılar bayrağı ve pıstılar…


Muhterem olmayan adama gösterilecek muamele sürecinde, küçük hesaplarla değil, çağı değiştirmese de çağa damga vurabilecek büyük hesaplarla ve batıya batıca cevap vererek kullanmalıyız aklıselimi… Hükümet olarak olamasa da, ülke olarak ve halk olarak…


 

694500cookie-checkPapa’ya papara böyle olur…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.