Parayı veren kulesini diker

Bu sabah, adresime gönderilmiş fakat üzerinde ismimin yazmadığı bir zarf içinde bir mektup aldım. Bu tür mektuplar arada bir herkese gelir. Genellikle, belediye ya da bir bakanlığın bilgilendirme veya uyarısı, en kötü ihtimalle de reklam amaçlı olacağı bilindiğinden çoğunlukla daha açılmadan atılır. Açılsa bile başlığına bakıldıktan sonra geri dönüşüm sepetine bırakılır.

Bu zarfın içinde, A4 boyutunda parlak ve kuşe kağıda basılmış, bir yüzünde, kafese benzer çelik bir konstrüksiyonla, ortasına bir dev eliyle düğüm atılmışcasına inşa edilmiş devasa bir kulenin bilgisayarda yapılmış temsili bir resmi; diğer yüzünde ise, “The ArcelorMittal Orbit” başlıklı, ‘Sayın yerel ikametgah sahibi’ hitabıyla başlayan bir mektup çıktı.

2012 Londra Olimpiyat alanının ortasına dikilmek üzere planlanan, Anish Kapoor’un tasarladığı, 115 metre yüksekliğinde çelik bir konstrüksiyondan oluşacak, ArcelorMittal Orbit (1) adı verilen kule projesini tanıtan ve olimpiyat alanına yakın oturduğum için, kamusal alana dikilecek bu eserle ilgili görüşlerimi almak üzere gönderilmiş bir mektuptu. Elbette sadece bana gönderilmemişti. Bu sabah yörede oturan herkesin bu mektuptan bir adet aldığına eminim.

İngiltere’de, herhangi bir anıt, kamu binası veya kamu sanat projesi, hatta lokal bir süpermarketin inşası bile gündeme geldiğinde, projenin onaylanması için yöre halkının görüş ve önerileri alınır. Verilen süre içinde söz konusu projeye ciddi ve kayda değer bir karşı çıkış görülmezse, onaylanır ve inşaat başlar. Mektupta da, proje plan başvurusunun Mayıs sonunda olimpiyat komitesine sunulacağı bildiriliyordu.

Bu uygulamaya rağmen sıradan insanların, özellikle büyük projelerde ne kadar söz hakkı var; varsa bile gerçekten etkileme gücü var mı, gibi sorular, haklı sorulardır. Yine de, İngiltere’de göreceli de olsa, kamu oyunun bu konularda bir yaptırım gücü olduğunu söyleyebilirim. Örneğin, Şubat ayında gündeme gelen ve halk arasında “Türban Kapısı” (2) olarak adlandırılan kamu sanatı projesi yoğun tepkiler sonucu askıya alınmıştı.

İngiltere ve Türkiye’deki resmi kurumların bu tür konularda aldıkları kararlar üzerinde kamu oyunun etkilerini karşılaştırırsak büyük fark görülebilir. Her şeyden önce bu, Türkiye’deki halkın duyarsızlığından değil, var olan duyarlılığın etkili olabilmesi için gerekli yasa ve koşulların olmamasındandır. Bu günlerde yıkılması planlanan İstanbul’daki tarihi Emek Sineması tatışmaları örneğinde olduğu gibi. Şüphesiz bu sadece, Emek Sineması’nın “yağlı koltukları”nı, -hatta mümkünse tüm sinemaları- yumuşak yeşil halılarla değiştirme düşleri kuran bir hükümetin varlığıyla da ilgili değildir. Sorun, verilen özgürlüğün veya yürürlüğe giren yasanın verdiği hakların, bireyler tarafından kullanabilmesinin ön koşullarının yaratılmasıdır. Bu açıdan İngiltere’de de boşluklar vardır. Örneğin, lokal bir sanat projesi, yöre halkı tarafından durdurulabilmesine rağmen, aynı prosödüre bağlı, dev bir Tesco süpermarket inşaatına engel olmak aynı şekilde kolay olmayabilir.

Kamunun yaptırım gücü, kendi kararlılığı yanında, projelerin ardındaki isimlerin politik güçlerine de bağlıdır. Bu anlamda, proje sahibinin sahip olduğu güçle, projelerin kamu oyu tarafından istendiğinde durdurulabilmesi arasında genellikle ters bir orantı vardır.

Benim mektuba dönersek; olimpiyat alanına dikilecek olan kule projesi, İngiltere’de şimdiye kadar yapılan en pahalı ve en büyük kamu sanatı projesidir. 19.1 milyon sterline malolacak olan bu kulenin sponsoru, zenginler sıralamasında Avrupa’da birinci, dünyada beşinci olan çelik tüccarı milyarder Lakshmi Mittal olduğu açıklandı. Kulenin yapılacağı çelikler Mittal’in fabrikalarında üretileceği gibi, bütçenin 16 milyonluk kısmını da onun ödeyeceği belli oldu.

Bu bilgilerden sonra, ilk duyduğunuzda Latince bir yer adı, mitolojik bir kahraman veya Hint tanrılarından birini çağrıştıran “ArcelorMittal Orbit” (ArcelorMittal Yörüngesi) adı biraz daha fazla merak uyandırıyor. Aslında kulenin adı, ne böyle masalımsı bir kahramana, ne de tarihsel bir olaya dayanıyor. Biraz google’layıp yaklaştığınızda gerçeğin çok daha sarih ve soğuk olduğunu görüyorsunuz.

İlk önce ‘Arcelor’ ön ekine bakalım. İlk hece olan ‘Ar’, Lüksemburg’un en büyük çelik üreticisi olan ve geçmişi 19. yüzyıla kadar dayanan Arbed şirketinden geliyor. Ondan sonraki ‘cel’, İspanyol çelik devi Aceralia’dan geliyor. Sondaki ‘or’ ise, 1948 yılında iki büyük çelik fabrikasının birleşmesinden oluşan Fransız çelik devi Usinor’dan alınmış. Bu hecelerin bir araya gelmesi ise, Londra’daki kulemizin vaftizinden çok önce, 2001 yılında gündeme gelmiş. Arbed, Aceralia ve Usinor şirketleri birleşerek Avrupanın en büyük çelik üreticisi olmuş. Lakshmi Mittal ise, 2006 yılında büyük oranda hisse senetlerini satın alarak şirketin başına geçiyor.

ArcelorMittal’ın bugün 60 ayrı ülkede 250 bin işçisi var ve dünya çelik üretiminin yüzde 8’ini karşılıyor. Lakshmi Mittal Hindistan vatandaşı, Britanya’da çelik üretmiyor ve Antil adalarına kayıtlı (yani, minimum vergi ödediği off-shore adalardan birine) ama nedense Londra’da yaşıyor. Böyle bir projeyi destekleme kararını ise, Londra Belediye Başkanı Boris Johnson’un kendisini ikna etmesiyle almış. Johnson’un ifadesine göre, Ocak 2009’da Davos’da toplantılara ara verildiğinde Lakshmi’yle tuvalette karşılaşmışlar. O, yan yana, ayakta dururken bakışların tavanda kalmasına dikkat edildiği anda açmış konuyu bizim Boris. Ve 45 saniye sonra, silkelenip, eller yıkandıktan sonra tuvaletin kapısından çıkarlarken karar verilmiş.

Zenginlerin sanat projelerine para ayırmalarına bir itirazım yok, ama insan, her sabah perdelerini açtığında ilk gördüğü nesnenin ne olacağı konusunda söz sahibi olmak istiyor. Özellikle, o nesnenin adının ne olacağı konusunda. Ayrıca, amatörlük ve insani değerlerin merkezinde olması gereken olimpiyat oyunlarının tam ortasında ulus-ötesi bir tekelin adıyla anılan 115 metrelik bir kule ne kadar olimpiyat ruhuna uyuyor, tartışılması gereken diğer bir nokta.

Aslında değişen ne var ki, denebilir. 1996 Atlanta Olimpiyatları “yeni kurallar” getirmişti antik çağlardan gelen oyunlara. Sembolik olarak Yunanistan’dan taşınan meşalenin Atlanta’ya kadar geçtiği her bir kilometreyi reklam karşılığında satmıştı Atlanta olimpiyat komitesi.

Eskiden de kamusal alanlarda dikilen bu tür yapıtlara bir kral veya kraliçenin ismi verilirdi. Londra’daki bir dizi anıt eser veya müze gibi. Öyleyse değişen bir şey yok; parayı veren kulesini dikiyor. Ha, monarşinin başı, ha ulus-ötesi tekel ceo’su, ne farkeder.! Hatta, bu günlerde moda olduğu şekilde liberal bir perspektiften bakarsak, bir yapıtın sadece genetik bağı nedeniyle bir kraliyet üyesinin adıyla anılmasındansa, çalışarak zengin olmuş birinin adıyla anılmasının daha demokratik olduğu bile idda edilebilir.

Siyaset sularına girmişken yine bu kıyıdan bakarsak, ArcelorMittal Orbit, Vladimir Tatlin’in Üçüncü Enternasyonal için 1920 yılında tasarladığı, fakat hiç bir zaman inşa edilmeyen çelik kulesini hatırlatıyor. (3) Spiral bir şekilde göğe yükselen Tatlin’in kulesi, Moderniteyi, toplumsal gelişimi sembolize ediyordu. ArcelorMittal Orbit, sanki onun, bir devin elinde buruşturulmuş ve yere bırakılmış hali. Tatlin kulesinin ideolojik bir mesajı vardı, Kapoor’un tasarladığı kulenin de var. Tatlin, bir sınıf adına yapılan devrimin anısına tasarlamıştı o kuleyi; Kapoor da, belki de gelecekte dünyanın en büyük reklam kulesi olarak tarihe geçecek ulus-ötesi bir tekelin başındaki elite.
_____________________

(1) ArcelorMittal Orbit : http://cache.gawkerassets.com/assets/images/4/2010/03/500x_dzn_sq_arcelormittal-orbit-lr.jpg
(2) Londra’da ‘Türban Kapısı’ krizi
https://acikgazete.com/ingiltere/2010/02/19/londra-da-turban-kapisi-krizi.htm?aid=33794
(3) Vladimir Tatlin’in kule tasarımı :
http://atomikaztex.files.wordpress.com/2010/01/tatlin-1.jpg

İLGİLİ FOTOĞRAFLAR İÇİN LİNKLER:
http://cache.gawkerassets.com/assets/images/4/2010/03/500x_dzn_sq_arcelormittal-orbit-lr.jpg
http://atomikaztex.files.wordpress.com/2010/01/tatlin-1.jpg

1632810cookie-checkParayı veren kulesini diker

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.