adeta proje salgınına yakalanmışçasına AB fonlarının kapılarını aşındırdılar.
Eskiden kırtasiyeci dükkanlarının vitrinlerine tecrübeli üniversite öğrencileri tarafından “ tez yazılır” gibi ilanlar asılırdı. Son beş yılın proje çılgınlığı öyle bir boyuta ulaştı ki; Antalya’da bir dükkanın vitrininde gördüğüm “ AB fonları için proje hazırlanır” ilanı işin geldiği boyutu gösteriyordu.
Yine Güney kıyılarımızdaki ilçelerden birinde görev yapan kaymakam dostumuz, kendisine her gün uzatılan proje dosyalarından yorulduğundan yakınırken, birbirinin neredeyse kopyası niteliğinde olan projelerin içinden çıkamadığını dile getiriyordu.
İnternet çağında, arama motorlarının olanaklarıyla elde edilen ve elden ele dolaşan projeler arasında nedense işsizlik, yoksulluk, sosyal adalet, ekmek, bölüşmek gibi cümlelere pek rastlamıyorduk. Neyse ki, son birkaç yıldır duyduğum en anlamlı imece usulü girişimlerden biri olan Aksu Ekoloji Yüksekokulu projesi, bu konudaki kaygılarımı giderdi. Proje, yöntemi ve içeriğiyle kendi toprağına, kendi değerlerine sımsıkı sarılan birkaç gönüllünün hayata geçirdiği önemli bir gelişme olarak bölgedeki umutları hızla yükseltiyor.
Toroslar’da bir bölge düşünün; binlerce yıldır kirletilmemiş doğası, yüzlerce bitki ve canlı türü, onlarca mağara, yirmiye yakın yaylası ve bu yaylaların bir çoğunda yaz boyunca dolanan yılkı atları… Bozulmamış muhteşem bir ekoklima sisteminin içinde yetiştirilen ve neredeyse Hititler’den bu yana aynı teknikle üretilen sebze ve meyveler.
Biraz masal gibi geliyor ama sözünü ettiğim bölge Isparta’nın ünlü Anamas Dağlarının eteğinde bulunan ve tam bir sular ülkesi olan Aksu ilçesi. Kızıldağ, Kovada ve Beyşehir Milli Parklarının tam ortasında yer alan ve saydığımız tüm doğal değerlerinden yeterince yararlanamayan, bu değerlerini ekonomik girdiye dönüştüremeyen ilçede son yirmi yıldır süregelen göçle birlikte bütün umutlar da tükenmiş. Ta ki genç bir bilim adamının Kırsal Yoksulluk konusunda hazırladığı doktora tezine Aksu’yu çalışma alanı olarak seçmesine kadar.
Süleyman Demirel Üniversitesi İ.İ.B.F Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İsmail Gökdayı, iki yıl boyunca alan çalışması yaptığı Aksu ve köylerindeki çıplak gerçeklerle karşılaştığında, çalışması sırasında edindiği bilgi birikimini bölgenin makus talihini değiştirmeye yönelik bir projeyle değerlendirmeye karar verir; bölgenin doğal zenginliğini dönüştürecek bir fakülte kurmak. Köy muhtarları, çobanlar, ilçenin toplum önderleri ve tüm siyasi parti temsilcileriyle onlarca görüşme ve tartışmadan sonra proje şekillenir ve benzeri ilçelere göre tek avantajı doğal zenginliği olan Aksu’da geçtiğimiz ay Türkiye’nin ilk Ekoloji Yüksekokulunun temelleri atılır.
Geçtiğimiz hafta projesini kendi ağzından dinleme olanağı bulduğumuz İsmail Gökdayı, Yüksekokulun iki yıl içinde öğrenci kabul etmeye başlayacağını anlatırken, yirmi yıllık hedeflerini de büyük bir heyecanla aktarıyordu. Yöre halkı projeye öylesine sahip çıkmış ki, kimi yetiştirdiği ürününü getiriyor, kimi küçük de olsa maddi destek sağlıyor, kimi de işgücüyle okul inşaatına katkıda bulunuyor. Aksulular yıllardır süregelen unutulmuşluğun ve ihmal edilmişliğin cenderesinden bölgelerinin kaynaklarına sahip çıkarak kurtulabilecekleri fikrinin etrafında bütünleşmişler.
Yoksulluğun bir kader olmadığını haykıran ve “unutulan ötekileri” hatırlayarak, onların umutlu düşler kurmalarını sağlayan İsmail Gökdayı’ya ve dağlarında yılkı atları koşturan bütün Aksu halkına bütün bu çabaları için binlerce kez şükran!