Robinson Crusoe yeldeğirmeninde ısrar ediyor

Kendi adası değil mi, Robinson Crusoe özel mülkü saydığı toprağında dilediğini yapar!
Kölesi Cuma dışında ona ne karışan olur, ne görüşen; zaten o Cuma’ya da kulak asmaz…
Robinson canı isterse, adasına yeldeğirmeni de diker, baraj bile yapar…
Adaya suzişli maceralardan sonra bir kez adım atmış, orayı İngiliz toprağı yapmıştır.
ABD’nin Hawaii olarak bilinen Pasifik Okyanusu’ndaki adalar üzerinde yerleşik 50.eyaletindeki bir ada, Lanai adasının tapusuna yüzde 99 miktarıyla sahip olan bir Amerikan bilgisayar şirketi, şimdi orada rüzgâr pervaneleri dikmek, elde edeceği enerjiyi turizm eyaleti olarak geleceği parlak Hawaii’nin öteki adalarındaki otellere satmayı istemektedir.
Buraya kadar tuhaf bir durum söz konusu değildir: Oracle adlı ünlü bilgisayar şirketi, kapitalizmin kârı bulduğun yerde dilediğini yap anlayışı gereği rüzgârdan parayı elde etmeye kararlıdır. Fakat, Lanai adasının Robinson’u olan Oracle’ın köleleri, Cuma’ları bir değildir ki susturabilsin!
363 km.kare genişliğindeki Lanai’de 3 bin 135 kişi yaşamaktadır; barındıkları evlerin tapusu yoktur. Tapu Oracle’ın elindedir. Ada tapusunun yüzde 1 kadarı Amerikan resmî dairelerine aittir, bazıları da birkaç hatırı sayılır zenginin elindedir; onlar Cuma’lardan sayılmaz…
Oracle’ın ¨Burası havadar bir yere benziyor, haydi rüzgâr gülü dikelim!¨ diye karar alması üzerine adanın Cuma’ları olan emekçi halkı bundan rahatsız olmuştur. Zira adaya dikilecek yel değirmenleri yüzünden geceliğine bin beşyüz Dolar ödenen süper lüks odalarıyla meşhur otellere turist gelmeyecek, oteller kapanacağından buralarda garson, temizlikçi, çamaşırcı, oda müstahdemi olup çalışan 3 bin kişi işsiz kalacaktır.
Onların bu sıkıntısı Oracle’ı hiç mi hiç ilgilendirmez, Cuma önemli değildir, kâr önemlidir. Marks’ın dediği gibi, kapitalist gölgesinden para kazanamadığı ağacı keser, Oracle da ada halkını düşünecek değildir, buyursunlar başka yerlere gitsinler deyiverir.
Lanai adasını, geçen yüzyılın başında bir çiftçiden yok pahasına satın alan Amerikalı işadamı James Dole, ki dünyaca ünlü Dole gıda maddeleri karteline sahip olmuştur, burada ananas üretimine el atmış, adayı ağaçlandırmıştır.
Dole’un bu girişimiyle Lanai dünyanın en büyük ananas adası diye ansiklopedilerde yer almıştı. Ananastan kâr elde etmenin de bir haddi hududu vardır, ananas yerine turistlerin parasına göz dikilince ağaçlar birer ikişer sökülür, oralara oteller dikilir.
Böylece 1980 başlarından sonra Lanai, yeme de yanında yat biçiminde özel servis yapılan, geceliği bin Dolarlık odalarıyla meşhur turizm adası olur.
Adanın iştah açan bu işlerine, ABD kökenli Oracle firması göz dikmiş, alıcı olmuştur.
Geçen yıl başına kadar kapalı kapılar ardında süren uzun görüşmelerin ardından, ¨Siz deyin milyar milyar Dolar, biz diyelim o da bir şey mi, daha fazladır, fazla!¨ denilecek para karşılığında tapu el değiştirir.
Lanai’nin Robinson’u olan Oracle bir hava limanına, itfaiye-ambulans gibi önemli taşıtlar dışında aracı bulunmadığından üç adet kısa karayoluna, bir de iskeleye sahip adayı alır almaz yelden para kazanmak projesini hemen duyuracaktır.
İşte o günden beri Lanai’de huzursuzluk sürüyor, otellerde çalışan Cuma’lar yer yer pasif direnişe geçiyor, Oracle’ı ve yöneticisi olan Larry Ellison adlı CEO’yu Ortaçağın feodal beyleri gibi davranmakla suçluyor, ama bunlara kulak asan bulunmuyor. Çevreciler-Yeşiller böyle durumlarda hemen ortaya çıkarlar, lakin burada söz konusu temiz enerji olunca onlar iki arada bir derede duruyor, iki cami arasında bînamaz gibi kalıp aşağısı sakal, yukarısı bıyık misali ne diyeceklerini kestiremiyor. Bu harıla gürüle arasında, Oracle’ın bu yıl, ilk aşamada 50 kadar yel değirmenini dikeceği, gelecek yıllarda adayı yüzü sivilce basmış ergen gibi direklerle donatacağı haberi rivayetlerle süslenerek ortalıkta dolaşıyor. Bizim de gazeteci olarak yolumuz Lanai’nin biraz uzağından dolaşıp, zaten bin beş yüz Dolarlık odaların kapı tokmağına dahi el uzatmamız hayal olacağından, olan biteni de Hawaii’deki söylentilerden ve basından öğrenmek dışında ¨haber mahalinde tetkik yapan hususi muhabir¨ diye imzayı basmamız söz konusu olamaz. Fakat zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış deyişine yakışır biçimde haberi size yetiştiriveririz ki zaten gazeteci dediğiniz çenesi yorgun meraklıdan başkası hiç değildir sözünü haklı çıkartırız.

______________

* Bu yazı Cumhuriyet’te de yayınlandı

1592900cookie-checkRobinson Crusoe yeldeğirmeninde ısrar ediyor

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.