İrtica

MHP denince nedense kafam karışır.
Kafa karışıklığı yaratır bu partinin programları, seçim konuşmaları ve ülkeyi yönetim biçim modelleri.
Belki takıntı bu.
Ama bazı duygular var ki insanı yanıltsa da takıntı halinde sürüp gider.
Konuyu biraz daha açıp 1960’lara gitmem gerek.
Büyük başbuğ rahmetli Alpaslan Türkeş’in adının duyulduğu yıllara.
Türkeş, 1960 İhtilalin güçlü albayı.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve parlamentodaki Demokrat Parti’nin tüm milletvekillerinin toparlanıp hapse atıldıkları, demokrasiye son verilen günler. Radyodan davudi sesiyle askerlerin ülke yönetimine el koyduklarını açıklayarak adını ilk kez duyuran güçlü albay Türkeş.
Ama darbe teşebbüsleri henüz bitmiş değil.
Talat Aydemir ve arkadaşlarının karşı darbe teşebbüsü. Teşebbüsün kanlı biçimde bastırılması.
Tabii bitmiyor asker içindeki ayrışmalar
Darbe üstüne darbelerin yaşandığı dönemde, 1960’lı yıllarda bir karşı darbe hazırlığı da Türkeş’ten.
Askeri yönetim bunu farkedince Türkeş ve 13 arkadaşını gözden çıkarıyor…
Darbe niyetlisi Türkeş ve arkadaşları bir gece yarısı kararnamesi ile yurt dışına sürülüyorlar. Çeşitli ülkelerin başkentlerine… Ataşe görevleriyle…
Spnra ülke normale dönünde onlar da geliyorlar Türkiye’ye.
Türkeş ve arkadaşları bu kez siyasete soyunuyorlar.
Üniformayla ülke yönetme şansı bulamayan Türkeş ve 13 arkadaşı bu kez Osman Bölükbaşı’nın partisini ele geçirererek üniformasız siyaseti deniyorlar.
Ve MHP’nin başına geçiyor Türkeş.
O dönem kapalı kutu adeta MHP. Türkeş kimseyle konuşmuyor. Basında haklarında tek kelime yorum yok. Herkes beklemede.
Türkeş’le görüşmem için çalıştığım gazeteden talimat geliyor.
Çok zor bir randevu ertesi Türkeş’le karşı karşıyayız.
Bir kaç yönlü oluyor söyleşi. Türkeş sık sık teybimi kapattırıyor.
Yurt dışındaki serüvenleri… İhtilal teşebbüsü sırasında nerede hata yapıldığı…Gazetecilerle ilgili dosyalar vs.
Türkeş sık sık teybimi kapattıırıp konuşuyor. Sonra da her seferinde “Teybe kayıt olmayanları not edip, yıllar sonra hatta ben öldükten sonra yazabilirsin” diyor.
Mesela yazamadıklarım arasında en önemli addettiğim ve kafamı karıştıran konu şuydu:
Soru: Eğer ihtilalde başarılı olsaydınız ve yönetime gelseydiniz ülke yönetiminde hangi modeli hayata geçirecektiniz?
Cevap: Tamamen milli. Yani içerde kalkınma seferberliği ilan edecektik. Dışa kapayacaktık kapılarımızı. Milli bir ekonomi yani. 10 yılda kalkınabileceğimizi hesaplamıştık.
Soru: Yani Yugoslavya’daki Tito modeli mi?
Cevap: Tam öyle olmasa da benzer yanları var. Topyekun milli seferbelik. İç kaynaklarımızı keşfederek, onları işleyerek kalkınmak
 
Soru: Peki, 10 yıl yetmezse ne yapacaktınız?
Cevap: O zaman 20 yıla yayardık.
Soru: Sınırlama yok yani.
Cevap: Seferberliğin neler getireceğine bağlı.
Yani demokrasi aut, kapalı yönetim in…
Yeni geriye gidiş…
İşte bu söyleşiyi 40 yıl sonra kitabımda yazdım. Türkeş’in ölmünden sonra tek bir tepki gelmedi. Ne aileden, ne partiden.
Şimdi MHP Genel Başkanı Bahçeli “Orta öğretimde yabancı dili kaldıracağız, buna ihtiyaç olmayacak” mealindeki sözlerinden sonra Türkeş aklıma geldi.
Bahçeli çağrıştırdı kafa karışıklığımı.
“Tek dil Türkçe”den sonra sıra nereye gelir bilemem.
Belki de “Ya sev, ya terket” safsatasını hayata geçirmeye gelir sıra, bilemem.
Allahını seven söylesin : Bu ileriye gidiş midir, yoksa geriye dönüş mü?
İleriye gidiş değilse, irtica değil de nedir?
Kafa karışıklığımın, bir takıntı olmadığını anlayabilmem için biri bana anlatmalı.
Hem de acilen.

1622850cookie-checkİrtica

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.