“Rumların istemedikleri kişi” oyunu

Hristofyas’ı ve de Rumları belli ki bu gidişat pek de memnun etmiyor.
Hristofyas’ı günlük ve hatta saatlik iyice takip ederseniz adeta serseri bir mayın gibi yalpaladığını görürsünüz.

Bayram değil, seyran değil geçenlerde Hristofyas aniden Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın da her şeyde anlaşma olmaması halinde hiçbir şeyde anlaşılmış olmayacağı ilkesini kabul ederek müzakere edildiğini dile getirdi.
Sonra da M. A. Talat’ın iki bölgelilik hakkında yaptığı yorumlamayı keyfi bir açıklama ve bu yorumlamanın BM’in tezini teşkil ettiği yönündeki açıklamasını da yanlış bir düşünce olarak niteleyen Hristofias, hakemliği ya da Rum tarafına herhangi bir baskı çabasını kabul etmelerinin mümkün olmadığını söyledi.
Sonra da “Çözüm hatırına çözüm kabul edemeyeceğini ve saygın bir uzlaşı yolunun açılması için önemli ölçüde ilerleme kaydedilmeli” diyerek müzakerelerin iyi gitmediği imajını verdi.

Bunun arkası ne gelecek diye bayağı merak ettim.
Benim bildiğim Hristofyas bunları boşuna söylemez. Bir tezgahın alt yapısı olduğu kesin bu sözlerinin.
Nihayet Stefanu’nun ağzından inciler dökülmeye başladı.
Stefanu’ya göre Hristofyas müzakere prosedürün gecikmesinin sorumlusunun Kıbrıslı Rumlar olduğu söylentisinden dolayı sinirli imiş ve “İlerleme için müzakere masasına mantıklı öneriler sunulmasının gerektiği, Kıbrıslı Rumların da masaya koyduğu önerilerin çok mantıklı olduğu iddiasındaymış.
Hristofyas’ın mantıklı dediği önerisi gerçekte tüm Rum göçmenlerin evlerine geri dönme haklarını serbestçe kullanabilmeleri. Hristofyas’a göre de bu yaklaşım yeni değil ve Kıbrıs Rum tarafının 1984’ten beridir üzerinde uzlaşıya vararak sunduğu bir tez. Türk tarafında kim kabul ettiyse!
Hristofyas bu talebi doğrultusunda yapılacak toprak düzenlemeleriyle 100 bin göçmenin Kıbrıs Rum idaresindeki topraklara geri döneceğini hesaplıyor ve bu talebinin de Kıbrıs Türk tarafının, federasyon çerçevesinde Kıbrıs Türk idare bölgesinde nüfus çoğunluğu olması gerektiği söylemine de ters düşmediği iddiasında.
Hristofyas’ın bu saçma ve matematikten yoksun iddiasına BM’nin bazı üst düzey yetkilileri bıyık altından gülüyor ve böyle bir şeyin olamayacağını zaman zaman kendisine de ima ediyorlar. Hele bir tanesi tam dingil yüzüne söylüyor bu gerçeği.

Hristofyas ya geri adım atmak ve iç tribünlerde rezil olmak yolunu seçecek ya da bu kişileri gözden düşürmek için Bizans entrikaları çevirip, kendilerini istenmeyen adam sınıfına sokmak sürecini başlatacaktı.
Rumların atalarına yakışır seçenek tabi ki ikincisi olduğundan çamur atmayı tercih etti..

Önce başladılar BM Genel Sekreter Yardımcısı Lynn Pascoe’dan.
Pascoe’nin Rum tarafındaki lakabı “Lefkoşa Dikeni”.
Tam bir “Vur Abalıya” uygulaması.
BM Genel Sekreter Yardımcısı Lynn Pascoe’nun Kıbrıs sorunundaki tavır ve hareketleri objektif değilmiş ve Rum Yönetimini çok endişelendiriyormuş. Aynen ABD Dışişleri Bakanlığı’nda görevli olduğu 2004 döneminde yaptığı gibi davranmaktaymış ve hiç güven vermiyormuş.
Açıkcası bir türlü Rumların oyununa gelmiyormuş ve Rum tezlerini desteklemiyormuş Lynn Pascoe. Üstelik bir de hakemlikten ve Kıbrıslı Rumlara baskı yapılmasından söz ederek, iyi niyetli görüntüsünü yitirmiş ve dolayısıyla da artık Kıbrıs sorununun yöneticisi olamazmış.
Rumların hemen ve derhal BM’ye ve ABD’ye yaptıkları şikayetleri hiç kimse ciddi olarak dikkate almadığı için Rumların “Lynn Pasceo değiştirilsin, istemezük” talepleri de daha başta ABD Dışişleri Bakanlığı bürokratlarının engeline takıldı ve sümen altı edildi.

İkinci sırada ise Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer bulunmakta.
Rumlar Downer’e uzun zamandır diş bilemekte. Nedense Downer bir türlü Rum tezlerini benimsemedi ve konuşurken hep adadaki gerçeklerden bahsetmekte. Belli ki Rumların ne mal olduğunu iyice anlamış durumda.
Önce Türkiye ile işbirliği yapan bir şirketi olduğu çamurunu attılar ve epeyi gürültü koparttılar ama tutmadı.
Sonra müzakerelerin iyi gittiğini söylediği için suçlamaya başladılar Downer’i. Güya yalan söyleyip herkesi aldatıyormuş Downer.
Bu da tutmayınca şimdi üçüncü bir suçlama çıkardılar ortaya. Güya Downer, Amerikan Meclisi’nden bir üyeyle yaptığı görüşmede “Helen Amerikanların Rumların cebinde olduğu” şeklinde ifade kullanmış ve bu bir iftira imiş ve söz konusu Amerikalı Milletvekili de bu olayı hem ABD Dışişleri Bakanlığı’na hem de BM’ye şikayet etmiş.

Üçüncü sırada ise ABD’nin Lefkoşa Büyükelçisi Frank Urbancic bulunmakta. Urbancic kayıtsız koşulsuz Rumları desteklemediği için istenmeyen kişi konumuna girmiş.
Ve en son flaş haber de, ABD’deki Cumhuriyetçi ve Demokrat Partili Temsilciler Meclisi ve Senato Üyeleri, ABD Başkanı Barack Obama ile Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’dan, Annan Planı’na karşı oy veren “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin aleyhine faaliyetlere karıştıkları gerekçesiyle bu üç kişinin yerlerine başkalarını atamalarını istemişler. Kıbrıs Türkçesinde buna “İnananın da” denmekte.
İşte müzakerelerin perde arkasındaki tezgah böyle işlemekte.
Ya Rumları desteklersin ya da görevinden alınırsın…

Prof. Dr. Ata ATUN
http://www.ataatun.com

658240cookie-check“Rumların istemedikleri kişi” oyunu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.