Sahura böyle başlasak

Mutlu insan olabilmek için gayret etmeliyiz ki, etrafımıza olumlu hava yayılsın.
Sabah uyanınca – şimdi sahurda- eşimiz sahuru hazırlayarak tatlı sesiyle bizleri uyandırsa, değmeyin keyfimize değil mi?
Onun bu güzel jestini,  eşinin nezaketini çiğneyerek,  sahuru zehir edecek biri olacağını düşünmüyorum.
Eşimizin yüzüne bakınca; namazının nurunu, orucun tatlılığını, cennetin miskini, bardağımıza koyduğu su ise cennetin ırmaklarını anlatır.
Çocuklarda ramazan-ı şerifin coşkusuna ortak etmek için sahurda uyandırırız. Ufaklıklar biraz nazlanırlar. Yatakta uyansalar da bazen, gözlerini kapatırlar.
O kadarcık nazlanmaları iyidir.
Nazlı olarak gelirler, soframıza, hatta mızmız bile ederler. Sofranın etrafında zannedersiniz ki, görünmeyen varlık size mutluluk gönderiyor. Çünkü anne güler yüzlü, tatlı dilli.
Mutluluğun evin hanımına daha çok bağlı olduğuna inanırım. Yumuşak kalkışıyla, sahuru hazırlamış bir eş sonrasında, besmeleyle başladığı sahuru hazırlaması…
İpek sesiyle kendini ve eşinin hoşlandığı hitapla kalkar mısın dese dünya göçmez her halde? Bayanlarımızın sihirlere sahip olduklarına inanmışımdır hep.
Erkekler olarak bizlerde münasip ifadeler kullanarak eşimizin gönlünü alabiliriz. Günlük olaylar hepimizi yıpratıyor.
Geriliyoruz, sinirleniyoruz, hepimiz insanız, taştan değiliz elbet. Evin erkeği dışarıda inanın sizden daha çok bunalıyor, bayanlar.
Sahura kalkmak, peygamberimizin terk etmediği davranışlardan birisidir. Orucun hürmetine, kalkarak, bir yudum su bile olsa, onunla sahur yapmalıyız.
Önemli olan sahuru, efendimizin davranışı için yapmaktır. Çocuklarımıza ramazana ilgiyi arttırmaları için, sevimli olacak öneriler sunabiliriz.
Çocuklarımıza geceleyin oruç için kalkmalarının ne kadar değerinin yüksek olduğunu anlayacakları dilden anlatmalıyız. Sahurda eşimizin demlediği tavşankanı çayını,  karıştırmadan eline sağlık deriz.
Eline sağlık denmese olmaz mı? Sevgi büyüsün istiyorsak diyelim. Eşimizde olsa karşımızda ki insana,  mecbur yapacak demek, kabalıktır. Ne ekersek, onu biçeriz.
Başkalarının yaptıkları iyiliklere döne döne teşekkür ediyoruz da,  eşimize bir kere teşekkür etmeyi çok görmemeliyiz. Aslında bir değil, milyonlarca teşekkür etmeliyiz.
Gecesi böyle güler yüzle başlayan aileye ne mutlu. Mutluluk Pazar da satılmıyor. Mutluluk bizlerde,  gülmesini bilelim.
Tebessüm etmeyi öğrenelim. Eşimizin kusurlarına göz yumalım. Ufak tefek hatalarını görmeden geçelim.
Kavga etmesi çok basit. Biz insanız; insanın derdini,  insan anlar. Bize en yakın kim? eşimizdir. Eşimizden başlayan olumlu havanın tesirinin büyüsünü hepimiz kabul ederiz.
Güler yüzle sofraya davet eden eşin,  daha sonra da sofrayı da bırakın, ben hallederim demesinin değerini neyle ölçersiniz?
Ölçemezsiniz. Sonra tatlı sesli müezzinin sesiyle imsak başlar. Yasaklar başlamıştır. Kötü konuşmayız. Kötü bakmayız.
Dedikoduyu sevmeyiz, kötülüklerimizi her gün sileriz. Varsa tortuları yıkarız. Evin içinin oluşumu hanımlara daha çok bağlıdır. Huzurun kaynağı, baş mimarı bayanlardır…
İyi ki, siz erkeksisiniz değil. Bizde sizin doğru,  haklı taleplerinize anında olumlu cevap vermeliyiz. Tüm insanlar aynı,  biri neyse,  öbürüde o.uyum önemli. Bütün erkekler yaradılış olarak aynıdır.
Yapısı olarak farklı olabilir. Temel yapıda birdir. Bayanların hepside aynıdır. Huyları hariç, yumuşak olabilir veya sert olabilir.
Ailenin temeli anneye bağlıdır. İşini aksatmadığı sürece ve de ilaveten eşine güler yüzlü bakarsa hayata doyum olmaz. Şimdi bazılarımız diyebilir hep bizden mi fedakârlık bayanlar olarak?
Evet, hem erkek, hem de yerine göre erkek fedakârlık yapmalıdır. Ben kavramı olmadan, aile biz demeliyiz.
Oran olarak bayanların evin içinde ki havada ağırlıkları daha çoktur.

710210cookie-checkSahura böyle başlasak

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.