Seçim(ler) ve diyalektiğin noktalama işaretleri

Yaşam; noktanın olmadığı sürekli bir akışın nehir yatağıdır.

 Gelin isterseniz işin(yazının) başında noktasızlığın tarihsel serüvenine bakalım.

 Hegel geliştirdiği diyalektik  yöntemde Nokta’sız lığın farkına varmasına rağmen, onu( Nokta’sı lığı) tarihsel ve ekonomik bir altyapıya, ete kemiğe büründüremediğinden, ‘Devlet’i’ idealize eder ve yanlış çıkarsamaya  sapar. Yanlışa sapması ‘Gelecek ve Tarih, ya ölen ya da kendi kendisine özdeş kalarak kendini sonsuza kadar sürdüren ‘Efendiye’ değil, çalışan ‘Köleye’ aittir’(1)  doğru saptaması yapmasını yine de engellemez.Hegel’de içerik ve biçim birbirinden  farklıda olsa diyalektik bir bütünlük vardır.(2) Hatalı çıkarsama ‘Mutlak Fikir’ döner dolaşır, doğruya evrilir yani ‘yabancılaşır’  

Hegel’in yanlış yollara saptırdığı diyalektiği ayakları üzerine oturtan Marx, tarihin mataryelist-diyalektik yorumunda Nokta’sı lığın varlığını daha işin başında kavramış, kuramını oluştururken, Nokta’sı lığın sağladığı esnekliği, ideolojisinin pratik yansımalarında, yaşamın kılcal damarlarına kadar indirgemiş ve kullanmıştır. ‘Diyalektik her oluşmuş biçimi akan bir hareket içinde ve dolayısıyla bunun yok olup gidici yanını da gözden ayırmadan kavratır, çünkü diyalektik hiçbir şeyin altında kalmaz, özünde eleştirici ve devrimcidir’(3) demiş ve diyalektiğin bu doğru kavranış şekli Marx’a, haklı olarak komünist toplumun ne olacağı falcılığı yaptırmamıştır.  

Diyalektiğin Noktasız karakterini en kestirmesinden F.Engels  dile getirmiş ‘Gelişme sırasında daha önce gerçek olan her şey gerçek dışı olur’(4)  diyerek, bugün Türkiye’de seçimlerde tavrımızın ve  tercihlerimizin ne yönde olmalı sorusuna yanıt oluşturmamızda tabiriyle  bize tüyo vermiş, yüz elli yıl öncesinde Marks sonrası Alman pratik siyasetinde seçim aracının, politik kullanımı, sınıfsal kazanımlar edinilmesi, kararlar alınması yönünde diyalektik yöntemi kullanarak önderlik yapmıştır. 

Noktasızlık Darwin’nin  evrim sorunsalında köken(başlangıç) yükünün altına girmeden dönüşümlerle soyunu sürdürme şeklinde biçimlenir, kendini gösterir. (5) Çünkü ‘köken’  sorunu metafizik çağrışımları içeren bilim dışılığa açık gri alandır. 

Kapitalizm kendisini noktasız, kalıcı bir sistem olarak pazarlar ve bu kalıcılığı ( sermayenin )temel hareket özelliği üzerinden kanıtlamaya çalışır. Der ki; sermaye durmaz duramaz, çünkü ‘Sermaye bir şey değil bir süreçtir, paranın daima daha fazla paranın peşinde olduğu süreç’(6) Kapitalizmin bu süreklilik iddiası kendisinin oluşturduğu, sürecin içinde olup, çelişkinin harekete geçirdiği, sisteme dair içsel bir unsur olmasına rağmen dışsal ama yıkıcı, diyalektik gerçeklik-emek- tarafından yadsınır. Emek(İşçi sınıfı) kapitalizme noktayı koyar. Buradaki nokta, kapitalizmin sona ermesini sağlayan eylem olsa da, tarihsel akıcılıkta tam anlamıyla nokta anlamına gelmez. Kölenin yıkıcılığı- tarihin devamını sağlayan zorunlu bir eylemdir. Kapitalizm, yaşamın noktasız akıcılığında sadece ara bir evredir. Bitecek olan bu ara evre kapitalizmin kalıcılığının değil aksine geçiciliğinin onayıdır. 

Noktasızlığın şiirde ki(didaktik)  en güzel örneği Lucretius tarafından fısıldanır kulaklarımıza,

‘Ama bir şeyin nasıl sınırı olabilir

Dışında onu sınırlayan bir başka şey yoksa’

 

İnsan Faktörü-Seçim(ler)

Yaşamın akıcılığı ve sürekliliğinde, ereğin(hedefin) düz bir gelişim boyutunda, bizim dışımızda oluşacağı hatalı ve yanlış bir saptamadır. Erek(ler)sürece dâhil olan tarafların gücü, pratik mücadele azmiyle şekillenir. Sürekliliğin dışımızda ve sınıflar üstü algılanması, kendini yok saymak, sınıflar arası savaşımda sınıfın gücünü kullanmayıp inkârıdır. Erekler sınırlandırılıp, dondurulduğunda ve sınıflar üstü kabul edildiğinde dogmatizmin kaçınılmaz sıkıcılığı ve kalıpçılığına düşeriz. 

Tarihsel süreçler-ekonomik altyapılar- dar ya da radikal yıkımla(yıkmayla) sona erdirilir. Ve tarih farklı mecra(mücadele) koordinatlarıyla yoluna devam etmek üzere yeni bir çelişkiler yumağı olarak başkalaşır. 

Bu seçimlerde Türkiye’de oylanacak olan çağdışı olana konulacak noktadır ama bu nokta, diyalektiğin bize insanlık tarihi boyunca öğrettiği gibi noktasızlık değildir. Bizim Noktasızlık özlemimiz ‘Tin’e dayalı bir bütünsellik (dinginlik) üzerine oturmaz, tam aksine o(noktasızlık)diyalektik akıcılığı, yaşamın kendisinden alır ve süreklilik arz eder.

Hegel’in Köle-Efendi metaforunda, özgürlük ancak yaşamın tehlikeye atılmasıyla kazanılır. Bunun günümüze uyarlaması her türlü aygıtın emekçi sınıfların savaşımında maksimum düzeyde ve uzun erimli erekler açısından değerlendirilmesi ve kullanılmasıdır. 

Unutmayın; biz sadece çağdışı olana noktayı koyuyoruz. Evet, noktayı koyun ama Türkiye’nin yakın geleceğinde noktasızlık özleminin daha yakıcı olarak kendini göstereceğini de bilin. Ben şimdiden söylemiş olayım; seçimlerden sonra yeni hedeflere yelken açılacak. Sonradan bilmiyordum demek yok.

‘Var olan her şey, yok olmayı hak eder’(7)

N:Kazım Öztürk

_____________________

(1)Hegel 

(2) Hegel ‘Mantık Bilimi’

(3)K.Marx Kapital önsöz

(4)F.Engels Klasik Alman Felsefesinin sonu

(5) Dilin Kökenleri Jean – Louis Dessalles

(6) Sermaye Muamması- Davıd Harvey

(7) Faust Goethe

 

2687680cookie-checkSeçim(ler) ve diyalektiğin noktalama işaretleri

1 Yorum

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.