Şifa kaynağı bitkileri ithal eder duruma düşebiliriz!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Ticari kaygıların öne çıktığı tıbbi ve aromatik bitkilerle ilgili bir köklü bir düzenleme yapılmazsa bugün ihraç ettiğimiz şifalı bitkileri ithal eder duruma düşebiliriz…
 
Tıbbi ve aromatik bitkiler açısında dünyanın en zengin coğrafyalarından birine sahip olan Türkiye’de Orman ve Su İşleri Bakanlığı bu türlerinin ihracının artırılarak ticari gelir elde edilmesi için çalışmaları hızlandırdı. Ancak Türkiye’nin önde gelen doğal tıp uzmanlarından Şaduman Karaca, bu bitkilerin doğadan kontrolsüz biçimde toplanmasının bir gün tükenebileceğine ve ihtiyacımız olan türleri ithal edeceğimiz günlerin çok uzak olmadığına işaret ederek, “Doğadaki bitkiler tüm halka ait bir değerdir. Bunu önce korumalı, sonra kendi halkımızın sağlığı için uygun şekilde sunmalıyız. Gerçekten fazlası var ise dış pazara sunmalıyız” diye konuştu.
 
TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLER KONGRESİNİN SONUÇ RAPORU AÇIKLANDI
Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi’nin 9-12 Mayıs tarihleri arasında ortaklaşa düzenlediği ‘I. Uluslararası Tıbbi Aromatik Bitkiler Kongresi’nin sonuç raporu açıklandı. ‘Tabii ve Sağlıklı Hayat’ temasıyla Konya’da gerçekleştirilen kongrenin sonuç raporunda, alanında uzman kişilerden oluşan ‘Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Koordinasyon Üst Kurulu’ oluşturulması yönünde tavsiye kararı alındı. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın da katılımıyla gerçekleşen kongreye 1500’ü aşkın ilgilinin katıldığı kaydedildi.
BAKAN EROĞLU: ‘PAZARDAN PAYIMIZA DÜŞENİ ALMALIYIZ’
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, tıbbi ve aromatik bitkiler alanında bir ilki gerçekleştirdiklerini belirterek, şunları söyledi: “Dünyada tıbbi ve aromatik bitkiler çok büyük bir pazara sahip. Ülkemiz de bitki çeşitliliği bakımından oldukça zengin. Bu sebeple söz konusu pazardan bizde payımıza düşeni almalı ve sektörü büyütmeliyiz. Bu maksatla tıbbi bitkiler konusunda üzerimize düşen ne varsa yapmaya çalışıyoruz. Konya’da toplanan ve başarılı bir şekilde neticelenen kongrede emeği geçen başta akademisyenlerimiz olmak üzere herkese teşekkür ediyorum. Kongremiz inşallah meyvelerini vermeye başlayacak. Alınan tavsiyeleri kararlarının da en kısa zamanda uygulamaya konulmasını temenni ediyorum.”
 
‘TÜRKİYE’DEKİ BİTKİLER ÖNCELİKLE HALK SAĞLIĞI İÇİN KULLANILMALI’
Kongre öncesinde konuyla ilgili görüş ve beklentilerini açıklayan Doğal Tıp Uzmanı Şaduman Karaca, Türkiye’de doğadan toplanan tıbbi ve aromatik bitkiler konusunda bir standart oluşturulması gerekliliğine işaret ederek,Türkiye coğrafyasında doğada yetişen bitkilerin öncelikle Türkiye halkının sağlığı için kullanılması gerekir. Bu bizim etik vazifemiz. Türkiye’de insanlar hasta. Eğer alternatif olarak doğal tıp tedavi yöntemleri vurgulanıyor ve bu konuda çeşitli yasal düzenlemeler getiriliyorsa, kongrede konunun bu yanı öne çıkmalıydı. Çünkü bu konuda bir alt yapımız yok, yönetmeliğimiz ve standardımız yok. Sırf para getirsin bakışı Türk halkına bir şey kazandırmayacak. Sadece bu konuyla alakalı olan şirketler para kazanacak. Türk halkı bundan ne para kazanacak ne de sağlığı açısından yararlanabilecek. Beni en çok rahatsız eden nokta bu ifadelerini kullanmıştı.
‘TABİİ VE SAĞLIKLI HAYAT ÇOK ÖNEMLİ’
Kongrenin ardından yayınlanan sonuç raporunu ve yapılan tartışmaları değerlendiren Doğal Tıp Uzmanı Şaduman Karaca, kongrenin ana teması olan ‘Tabii ve Sağlıklı Hayat’ kavramının çok önemli olduğuna işaret ederek, “İnsan bunu okuyunca tabii ki ‘sağlık nasıl korunur ve sağlıklı yaşam nasıl sürdürülebilir?’ sorularına yanıt arıyor. Sağlık konusuna bütüncül bir yaklaşım bekliyor. Yine de ben bunu bir başarı olarak değerlendiriyorum ve tüm emeği geçenlere teşekkür etmek istiyorum” dedi.
‘ÜST KURUL OLUŞTURULMASI TAVSİYESİNDEN MUTLU OLDUM’
Tıbbi ve aromatik bitkilerin bir çok kurum ve kuruluşun sorumluluk alanına girdiğine dikkati çeken Karaca, ilgili kurumların temsilcilerinden oluşan bir üst kurul oluşturulması yönünde yaklaşık bir yıldır konuyu gündeme getirdiğini belirterek, kongrenin sonuç raporunda buna yönelik tavsiye kararı alınmasından mutluluk duyduğunu dile getirdi.
‘BAKANLIĞIN DENETİM ELEMANLARININ BİTKİ KONUSUNDA EĞİTİMİ YOK’
Doğadan bitki toplanması konusunda Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesindeki ‘Odun Dışı Orman Ürünleri Daire Başkanlığı’ bölümünün sorumlu olduğunu vurgulayan Karaca, “Toplayıcılık konusunda standart gerekliliğini henüz hiç bir kuruma anlatamadım. Bitkilerin doğru kurutulması, nakil ve diğer konuları ile bildiğim kadarıyla hiç bir bakanlık ilgilenmiyor. Çünkü bunların da standardı henüz yok. Aktarda veya eczanedeki sağlıksız tıbbi ve aromatik bitki sunumu ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ilgileniyor fakat denetleyicilerin tıbbi bitkiler konusunda eğitimleri yok. Bu konuda da henüz bir standardımız yok. Şimdi umarım bu üst komisyona sadece bir üniversitede görevli olan insanlar uzman olarak değil, gerçekten benim gibi işin içinde olanlar alınır ve hep beraber bu konuyu toparlarız” görüşünü dile getirdi.
‘BİTKİ TAVSİYE EDİLEN TELEVİZYON PROGRAMLARI YASAKLANMALI’
Tıbbi ve aromatik amaçlarla kullanılan bitkilerin sağlıksız koşullarda sunulmasıyla ilgili uyarılarını yineleyen Karaca, kongrenin sonuç raporunda bu konuya da değinildiğini belirterek, şunları dile getirdi: “Nihayet bu konuda da vermek istediğimiz mesajlar dikkate alınmış. Fakat sonuç raporunda,‘Sağlık üzerine olumlu etkileri olduğu bilinen bitkilerin yanlış kullanılması sonucu çok ciddi sağlık tehditlerine yol açacağının vurgulandığı kongrede özellikle sektörün ve bu vatandaşların problemlerine yönelik çözüm üretilmesi maksadıyla bir üst kurul oluşturulması gerektiği belirtildi’ şeklinde bir bölüm okudum. Ancak Türkiye’de sadece halkın bitkileri yanlış kullanımı söz konusu değil, eğitimi olan uzmanların bile bitkileri tedavi amaçlı kullanmalarının da alt yapısı yok. Ayrıca konuyla ilgili eğitimi olmayan insanların tavsiyelerde bulunduğu televizyon programlarının da yasaklanması gerekir. Sadece hekim olmayanlar değil, hekim olanların da fitoterapi bilgileri sorgulanmalı, tıp bilgisi gerekli ama yıllarca süren bir de fitoterapi eğitimi gerekiyor. Türkiye’de henüz ne fitoterapi uygulamasının altyapısı var, ne de bunun ciddi bir eğitimi.
 
‘ÖN LİSANSI OLMADAN NASIL YÜKSEK LİSANS EĞİTİMİ YAPILABİLİR?’
Eczacılık fakülteleri eğitimi olmayan, ön lisansı olmayan bir bölüm üzerine nasıl yüksek lisans yaptırabiliyorlar anlamıyorum. Çünkü bu mantıklı değil. Ayrıca eczacılık zaten yüzyıllar önce bitkiler ile tedavi alanından kendini soyutlamıştır. Ben Almanya’da yıllar süren fitoterapi eğimi aldım ve hala fitoterapistim demekte imtina ediyorum. Fitoterapi eğitimlerim esnasında onlarca eczacı bizimle birlikte bitki şifa bilimini öğreniyorlardı, eczanelerini bu yönde geliştirmek için. Çünkü kendi eczacılık öğrenimlerinde bitki etken maddelerini öğrenseler de, bitkilerin tıbbi kullanımlarını öğrenmiyorlar ve de tıp bilgileri zaten insanı tedavi etmeye yetmiyor. Bitkiler ile tedavi bir uzmanlık işidir.Bir çay terkibi yapabilmek için aktar veya eczane sisteminde ne bir drog kapasitesi ne de bitkileri bilen eğitimli eleman mevcut. Benim Almanya’da çalıştığım doğal tıp alanında uzman eczanede en az 600 adet bitki drogu saf halde hazır bulundurulmaktadır. Ama yine de olumsuz düşünmüyorum, eğer bir sorun var ise, orada çözümlerde potansiyel olarak mevcuttur, yoksa da birlikte çözüm üreteceğiz. Bu konuda oldukça iyimserim.”
 
‘ÖVÜNDÜĞÜMÜZ BİTKİLERİN DEVAMI GELMEYEBİLİR’
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun, kongreye ilişkin kullandığı “tıbbi ve aromatik bitkiler alanında bir ilk gerçekleştirildi” ifadelerini de değerlendiren Doğal Tıp Uzmanı Şaduman Karaca, “Bunun hangi yönde bir ilk olduğunu ben tam olarak anlamadım. Ama endişem yine yetiştirilen bitkilerden ziyade, doğadan toplananları dünya pazarına sunacakları yönünde. Çünkü Sayın Eroğlu şöyle devam ediyor konuşmasına: ‘Dünya’da tıbbi ve aromatik bitkiler çok büyük bir pazara sahip. Ülkemiz de bitki çeşitliliği bakımından oldukça zengin. Bu sebeple söz konusu pazardan bizde payımıza düşeni almalı ve sektörü büyütmeliyiz. Bu maksatla tıbbi bitkiler konusunda üzerimize düşen ne varsa yapmaya çalışıyoruz.’ Eğer doğadan toplayıcılık konusunda bir standart getirerek düzenleme yapmaz isek, o övündüğümüz bitki çeşitliliğini sadece ihracat yapan belli şirketlere sunar isek, bakanımız bu durumda sadece büyük şirketlerin daha da zenginleşmesi için üzerine düşen görevi yapmış olacak. Ama bu bitkilerin Türkiye coğrafyasında devamının gelemeyeceğini ve Türkiye’deki yaşayan insanların bu bitkilerden faydalanamayacağı anlamına gelmektedir. Bu da benim için çok ama çok üzücü bir durumdur” diye konuştu.
‘BU BİTKİLERİ DIŞARIDAN ALACAĞIMIZ GÜNLER PEK UZAK DEĞİL’
Bu coğrafyanın bitkileri ilk etapta bu coğrafyada yaşayan insanların hastalıklarını sağaltacaktır ve eğer bu bitkileri korumazsan devamı gelmeyecektir ve de kendi bitkilerimizi başka ülkelerdeki insanların sağlık sorunlarını çözmek için pazara sunmak konu değildir” görüşünü yineleyen Karaca, “Önemli olan önce can sonra canan misali, önce kendi halkımızın bu bitkileri kullanabilmesi için altyapı oluşturmak elzemdir. İhtiyacımızdan fazlasını da örneğin defne ve kültürü yapılan kekiğin dış ticarete sunulmasına karşı söyleyecek bir sözüm yok. Benim endişem doğadan kontrolsüzce toplanan bitkilerin bir gün tükeneceği ve bizim kendi ihtiyacımız için bu bitkileri dışarıdan alacağımız günlerin pek uzak olmadığıdır. Doğadaki bitkiler tüm halka ait bir değerdir, bunu önce korumalı, sonra kendi halkımızın sağlığı için uygun şekilde sunmalıyız. Gerçekten fazlası var ise dış pazara sunmalıyız” ifadelerini kullandı.
‘VERİLEN SÖZLERİN YERİNE GETİRİLMESİNİ BEKLİYORUM’
Konya’da gerçekleştirilen kongrede verilen sözlerin tutulması durumunda çalışmaların meyve verebileceğinin de altını çizen Doğal Tıp Uzmanı Şaduman Karaca, “Bunu bir başlangıç sayıyor ve verilen sözlerin yerine getirilmesini bekliyorum” ifadelerine yer verdiği değerlendirmesinde, ayrıca şunları dile getirdi: “Tıbbi ve aromatik bitkilerin öncelikle doğal tedavi yöntemlerinden aromaterapi ve fitoterapi (Bitkiler ile tedavi) alanına hizmet verdiğini hatırlatmak isterim. İlaç sanayii çoktandır bitkileri yalın halde kullanmıyor. ‘Bitkisel’ ilaçların bitkinin kendisi olmadığını hepimiz biliyoruz. Amaç eğer ‘tabii’ olmak ise, bitkinin kendisini ilaç olarak kullanmaktır, bir etken maddeyi ayrıştırıp diğer kimyasallarla birleştirip bir ilaç yapmak değildir. Bunun için bu tür hazırlanan preperatlar sentetik kimyasallar gibi yan etkilere sahiptir. Çünkü bitki bir bütündür ve ihtiva ettiği tüm etken maddeleriyle birlikte olunca aradığımız şifa etkisini bize sunar. Etken madde ayrıştırması mevzusu zaten fitoterapinin tanımına aykırıdır. Klasik fitoterapide bitki bütünlüğünün bozulmaması ana kaidedir. Yoksa konu modern tıbbın ilaçlarını hazırlayan farmakognoziye girer, bu ilaçlar ise asla gerçek anlamda fitoterapi sayılamaz.
 
‘STANDART OLUŞTURMAZSAK BİNDİĞİMİZ DALI KESMEYE DEVAM EDERİZ’
Ben kendi adıma kongrede alınan kararların hayata geçmesi sürecine katkıda bulunmak isterim. Bir doğal tıp doktoru ve tedavilerimde tam anlamıyla işleyen bir fitoterapi altyapı sisteminden gelen bir uzman olarak, yasal düzenlemelerde elimden gelen danışmanlığı sunmaya hazır olduğumu ifade etmek isterim. Umarım bu sayede bir kaç yıl içinde fitoterapi kurslarımdaki hekimler ve diş hekimleri bitkiler ile tedavi edebilecekleri altyapıya kavuşacaklar. Tabii ki öncelik mevcut bitkileri korumak, toplama ve drog oluşturma sürecini standartlarla sabitlemek olmalı, yoksa bastığımız dalı kesmeye devam ederiz.”
2097910cookie-checkŞifa kaynağı bitkileri ithal eder duruma düşebiliriz!
Önceki haberİNGİLTERE… Türkiye, Körfez krizine taraf olmayı iki kez düşünmeli
Sonraki haberGalata Mevlevihanesi’nde “Sıradışı” bir gece
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.