Sinsiler ve sinsilikler

Yapıyor ve yapmamış gibi davranıyor: ısırdığı yeri uyuşturan yarasa gibi. Huyunu biliyorum, yakında bir hamle daha yapacak biliyorum. Öyleyse ne diye adamı yakınında tutuyorsun diyeceksiniz. Giderek azalttığım körolası bir inancım var: belki bundan sonra yapmaz, insandan umut kesmek bize yakışır mı salaklığı. Sabırlı olmasına sabırlıyım ama bir yer geliyor, orada her şey bitiyor. Kin ve intikam bilmediğim için yapabileceğim tek şey var: onu defterden silmek. Bu da hiç kolay olmuyor: ben ne yaptım ki dalavereciliğiyle dolanıp duruyor çevremde. Sonunda bıkıyor ve çekip gidiyor.
Sinsiliğin daha çok çocukların tertemiz dünyalarında oyun biçiminde geçerli olduğunu düşünürdüm. Yaşını başını almış sinsiler sonra sonra çıktılar karşımıza ya da biz onların varlığını geç görebildik. Üniversitede öğrenciyken kısa bir süre özel okullardan birinde birinci sınıfı okutmuştum. Evim uzak olduğu için yatılı öğrencilerle kalıyordum. Az kişiydiler, dört ya da beş. Sinsiliği bir öğrencimizin varlığında o zaman yakından gözlemleme olanağı buldum. Sanırım üçüncü sınıfta okuyordu. Görünüşte dünyanın en efendi adamıydı. Yüzüne baktığınızda hazırola geçerdi. Arkanızı döndüğünüzde ne yapacağını bilemezdiniz. Akşam yemeğinde birden bir kıyamet kopuverirdi. “Öğretmenim bu arkadaş benim yemeğime su döktü.” İğrenç bir görünüm: pilavlar fasulyeler suda yüzüyor. Hemen savunma durumuna geçerdi bizimki “Hayır öğretmenim, yalan söylüyor, yemeğini bitirmek istemediği için suyu kendisi döktü.”
Sinsiler tehlikelidir: altta bir kişilik yetmezliği takır takır kendini duyurur. Bu tip insanlar kolay kullanılırlar. Zamanla anladım: bunlar bu ısırıp kaçmaları pis huyları gereği de yapsalar çok zaman birilerine alet oluyorlar. Ne yazık, bu yetersiz insanlar çevremizde hiç eksik olmadı. Bunlar arasında bize komplo kurmaya çalışan yakınlarımız da vardı. Bu yüzden her zaman uyanık olmak zorunda duyduk kendimizi. Son derece sıkıntılı bir durum… Kadınların sinsiliği bu tür kullanılmalarla ilgili olduğu kadar kadınca isteklerle de ilgiliydi. Kadınlarımızın en akıllıları bile kafayı evlenmeye takmıştır. Bu toplumun kadını için evlenmek her şeydir, aşk bir palavradır. Kadınlarımızın başına bu yüzden nice belalar gelir: bir hırtın kanatları altına cennete girer gibi giriverir kadın. Al beni ne yaparsan yap! Bu yüzden kadınlarla ilişkilerimiz her zaman sorunlu olmuştur. Hanım kardeşimiz bakarsınız sevecenlik gösterilerinin arka yüzünde ince ince planlarını yapıyor. Bütün güzel yanlarını sizin önünüze sermiş, daha ne yapsın. Tutturamadığını anladığında o bütün güzel yanlarını geriye çekip başlar son kozlarını oynamaya. Baktı ki olmuyor, çeker gider. Hiçbir kadınla sonuna kadar dost kalmayı beceremedim. Onların aldatılmış ve yarı yolda bırakılmış kadın oyununu oynamalarına da izin vermedim.
Bu toplum sağlam kişilikli insan yetiştirmekte çok başarılı olamadı ne yazık ki. Bunun saymakla bitmeyecek çeşitli nedenleri vardır. Kişiliği yetersiz insan aileden sakat çıkmış ve topluma sakat katılmış insandır. Babaların çocuklara göz açtırmadığı evlerde büyümüş olan bu insanlar içler acısı diyebileceğimiz bir biçimde başarısız olurlar. Başarısızlık onları daha tehlikeli yapar. O durumda zorunlu olarak birilerinin adamı olmak ve birilerince kullanılmak tek çıkar yol gibi görünür onlara. Bilek gücüyle elde edemeyeceği şeyleri kirli yollardan elde eden ne çok insan tanıdım. Emek vermeden sonuç almak için her türlü pisliğin içine çekinmeden girebiliyorlardı. Yükselmenin en iyi yoluydu bu. Onlar için önemli olan o körolası büyük adam oyununu hakkıyla oynamaktı. O büyük adamlardan istemediğiniz kadar var sizin de çevrenizde. Belki siz de onlardan birisiniz. Ucuz yollardan elde ettiğiniz şeylere dört elle sarılıyorsunuz. Düşünür gibi yapmaktan bir kaşınız kalkık kalmış. Öyle olduğu daha iyi, sizi gerçekten büyük adam sanmaları için bu gereklidir.
Evet dostlarım, o bu defa gene yapacağını yaptı. Bu defa ben de ona yolu gösterdim bir güzel. Yutturdum sanıyor durmadan şaklabanlıklar ediyordu. İnsanın maymuna dönüştüğü yer. Bunları rahat rahat anlattığıma bakmayın, aslında içim sızlıyor. İnsanın bu kadar küçülmesine dayanamıyorum. Bakıyorsunuz, adam küçüldükçe küçülüyor, sonra daha da küçülüyor. Birinin küçülmesi karşısında gerçek anlamda acı çekiyorum. Birinin küçülmesini olağan sayabilmek için insanın iyiden iyiye duyarsız olması gerekmez mi? O güzelim duyarlıklarımızı bu zavallı adamlar için yitirmemiz doğru olmaz elbette. O yüzden uzak duruyorum bazı insanlardan. Biliyorum birileri beni vefasızlıkla suçluyorlar. Hiç önemli değil. Kimse yoksa biz kendimiz varız kendimize. Sık sık yüzlerini göremesek da, oturup iki satır mektup yazamasak da canımız kadar, canımızdan da çok sevdiğimiz birileri var. Onlar biliyor kendilerini.

643840cookie-checkSinsiler ve sinsilikler

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.